İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

31 Mart 2020 Salı

Şiirler, 2020, Bilinmezli Günlerden


1

En çok bizi yükseltmek isteyen ellerden aldık hıncımızı,

En çok sevmek isteyenlere sapladık ihanetimizin oklarını,

Uğraşmayı bıraksınlar diye belki
En çok onları yalnız bıraktık,
Biraz kırgın, biraz bezgin, inanmakta zorlandık bizden vazgeçmeyişlerine,

Hayal kırıklıklarının cam kesikleri sızıyordu ruhlarının ince derisinden,
Yine de,
Yüzlerinde bizi çıldırtan o affedici tebessümle
Koşuyorlardı bize doğru dolu dizgin,
Bileklerinde kesikleri derinleşirken
tahmin edemeyecekleri kayalara derinden çivilediğimiz zincirlerinin.

(17 Mart 2020, Arnavutköy)

2


Hayal edemeyeceğimiz sabahlara uyandık,
Karşımızda bekleyen fırtınanın koyulaşan rengini
görmemek için çevirirken başımızı
sakince ya da acemi telaşlarla,
Belki de oyalamalıydık aklımız kadar gönlümüzü de,
Bildiğimizi sandıklarımıza ürkek inançlarla tutunurken
yeniden başlamak gerekeceğini bilmeyen var mıydı?

(27 Mart 2020, Arnavutköy)

3

O bahçenin, rüzgarda hafifçe salınan, 
adını bilmediğim ağacının hissettirdiği huzur muydu bu?
On yılı geçkin bir zaman önce ben de dolaştım o bahçede,
Belki ben de yürüdüm altından,
Kİ mutlaka o zamanda oradaydı,
Belki ben de dokundum o ne çok kalın ne çok ince gövdesine,
ben de umursamadan baktım kahvrenginin tonlarına ve yeşiline,
şimdi hissedilebileceğini bilmediğim o garip özlemle baktığım
o renklerine,
Daha da mı canlanmış görünüyor yarattığı özlemle?

Ayağının altında ezilen toprağın sesini duymanın 
bana iyi geleceğini nasıl bilebildin?
Ve telefonun ucunda sessizce seyrettirdiğin ağaç 
şimdi hala hafifçe salınıyor rüyasız bir gecenin sabahında.

(27 Mart 2020, Arnavutköy)

4

Tarihin yapraklarında adını ve adımı göreceğimizi bilemezdik,
Bilemezdik kendi hayatlarımızı bir film gibi seyredeceğimizi,
Gerçekle yalan sık sık karışıyordu ama 
kurgu ile gerçek hiç bu kadar yakın durdular mı istemeden?

Gün doğuyor, gün batıyor,
Sofradaki yemek ile sayıyorum aydınlık ve karanlığı,
Başımız önümüzde yarına belki bakar gibi yapıyoruz ürkekçe ama
sonrasını, sonrasını düşünmeye cesaret edenlerin
sırtından aşağıya 
bir ürperme, bir korku, 
bir zorlanmış umut, bir huzur arayan teslimiyet,
süzülüyor,
bazen aniden, bazen usul usul…

(28 Mart 2020, Arnavutköy)


5
Özgürlüğü kaçabilmekte sandım,
Hani 2 gün için gitmişliğim var New York’a, Miami’ye,
3 günlüğüne Japonya’ya,
24 değil, 16 saatliğine Fethiye’ye gidip dönmüşlüğüm var İstanbul’dan,
yok iş için değil, dinlenmek için,
iş için İstanbul’dan Ankara’ya uçup, havalimanında toplantımı yapıp ilk uçak ile dönmüşlüğüm var,

Özgürlüğü uzaklara gidebilmekte sandım uzun süre,
Bir haftada dokuz defa uçtum deyince
acilde yatarken doktora,
yavaşlamanız lazım dedi bana yavaşça,
Ben de gidebildikçe kendimi daha özgür sandım,
Uzunca bir süre,

Sonra,
Sonra,
Yok, koronalı günlerde değil, ilk defa dokuz yıl önce bugünlerde,
Aniden,
Her haftasonu yaptığım gibi bir eğitim için Londra’ya gitmek için
bir eksiğimi almak üzereyken,
döndü dünyam, kıpırdayamadım,
ambulansın içinde 
camdan görebildiğim kadarı ile
geçtiğimiz sokak ve caddelerdeki binalara bakıp 
nereden geçtiğimizi anlamaya çalışırken
zihnim de bedenim gibi durmaya başladı,

Nereye koşuyordum ben,
Ve neden
Neden koşuyordum ben?


Dokuz yıl geçti,
Birkaç defa daha,
Kimileri aylarca,
Basit bir kulak rahatsızlığı ile tamamen durdu dünyam,
Yaşam kıpırdamadan bir yerde kalmak, aylarda bir evin içinde, bazen bir odanın içinde kalmak ne demek, esasında çok da insaflı ve çok daha kolaylaştırarak zoru gösterdi bana,

Ve zor öğrenen öğrenci olsamda,
Öğretti bana,
Durmayı seçmek gerektiğini,
Durmadan koşunun yerinde saymak olduğunu zaman keşfettirdi,
İpi göğüslemek için koştuğumu zannedip
kendimi bambaşka diyarlarda buldukça,

Ben durmayı öğrendim,
Öğrenmeyi reddeden öğrenci edası ile düşe kalka,
Koşmak istiyorsam
düşüncelerimin arasında dans ediyorum,
koşuyorsam eğer duygularımın keşfedilecek yeni tatlarına koşuyorum
bile isteye,

Ben içimde koşarken,
Şimdi dünya duruyor,
Dünya,
Duruyor
Kuzeyden Güneye,
Ayırmadan, ayırarak ve tüm ayrımları reddedercesine,

Dünya duruyor,
Ve,
Biz,
Tüm tahminlerin anlamsız göründüğü bu günlerde,
Bizi bekleyen geleceğin tahminlerine
şüpheden öte
inançsızlık kadar isteksizlik ile de bakarken,
Yeni bir dünyaya uyanacağımızı bildiğimiz
bu garip rüyayı rüyamızın içinde seyrediyoruz.

(29 Mart 2020, Arnavutköy)


6

Çorbayı karıştırırken bile
dökülebiliyor yaşlar gözlerimden,
İstemek, düşünmek, hani çok da etkisinde kalmak gerekmiyor artık olayların,

Bir yerde, bir şehirde,
bayraklar yarıya indirilmiş diyor haberler,
Gözüm tencerede kaynamaya başlayan
bulgur, mercimek, patates ve havucun hareketlerine
dalıp gidiyor…


(31 Mart 2020, Arnavutköy)

7

Tarihin yapraklarında adını ve adımı göreceğimizi bilemezdik,
Bilemezdik kendi hayatlarımızı bir film gibi seyredeceğimizi,
Gerçekle yalan sık sık karışıyordu ama 
kurgu ile gerçek hiç bu kadar yakın durdular mı istemeden?

Gün doğuyor, gün batıyor,
Sofradaki yemek ile sayıyorum aydınlık ve karanlığı,
Başımız önümüzde yarına belki bakar gibi yapıyoruz ürkekçe ama
sonrasını, sonrasını düşünmeye cesaret edenlerin
sırtından aşağıya 
bir ürperme, bir korku, 
bir zorlanmış umut, bir huzur arayan teslimiyet,
süzülüyor,
bazen aniden, bazen usul usul…


(28 Mart 2020, Arnavutköy)