İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

22 Ekim 2007 Pazartesi

Yaratıcılığınızı Keşfedin

Hiç piyano çalmak istediğiniz ama sonra denemekten vazgeçtiğiniz oldu mu? Ya da babanız hakkında bir kitap yazmak istediğiniz ama bu konuda hiç yeteneğiniz olmadığını düşündüğünüz? Ya da resim yapmayı sevdiğiniz halde, bu konuda ilerlemek için yaşınız geçtiğini düşündüğünüz?

Belki de artık yaratıcı yanınızla buluşma zamanı gelmiştir. Ne dersiniz? Bazılarınız yaratıcı yönü ile barışık olarak bilir; ancak birçoğumuz o yönümüze artık “merhaba” demeli ve kaynaşmalıyız.

Biz insanoğulları yapımızın özü itibariyle yaratıcı varlıklarız. Kaynağı’na Allah, Tanrı ya da Evren diyebilirsiniz ama adı ne olursa olsun bize verilen büyük bir yaratma potansiyeli taşımaktayız. Evren enerji ile dolu ve yaratıcılıkta bir enerji aktarımı esas olarak. Biz, evren ve evrendeki her şey enerji. Albert Einstein’ın çalışmaları göstermiştir ki bizim katı madde olarak gördüğümüz her şey enerjidir. Bir çekirdek etrafında dönen parçacıklardan, bu yapıdaki atomlardan oluşmuştur tüm maddeler. Öyleyse, yaratmak için gereken hammadde etrafımızda mevcut. Yapmamız gereken tek şey, bu enerjinin bizden, bizim kanalımız ile, kalbimiz ve hayal gücümüzün yönlendirmesi ile akmasına izin vermek.

Ben üniversite’de endüstri mühendisliği eğitimi aldım. Babam ve ağabeyim inşaat mühendisidir. Eğer ben üniversite öğrencisiyken, ileride bir ressam olacağımı, hatta kendi resim atölyemi açacağımı söyleseniz, herhalde inanmazdım. Ancak mezuniyetimin üzerinden 10 yıl geçmeden her ikisi de gerçekleşti. O yüzden lütfen sanata yeteneğiniz olmadığını ve yaratıcı olmadığınızı söylemeyin bana. İçinizde saklı olan cevherlerin gerçekten farkında mısınız?

Anahtar başlamakta. Yeni başlangıçlar yapmaya, denemeye açık olun. Ne yapmaktan hoşlanırsınız? Yazı yazmayı mı seviyorsunuz, resim yapmayı mı? Yoksa çamur ya da tahta ile mi uğraşmak istersiniz? Ya da dikiş dikmek veya yemek yapmaktan mı hoşlanırsınız? Kitap okumayı ve film seyretmeyi listeye dâhil etmiyorum. Beş duyumuzu kullanarak aktif olarak bir şeyleri “yapmayı” içeren aktiviteleri ele alalım. Altıncı hissimiz de bizi destekliyorsa bir uğraş için, bu da güzel bir onay olur tabi ki. Yeteneklerinizi ve arzularınızı keşfedebilmek için deneyimlemeye açık olmanız gerekiyor.

“İçinizdeki Yaratıcıyı Keşfedin” kitabının yazarı Julia Cameron, her sabah “sabah sayfaları” adını verdiği bir günlük yazmamızı öneriyor. Yatağımızın yanında bir defter ve kalem tutmamızı ve sabahları uyanır uyanmaz el yazısı ile en az üç sayfa yazmamızı istiyor. Yazdıklarımızın dilbilgisi kurallarına uyması gerekmediği gibi, anlamlı ya da tutarlı olması da gerekmiyor. Cameron diyor ki: “Yazacak hiçbir şey bulamazsanız o zaman ‘Söyleyecek hiçbir şeyim yok’ veya ‘Yazacak bir şey bulamıyorum’ yazarak üç sayfayı doldurun.” Bu sabah yazıları sayesinde içimizdeki negatif düşünceleri, duyguları, önceki günlerin ve gecenin tortularını sistemimizden dışarı çıkarabilir ve yeni güne taze başlayabiliriz. Anlamsız ve gereksiz düşüncelerden kurtulduğumuzda, daha derinlerde gizli olan yaratıcılığımızı, yaratıcı düşüncelerimizi gün yüzüne çıkarma şansına kavuşabiliriz.

Sabah sayfalarını yazmaya başladığınızda, sadece gereksiz düşüncelerden arınmak için değil, kendinizi tanımak için mükemmel bir araç bulduğunuzu fark edeceksiniz. Ben sabah sayfalarımı yazarken karşıma çıkanlara hep çok şaşırdım: Gitmek istediğimin farkında bile olmadığım yerler ortaya çıktı, özlediğimi unuttuğum arkadaşlarımı hatırladım, sevdiğimi zannettiğim bazı şeylerde esasında hiçte hoşlanmadığımı keşfettim.

Düşünce süzgecinden geçirmeden akışa bırakarak yazılan bu sayfalar sayesinde var olan ama adlandırılmayan birçok düşünce ve duygu dışarı çıkıyor. Bu insana muazzam bir rahatlama hissi verdiği gibi, derinde zihni meşgul eden yüklerden de kurtulmuş oluyoruz. Yaratıcılığımızın ortaya çıkabilmesi için kendimizi, duygu ve düşüncelerimizi iyi tanıyor olmamız gerekiyor. Kendimizi tanımadan nasıl kendimize dair yaratabiliriz, üretebiliriz ki?

Cameron’un hatırlattığı diğer konu da “içimizdeki eleştirmene” kulak vermeyi bir süre bırakmak ve kendimizi küçük görmekten vazgeçmek. En azından içimizdeki sanatçı yürümeyi öğrenene kadar. Genelde bizler yeni bir şey öğrenmeye başladığımızda hemen kendimizi en ağır şekilde eleştirmek ve için için hevesimizi kırmak ile meşgul oluyoruz. Diyor ki: “İlk resminizi yaptınız. Ve içinizdeki eleştirmen başlıyor: ‘Bu ne ki, ressamlar neler çiziyor…’ İçinizdeki eleştirmeni susturun ve sizin yaratıcığınızın akmasına mani olan bir engel haline gelmesin izin vermeyin.”

Julia Cameron’un öğrencilerine sorduğu enteresan bir soru var: “Eğer yaşayacak beş yaşamınız olsaydı, her birinde ne yapıyor, hangi işleri ya da mesleği yapıyor olmak isterdiniz?” Bu soruların cevabı ile bu yaşamınızda sizi mutlu edecek iş ya da aktiviteleri bulabilirsiniz. Cevap verirken kalbinizi dinleyin. Ve sonra listenize yazdığınız beş cevap ile hayali yaşamınızda arzuladığınız tadı bugününüze taşıyacak beş adım atın. Mesela diyor Cameron: “Kovboy olarak bir yaşam geçirmek istediyseniz, bir at binme dersine yazılabilirsiniz, ya da atlara dair bir kitap satın alabilir ve okuyabilirsiniz.”
‘Aynı tadı verir mi?’ diyebilirsiniz, ama inanın faydası oluyor. İstekleriniz gerçekleştirmenin tadını almaya başlıyorsunuz. Basit; ama bir o kadar gerçek ve faydalı. Ruhumuzun arzularını dinlemiş ve kısmen de olsa yerine getirmiş oluyoruz böylelikle. Ruhumuz ile bir olmaya başladığımız için, enerjimiz artıyor. Yaşama heyecanımız ve arzumuz artıyor.

Sanatın herhangi bir kolu ile uğraşmaya başlamak için mutlaka bir kursa gitmeniz gerektiğini, ders almanız gerektiğini ya da hazırlanmak için uzun zaman ayırmanız gerektiğini düşünmeyin lütfen. Albert Einstein’ın dediği gibi: “Hayal gücü, bilgiden üstündür.” Önce harekete geçin – yazın, çizin, çalın, söyleyin, sevdiğiniz ve içinizden gelen şeyleri yapın. Ve sonra, hoşunuza giden aktiviteleri keşfettikçe, bir yandan da onlar hakkında bilgilenin. Ancak her zaman ve öncelikle: Yapın, Yapın, Yapın. Yapabildiğiniz kadar. Keyif almaktır, ruhumuzu beslemektir esas olan. Yaşam bize tadını çıkarmamız için de verildi. Yaratıcılığımızı kullanmak inanın yaşamınızda mutluluğunuzu artıracak.

Sophocles der ki: “Bakın, bulacaksınız. Aranmayan, fark edilemez.”

Yaratıcılık yolunuz açık ve yeni keşiflerle dolu olsun.

Z.


Ayın onaylaması:
“Yaratıcılığımı fark ediyorum ve onaylıyorum.”
Louise L. Hay, Düşünce Gücüyle Tedavi adlı kitabın yazarı.


Ayın Sözü:
“Ben yeteneğe fazla saygım yoktur. Yetenek genetiktir. Esas olan yetenek ile ne yaptığınızdır.”
Martin Ritt


Okuma Tavsiyesi:
“İçinizdeki Yaratıcıyı Keşfedin”; Julia Cameron.