İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

31 Mart 2021 Çarşamba

İşaret

Yaşamın ışıkları soluklaşır gibi olduğunda, Tanrı yine de yalnız bırakmayıp umudu hatırlatacak bir işaretle karşılaştırıyor çoğu zaman...







28 Mart 2021 Pazar

ONA



İçimde tarif edilmesi zor bir bulantı

Ağzımda bir demir tadı,


Kanayan bir yara var belli

İçimde bir yerde saklanmadan gizliyor kendini,


Gördüğümde yüzünün o her zamankinden farklı beyazlığını

Sadece ben olamam farkeden bakışlarındaki farklı yalnızlığı,

Görmemiş olmayı isteyense çok olmuştur mutlaka,


İlk defa, ilk defa, 

Mücadeleni başından kaybetmiş gibiydin,

Yenileceğini bilerek girdiğin ilk savaş olduğunu 

belli ki hepimizden çok sen fark ettin,


Kolay değil, yaşamın imtihanları,

Öldürmeyen güçlendirir derler ama 

Vardır o kılıç yaralarının sızlaması bitmeyen izleri, anıları,


Çoğunlukla yalnız veririz savaşlarımızı,

Karanlık odalarda

Ya da sıcacık sokakların üşüten kalabalıklarında,


Zihnimizde ararız devam edebilme gücünü,

Bazen yüreğimiz inandıklarına tutunarak kaldırır bizi düştüğümüz yerden,

Ya da ruhumuz hatırlar

içimizden yükselen sesin izinden giderek başardıklarımızı,

Bulmaya çalışır tekrar ve tekrar o inancı,


Yolu yürümek lazım dedin sen,

Ya da demeden söyledin,

Dalgalar yıkmak için aştıysa da üzerinden, 

çoğu zaman muzaffer, 

her zaman başın dik, 

Yaşama saygı ile attın adımlarını,


Kimbilir bundan dolayı belki tanrılar seni sevdi saydı,

Yıkılana kadar savaşmanı istediler ama

Yalnız bırakmadılar seni o savaş meydanlarında,


Çünkü sen olmamızı istedikleriydin aslında,


İçindeki alevlere rağmen

zeki derin bakışlarınla 

şefkatle bakmayı seçtin her ne varsa,

Ve o sihirli çocuksu saf gülümsemenle

kalbinde sadece kendinle savaşan o yaşama saygınla,


Kimi zaferler kendileri konuşur, kendileri yankılanır sonsuzlukta,

Unutulacak olan kahramanlarının izi 

fark ettirmeden dokunur ruhlarımıza,


İnsanlığın soluduğumuz o yaşam denizinde 

adını bilmediğimiz ilhamlarımızdır onlar aslında,

Bedeli ödenmiş hediyelerdir

Canından canlarımıza…


24 Mart 2021 Çarşamba

Şansa Bırakmak

Amerikan Hastanesi’nde babamın ameliyatını yapan doktorumuzun odasına girdiğimizde kendisi bizi kapıya koşarak karşılamıştı.   Babamın eline ellerini uzatmış, “Sinan Bey ameliyatınızda yüz yıl yaşlandım,  daha önce yaşadıklarınızın tesadüf olduğunu düşünerek hata yapmışım,” demişti.

Rahmetli Babam Sinan Kocasinan’ın bir Aralık sabahı epidural anestezi ile bir iki saat sürmesi planlanan ameliyatı, onsekiz saat sürmüş ve üç anestezi uzmanı görev yapmıştı.  


Oldukça zor ve tehlikeli bir ameliyat yerine, babamın yaşı ve diğer sağlık şartları dikkate alındığında, kısa ve başarılı bir alternatif olduğu düşünülen farklı bir operasyon için farklı bir ameliyat odası hazırlanmıştı.    Tüm hazırlıklar aylar öncesinden düşünülmüştü.  En iyi imkanlar ile en iyi ellerdeydik.


Ancak işte tam da bu nedenle, diğer ameliyathanelerden farklı bir oda belirlendiği  için, sorunlar çıkmaya başlayınca yaşanan onsekiz saatlik koşturmaca sırasında, o odaya koşarak taşınan kan torbalarını, görev değişikliği yapan ameliyathane görevlilerini, anestezi uzmanlarını, telaşla getirilip götürülen malzemeleri bekleme holünde her aşamasında engellenemez bir kaygı ile de izlemiştik.  


Hatta ameliyatın ortalarında bir yerde, cerrahlarımız beni ameliyatın yapıldığı o odanın kapısına davet etmiş, babamın bacağını kaybedebileceğini, damarda bir sorun olduğunu ve neyi denerlerse denesinler damarı kapatmayı başaramadıklarını söylemişlerdi.  Cerrahların kana bulanmış başlık, gözlük ve kıyafetlerini hala bugünkü gibi hatırlarım.


Sonra, sonraki dokuz, on saatte ne olduysa, nasıl başardılarsa, sağolsunlar, doktorlarımız babamı ve bacağını kurtardılar.  Babamı bundan birkaç yıl sonra başka bir rahatsızlık nedeni ile kaybettik.


İşte babamın ameliyatından birkaç ay sonra, kontrol için cerrahımızın odasına girdiğimizde söyledikleri bu yaşanmışlıklardan sonraydı.  


Doktorunumuzun tesadüf olduğunu düşünmemeliydim, dediği olayların bir kısmı babamın Amerika’da, bu ameliyatından onüç yıl önce, geçirdiği by-pass ameliyatına dairdi.  


Rahmetli babam sadece anjiyo olmak için gittiği Amerika’daki hastanede, çok acil durumu nedeni ile by-pass ameliyatına alınmış, daha yoğun bakımda uyandırılamadan oluşan komplikasyon nedeni ile ikinci bir açık kalp ameliyatına alınmış, bu yetmemiş gibi diyaframında oluşan bir sorun nedeni ile normal nefes alması sağlanamadığı için bir aydan uzun bir süre uyutulması gerekmişti.  Ve tüm bunlar olurken vücudunun verdiği reaksiyon ve ilaçlar nedeni ile midesinde bir ülser oluşmuş ve yine henüz uyandırılmadan üçüncü defa, bu defa bir mide ameliyatına alınmıştı.


Hastanenin yapılan tüm işlemleri kalem kalem gösteren birkaç klasörlük faturası da hala gözümün önündedir. Onüç yıl sonra bu defa farklı bir şekilde gözlerimle gördüğüm telaşı, 1989 yılında yaşanan kritik anları Babamın Amerika’daki ameliyatının faturalarsındaki malzeme ve işlemler giderlerinin rakamlarında, fatura satırlarında hissedebilir, görebilirsiniz.


*


Babamı sık hatırlarım ama Babamın bu ameliyatları doğrusu çok uzun zamandır aklarıma gelmemişti.  Birinin üzerinden otuziki yıl, diğerinin üzerinden ondokuz yıl geçmiş.


Bu sabah hatırlamama neden olan şey bir eposta postaydı.  Ve bu epostanın Babamla ya da sağlıkla hiç ama hiç ilgisi yoktu.


Birçoğunuzun bildiği gibi Uluslararası Lions Kulüpleri’nin Türkiye’deki çalışmalarında farklı alanlarda görev aldım ve alıyorum.  İşte bu defa, üzerinde çalışmakta olduğumuz bir organizasyon için hazırlıklarımızı yaparken benim tedbir olarak önerdiğim bir yaklaşım için değerli dostlarımızdan bir not gelmişti. Haksız da sayılmazlardı ama onlara kalbimde geçenleri ve kendimi zaman zaman biraz da olsa izah etmeye gayret etmekle birlikte yaşamın bana sunduğu imtihanları tahmin etmelerini beklemek gerçekçi olmazdı.


O notu okurken neden çok tedbir alma ihtiyacım olduğunu, aksaklıkları neden belki diğer arkadaşlarıma göre biraz daha fazla ve daha teferruatlı düşündüğümü tekrar aklımdan geçirirken, ki bunu zaman zaman düşünürüm, birden aklıma babamın bu iki ameliyatı geldi.   Doktorları da şaşırtarak ama sırasında ve sonrasında büyük zorluklar yaşayarak atlattığı ameliyatları.  Esasında başka örnekler de aklıma gelebilirdi ama sanki zihnimin içinde oynayan iki kısa film gibi bunlar belirdi.


Beni tanıyanların ve birlikte görev yapanların bildiği gibi, bazen çok detaycı olarak tarif edilen, zaman zaman gereksiz detaycılık ve fazla tedbirli olmak olarak da adlandırılabilen bir yönüm var.  Böyle mi doğdum bilmiyorum ama bu yaşamın bana sunduğu yolun ve bu yaşamın imtihanlarının bunda etkisi olduğunu söyleyebilirim.


Yine beni tanıyanlar bilir, benim çalışmalarım, işlerim esasında genelde iyi sonuçlar verir. Yani şansın yanımda olduğunu söyleyenler de çok olmuştur.  Ancak, şansın, Tanrı’nın çoğu zaman yanımda olduğunu düşünenlerin genelde bilmediği ve benimle uzun süreli olarak çalışacaklara açık yüreklilik ile izah ettiğim bir durum da vardır.  Örneğin bir sınavda bin sayfalık bir kitaptaki konular ele alınacak ise, ve ben kitabın 999 sayfasını çalışıp bir sayfasını atlamış isem, öğretmenimiz o gün o sayfadan tek bir soru ile sınav yapmaya karar verebilir.  



Liseyi birincilik ile bitirdiğimi yine birçoğunuz biliyorsunuz.  Öğrencilikte bunu o kadar çok defa yaşadım ki herşeyi çalışmanın benim için gerekli olduğunu keşfettim.  Yaşam bana kısmi hazırlıklar ile ilerleme yolunu ısrarla kapatıyordu.  Ortaokul ve liseyi birincilikle bitirdim ama ne zaman bir konu için önemli değil desem, sözlü ya da yazılı sınavlarda öğretmenlerim bana o soruyu sordular.  O kadar kesin, o kadar aynı şekilde tekrar eden bir durum oldu ki, bununla savaşmayı bıraktım ve derslerimin hiçbirini ayırmadan, hepsini çok çalışmayı seçtim. Okul derecelerim de bu nedenledir bence.  Yani çok hızlı öğrendiğimi, çok hızlı anladığımı söyleyemem. Yaşam yolu başka alternatif bırakmadığı için adeta.


Ve işte bu yaşam yolu, ya da bu yaşamda öğrenmem için bana sunulan ders, hep bu şekilde oldu.  O nedenle, her zaman çok tebdirli oldum.  En azından denedim.  İş hayatında da, özel yaşamımda da. Aksaklıklar yaşamamak, önceden planlayarak ve oluşabilecek aksaklıkları öngörmeye çalışarak oldu.


Sonraki yıllarda kalbimin sesini dinleyerek bu tedbirleri almaya çalıştım.  Tedbirden vazgeçmek değil ama iç sesimin bana hatırlattığı tedbirleri almaya gayret ettim.  


Bir şeyin rast gitmesi için bazen bizim insani gayretimizden öte, o şeyin gerçekleşmesine yaşamın izin vermesi gerektiğini de gördüm.  O nedenle de, yaşamımının belki son yirmi yılında, hiçbir şeye mutlaka olması gereken şey olarak bakmadım.  Eğer yapılması doğru geliyor ise o yola çıktım.  Benim için ya da herhangi bir sonuç için değil, bu yaşamda bu işin yapılması bütün için doğru mu, diye sormaya gayret ettim. Bu, bazen, benim istediğim şeyler için evet yanıtını verdi, bazen doğru olanı yapmak için kendi isteklerimden vazgeçmemi gerektirdi.


İşte yine bu yolda, bazen içime, çoğu kişiye gereksiz ve anlamsız gelen tedbirleri almak da doğdu.  Başkaları için gerçekten fuzuli gelebilecek bu tedbirleri almayı seçtiğim için çok teşekkür de aldım.  


Dostlarıma şunu da paylaşırım.  Önerdiğim, aldığım tedbirlere genelde hiç ihtiyaç olmaz. Yani benim işlerim genelde rast gider, sorunlar oluşsa bile bir çözüm de gelir ama bu ancak ve ancak yaşama kafa tutmadığımda olur.  Ben aklımın erebildiği, kalbimin hatırlatabildiği tedbirlerin tamamını aldığımda genelde işlerim akar ve o tedbirlere gerek olmaz.  Ancak,  aklıma gelenler için tedbir almadığımda, aklıma gelen uyarıları yok saydığımda, o konu, sanki aksiyom gibi mutlaka karşıma çıkar.


*


İşte bu sabah, yakında tamamlayacağım 51. yaşımdan geriye dönüp bakarken yaşama ve şansa dair çok şey geçiyor aklımdan.  Şükrediyorum, çok şanslı bir insan olarak yaşamışım.   Bu şansın belki hakkını çalışarak vermem gerekti ama bunu bu yaşamdaki imtihanım olarak severek ve mutlulukla kabul ediyorum.  Tabii, benimle birlikte çalışanlar bu imtihanın parçası olmaktan ne kadar mutlu ve şanslı, eh bu da onların kader yolunun bir cilvesi olmuş olabilir. 


Sevgi dolu olsun günleriniz. Ve yaşam, üstesinden gelebileceğimiz, bizi yıkmadan aşabileceğimiz ve zorluklar getirse bile iyi ki yaşadım diyebileceğimiz maceralarla dolu olsun.  Ve Tanrı ve şans her zaman yanınızda olsun.