İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

28 Temmuz 2019 Pazar

Hediye mi, Ceza mı?

Amerika'nın San Diego şehrinde yaşayan bir arkadaşım birkaç yılda bir yazları Türkiye'ye gelir. Üniversitede başlayan dostluğumuz yaşamda inandığımız doğruların yıllar içinde hep yakın kalması ile kuvvetleniyor. Bunu deneyimlemek dostluklara olan inancımı canlı tutuyor.
Bu yıl tam İstanbul'da buluşacak iken, işteki bir sorun nedeni ile programını iptal etmek zorunda kaldı. Yaşamında bugünlerde uğraşmak zorunda kaldığı konu esasında neredeyse hepimizin zaman zaman yaşamak zorunda kaldığı bir zorluk ve ikilem.
Onun bugünlerde sorguladığı gibi, ben de kendime soruyorum. Hayatta bazı olaylar ceza mı, hediye mi, bazen karar vermek zor.
Sanki hiç ortaya çıkmayacakmış gibi yalan söyleyen bir kişinin yalanlarından etkilendiğimizde, onu Tanrı'ya havale etmek hayal edildiği kadar kolay olmuyor. Yine de, bunu bilmek onları hayatımızdan çıkarabilmemiz için bize verilen değerli bir hediye oluyor.
Dünyanın dört bir köşesinde ne kadar farklı dünyalarda ne kadar benzer hikayeler yaşıyoruz biz insanoğulları.

27 Temmuz 2019 Cumartesi

Günün sonunda bakıyorum da, bu güzel yaşamda, en çok paylaşmak istediklerim galiba bir yandan da en çok benim öğrenmem ve yaşamıma katmam gerekenler.  
Bugün iki danışanım benim kitaplarımdan iki ayrı bölümü bana göndermişler. Tesadüf bu ya, okurken tam da benim ihtiyacım olan zamanda bana ne kadar da gereken iki hatırlatma çıktı karşıma.
Yaşam ne kadar muhteşem, ne kadar sabırlı, ne kadar güzel sürprizlerle dolu bir bir öğretmen.

26 Temmuz 2019 Cuma

Ne Düşünüyorsanız Haklısınız

İstanbul Yeni Havalimanı’ndan Lions 118-R Federasyonumuzun Antalya’daki Lions Uluslararası Gençler Arası Değişim Programının gala gecesine gitmek üzere uçağa binmek üzere kapıda biniş kartımı verdiğimde, kartı alan görevli kimliğim ile kontrol ederken bir iki saniye tereddüt ettikten sonra, “Upgrade oldunuz Zeynep Hanım,” dedi.  Uçuş koltuğumu bir üst bölüme almışlardı.  Görevli memur 18H olan yer numaramı mavi tükenmez kalemi ile 1F olarak düzeltti.  Arka arkaya ikinci uçuşumda koltuğum daha iyi bir koltuk ile değiştiriliyordu ve doğrusu kendimi şanslı hissettim.

Yeni havalimanında yaptığım yedi sekiz iç hat uçuşunda iç hat uçaklarına körük ile değil, hep otobüs ile gitmiştim ve bu defa da öyle oldu. Ancak otobüs ile körükte olan bir uçağa yanaşmıştık. O nedenle genelde yapmak istediğim halde uçağın adını okuma şansım olmadı. Uçağı uzaktan görme şansım olmadığı gibi. 

Uçağa binince business bölümünün girişin sol tarafında olduğunu fark edince, büyük bir uçakta olduğumuzu anladım. Doğrusu 18H koltuğunu aldığımda da bunu anlamış olmam gerekirdi ama doğrusu o aşamada bunu pek de farklı bulmamıştım. Yaz aylarında İstanbul’dan İzmir’e, Dalaman’a ya da Antalya’ya giderken Japonya’ya ya da Amerika’ya uçarken bindiğimiz büyük uçaklar ile karşılaşmaya alışkındım.  Yine de uçağa girince bir farklılık hissettim.  1F’deki koltuğuma yerleşirken daha önce hiç oturmadığım tipte bir koltukta oturduğumu görmek hoşuma gittik. Doğrusu pek yapmadığım bir şeyi yaptım ve hemen koltuğun önündeki ceplerden birinde duran uçağın bilgi kartını aldım.  787-9 yazıyordu.  Yani, Türk Hava Yolları’nın yeni uçaklarından Dreamliner’daydım. 

Kartı aldıktan sonra kalkış öncesi içecek ikramını yapan görevli hostes hanıma uçağın adını sordum. O da biz yolcular gibi uçağa körükten bindiği için uçağın adını göremediğini ama, benim de biraz öncesinde keşfettiğim gibi, yeni Dreamliner’da olduğumuzu söyledi.

Doğrusu keyiflenmiştim.  Yenilikleri severim, bu yeni uçakta olmak da hoşuma gitmişti. Kalkış aşamasına geldiğimizde kabin amiri de ve akabinde pilotumuzda yeni uçağımız Dreamliner’da olduğumuzu anonslarına dahil ettiler.  Kabin görevlilerinde, belki yeni uçak ile bu yolculuğu yapıyor olmamızdan gelen gözardı edilemeyecek tatlı bir keyif hali mevcuttu.

O sırada, yukarı doğru kaldırılan bir paravan ile koltuklarımızın ayrılmış olduğu sol tarafımda oturan yolcunun hosteslerden biri çağırdığını duydum.  Yolcu koltuğunun kirli olduğunu ve uçağın bir süredir havalimanında olmasına rağmen neden doğru düzgün temizlenmemiş olduğundan yakınıyordu. Ben de gayri ihtiyari kendi yerime baktım.  Herşey pırıl pırıl görünüyordu.  


Havalimanından aldığım Türkçe ve İngilizce gazeteleri okurken yemek saati gelmişti.  Güleryüzlü ve yumuşak enerjili hostes hanımın ilgisi ile yemeğimi keyifle yerken yine sol tarafımdaki yolcunun bu defa benim oturduğum koridorda görevli hostes hanıma kumaş peçetesini aramızdaki paravanın üzerinden uzatarak seslendiğini duydum.  “Peçete kirli,” diye seslendi bey.  Doğrusu ben daimi olarak business ya da first class sınıflarında uçuş yapmıyordum ama doğrusu kapalı şekilde gelen kumaş peçetelerin kirli olduğuna da bugüne kadar hiç rastlamamıştım.  

Aklıma bir akşam önce tekrar okuduğum bir kitap geldi.  Ben de düşüncelerimizin yaşamımıza olayları ve insanları çağırdığına, enerjimizin bize uyumlu olayları yaşamımıza davet ettiğine inanıyorum.   Ve yanımda oturan ve aramızda yukarı kaldırılmış paravana rağmen bir şekilde tedirgin ve kaygılı enerjisini hissettiğim bu yolcunun, bu yepyeni uçakta kirlenmiş koltuk ve kirli peçete ile iki aksiliği birden yaşıyor olma ve bu nedenle sinirlenme ve mutsuz olma nedenini düşünmeden edemedim.  Ben kendimi şanslı hissederken, o neler hissediyordu acaba?

Yaşamda ne zaman, nerede olacağımız bizim tercihimiz olabilir. Ya da belki de bizim kader dediğimiz yaşam yolumuzda bir şekilde önceden belirlenmiş olabilir.  Bu yolun ne kadar mutlak hakimiyiz bilmiyorum.  Ama kesinlikle bildiğim şey, yaşamın bize getirdikleri karşısında nasıl davranabileceğimizin bizim elimizde olduğu.  

Gülümseyerek, gülüp geçerek, bağırarak, kızarak, sinirlenerek. Hepsi mümkün.  Ve tüm bu davranış ve duyguları seçmeye sonuna kadar hakkımız da var.  Ancak, günün başında ya da sonunda, bizi daha mutlu hissettirecek, yaşadığımız andan keyif almamızı daha çok sağlayacak olan ne?  Sanırım her zaman olamasa da buna artık daha çok önem veriyorum.  

Ve bunu yapabilmek bazen de yaşamı olumsuz görmeyi ve kızgınlıkla ve şikayet ederek yaşamayı seçenlerden uzak kalmayı da gerektiriyor.  İnsanları tercihlerinde özgür bırakmak ve yargılamamak inandığım yaşam yollarından biri. O nedenle neden böyle davranıyor demek yerine kendi doğru bulduğum şekilde yaşamayı seçenlerle olmayı seçiyorum.  Birlikte olmayı seçtiğimiz insanlar yaşamımızın rengini ve lezzetini belirliyor.

Ben yaşamın bizi mutlu etmek için uğraştığına inanan insanlar ile olmayı seçiyorum.  Sevgiyi, hoşgörüyü, umudu, adaleti, şefkati ve anlayışı seçenler ile olmayı. Çünkü yine yaşamdan yıl aldıkça görüyorum ki, yaşam, biz neyi düşünür ve inanırsak, ona evet demeyi seçiyor.

Sevgiyle kalın.

25 Temmuz 2019 Perşembe

Lions New Voices, Lionsun Yeni Sesleri - Kalbin Sesi Dünyada Aynı


Birçoğunuzun bildiği gibi Fethiye Lions Kulübü üyesi olarak Lions Ailemiz ile birlikte sivil toplum gönüllüsü olarak 2007 yılından beri çalışıyorum.  2010-2011 Dönemin Fethiye Lions Kulübü'nün başkanlığını, 2018-2019 Döneminde de Uluslararası Lions Kulüpleri 118-R Yönetim Çevresi Federasyonumuzun başkanlığını yapma şansına kavuştum.

Ve 2019 yılında Uluslararası Lions'un beni gerçekten onurlandıran, bir Türk olarak gururlandıran bir ödülünü alma şansım oldu.  O konunun detayını belki başka bir yazıda paylaşayım, ama özetle Liderlik alanında, 200'ü akşın ülkeden 1.450.000'e yakın üyemiz içinden aday gösterilen 1700 kadar Lion arasından Liderlik alanında Dünya 1.si seçildim. Buna dair bir çok güzellik yaşadım, son olarak Milano'daki Dünya toplantımıza davet edildim, orada konuşmalar yaptım.

Ve dün akşam da Chicago'daki merkez ofisimizdeki değerli bir dostum bizlerle yapılan röportajların bir anlamda tanıtımı olan kısa videonun yayınlandığını haber verdi.

Yaşamda bizi mutlu eden şeylerden biri benzer düşündüğümüz insanlar ile birlikte olmak, kalp birliği yapabilmek.

Bu videoyu seyrederken beni en çok mutlu eden şey,  Hindistan'dan, İzlanda'dan, Sri Lanka'dan, Kore'den, Brezilya'dan ve Türkiye'den, dünyanın farklı köşelerinde altı insan olarak birbirimize ne kadar benzediğimizi, ne kadar benzer düşündüğümüzü deneyimlemiş olmak.

Kimilerimi yedi sekiz yıldır, kimilerini bir kaç aydır tanıdığım bu güzel yürekli kadınlar barışa, dostluğa, kardeşliğe olan inancımı kuvvetlendiriyor.

Bana bu duyguları yaşatan videoyu seyretmek isterseniz (Lions Clubs International, YouTube):
https://www.youtube.com/watch?v=kBoAoeLrmGQ&t=2s

Sevgiyle.

22 Temmuz 2019 Pazartesi

Yaşam Yolu Ruhun Yolu

Londra’ya ilk gittiğim çocukluk yıllarımda bu şehri hep çok seveceğimi daha ilk günden hissetmiştim.  Güneşini ve yağmurunu birlikte tattığım, ağabeyim ile yaptığımız kilometrelerce yürüdüğümüz için hayatımda ilk ve son defa ayaklarımın kanadığı ama buna rağmen durmadığım bir kavuşmaydı sanki ilk Londra seyahatim.  Üzerinden otuzbeş, otuzaltı yıl kadar geçmiş olmalı.

Londra bana hep evimde hissettiren bir şehir oldu.  Belki de Türkiye’den sonra en çok evimde hissettiği şehir.  Tabii, aradan geçen yıllar, Dünya’nın her köşesini birbirine daha da çok benzetiyor sanki.  İletişim dünyası keşfetme tarzlarımız kadar düşünsel mesafeleri de farklılaştırıyor.

Esasında belki sadece Londra değil, dünyanın farklı köşelerinde, özellikle bize çok yakın gelen Avrupa’nın bir çok ülkesinde ama bir o kadar da Japonya’ya her gidişimde adeta memleketime döndüğüm hissini yıllar boyunca, anlam veremeden ama beni de mutlu eden bir merakla hep hissettim.  Yurtdışında yaşamayı hiç hayal etmedim.  Üniversiteyi bitirirken bu anlamda bir seçim yapmak zorunda kalarak bir yol ayrımına gelmiş olsam da, yaşam beni hızla Türkiye’ye dönmek üzere beklenmedik zorluklar ve bir o kadar da güzel fırsatlar ile karşıladı.  

Geriye dönüp baktığımda, o yol ayrımlarında, yine de ülkeme dönmeyi seçmiş olduğum için mutluyum.  Yaşamın bana sunduğu yolda, yaşamın sevdiğim ve sevmediğim tüm tatları ve hediyeleri ile mutluyum.  Ve şimdilerde, geçmişimdeki o muhtemel yol ayrılarımdaki diğer seçenekler, pek gölgeli, pek flu ve gerçekten ruhuma pek de uzak görünüyorlar.

Yol ayrımlarındaki seçimlerin bize ait olduğuna inançla geçirdiğimiz belki yüzlerce uykusuz gecenin ve ruhumuzundaki acılı sancılarının, o kadar da gerekli olup olmadığına dair düşüncelerim ise ellinci yaşıma yaklaşırken artık eskiye göre farklı.  

Ve,  bugün, yine bir dönüş yolculuğunda ara ara yapmaktan vazgeçemediğim gibi beni bugüne getiren olayları, insanları, seçimlerimi ve yaşamın benim için yazdığı hikayeyi zihnimde seyrediyorum.  Genelde ihmal etmediğim sabah yazılarım bunu bir yandan düzenli olarak yapmamı sağlasa da yolculuklardaki içe dönüş zamanlarının çok farklı bir tadı, enerjisi ve kuvveti var.  Yolculukları bu kadar sevmenin kuvvetli nedenlerinden biri de bu.

Geçmişte basma kalıp sözler olduğunu düşünmüş olsam da, gerçekten de içimizde gömülen keşkelerin mezar taşları yerine yerine yaşanmışlıkları yara izleri her zaman çok daha iyi geliyor ruhumuza. 


Kaderin yolunun ruhumuzun seçtiği yolla kesiştiği, yaşadığımızı keyifle hissettiren güzel günler, güzel yolculuklar dileğiyle.

3 Temmuz 2019 Çarşamba

Lions ile Merhaba Milano

2007 yılından beri üyesi olduğum Lions Ailemizde, Lions 118-R Yönetim Çevremizde 1 Temmuz 2019 tarihinde Genel Yönetmenlik görevimi tamamladıktan iki gün sonra, Lions’un davetlisi olarak dün Milano’ya uçtum. İstanbul’daki yeni havalimanımızın dış hatlar terminalini de o nedenle ilk defa görme şansım oldu. İstanbul’dan İzmir’e ve Dalaman’a gitmek için yeni havalimanını kullanmıştım ama iç hatlar uçuşlarında CIP terminalini kullandığım için, havalimanını sadece İstanbul’a gelişlerde biraz tanıma şansım olmuştu.

Yeni havalimanında Atatürk Havalimanı'nda yaptığım işlemleri ve işleri yapmak aşağı yukarı bir saat fazla zaman aldı.  Büyüklüğün belki avantajları var ama yorduğu da kesin.  Aklıma Dalaman Havalimanı’nın eski yıllardaki minik hali geldi. Uzun rötarlar olduğunda oturacak yer bulmakta zorlansak da, yaşam kendi özel havalimanımızı kullanıyor gibi ne kadar pratikti.

Yeni havalimanın ve yeni havalimanının misafir salonlarını biraz keşfettikten sonra keyifli denilebilecek bir uçak yolculuğu ile Milano Malpensa Havalimanı’na vardık. Uçuşta dikkatimi çeken uçaktaki yolcuların çok azının Türk yolcular olmasıydı.  Milli Takım eşofmanları ile 6-7 kişilik bir sporcu grubu, bir aile ve benim gibi birkaç tek Türk yolcu vardı.  Yine uçakta dikkatimi çeken, yanımda oturan Arap karı koca gibi Arap yolcuların uçağın kişisel özel ekranlı eğlence sisteminde yolculuk boyunca ekranda Kuran-ı Kerim okumaları ve kulaklıkları ile dinlemeleriydi.  Uçağın içindeki kısa yürüyüş molalarımda bunun dikkatimi çektiğini itiraf etmeliyim.  Onun dışında İstanbul-Milanı uçuşu Arap yolcuların biraz fazlalı olması dışında, yolcular ile uzak doğudan Kanada’ya bir Dünya karmasını yansıtıyor gibiydi.  Nedense bize Dünya’nın parçası olduğumuzu hissettiren bu ortamları seviyorum. 

Milano’ya geliş yolculuğum çok rahat olmakla birlikte, Milano Malpensa Havalimanı’na indiğimde manzara biraz daha farklıydı.  Uçaktan inip pasaport kontrol sırasına girdiğimizde, Avrupa Birliği pasaportu olmayan yolcular olarak bizi bekleyen çok uzun sıranın farkına vardık.  

Bekleyişimizin takriben ilk yarım saatinin sonlarına doğru, İtalyan görevlilerden biri, 6-7 kişi kadar önümde beklemekte olan Türk sporcu heyetimize yaklaştı ve onları alarak Avrupa Birliği pasaportu sahipleri bölümünden kontrolden geçirdi.  Önümdeki pasaport kontrol sırası çok yavaş olarak ilerlerken, arkamdaki sıra uzamaya devam ediyordu. 

Beklememizin takriben 60-70. dakikalarında Türk Sporcuları yanına alan İtalyan görevli bu defa yine 3-4 kişi önümde bekleyen Kanadalı Aileyi yanına davet etti. Ailenin, yanaklarında Kanada’nın bayrağının minik çıkartmaları olan iki küçük kızı, ki biri 6-7 diğeri 9-10 yaşlarında olmalıydı, hiç şikayet etmeden bir saati aşkın süredir bazen kenara geçip yere oturuyor, bazen iki kardeş birlikte oyunlar oynuyor ama anne babaları gibi hiç şikayet etmedikleri gibi keyiflerini de hiç bozmuyorlardı.  Uçakta iki çocuğu olan bir Türk Aile vardı, o çocukların bu sırada ne yaptıklarını merak ettiğim için uzun ince pasaport kontrol bekleme sıramızın biraz önüme ve arkama baktım ama doğrusu onları göremedim.  

Milano’ya girişte bu uzun pasaport kontrol sırasının normal olup olmadığını düşünürken uzaktan da olsa pasaport kontrol memurlarının kabinlerini gördüm.  “Diğer Tüm Pasaportlar” yazan altı kabin vardı ve buradaki görevlilerden iki tanesi ara ara gelerek geçiş öncelikleri ile öne geçen pilot ve kabin görevlilerine hizmet veriyordu.  Bu sürede beklerken dikkatimi geçen bir şey de, pasaport kontrol sırasına giren uçak görevlilerden pilotların nedense hem gruplarının en sonunda pasaport kontrolüne girmeleri oldu.  Bu bir kural ya da gelecek mi yoksa tesadüf mü bunu bilmiyorum ve yıllardır yurtdışına yaptığım belki yüzlerce uçak yolculuğunda buna hiç dikkat etmemiş olduğumu fark ediyorum.  Pilotların pasaport kontrollerinde geçişlerine bu şekilde şahit olmamışım belli ki.

Milano Malpensa Havalimanında pasaport kontrol sıramı beklerken beni bekleyen seyahatten ziyade özellikle İstanbul uçağı ile gelen Dünya karması yolcuları seyretmeye daldım.  Hepsini anlamasam da, artık ayırt etmeyi başardığım Çince, Korece ve Japonca dillerinde konuşan uzak doğuluların Arap yolculardan farklılıklarını kendimce gözlemledim.  Uçaktaki Rus ve İspanyol yolcu çokluğunu sırada beklerken fark ettim ve şaşırdım. 

Pasaport kontrolünden geçip beni karşılamak için bekleyen Lions görevlileri ile buluştuğumda uçağın inişinin üzerinden takriben birbuçuk saat geçmişti ama beni karşılayanların güler yüzlerini görünce ben de gerçekten gülümsediğimi ve mutlu olduğumu fark ettim. Ve bir kere daha “Seyahat etmek çok güzel,” dedim. 

İtalya’ya her gelişimde olduğu gibi, İtalyanca bilmiyor olmama rağmen İtalyan sanılmak bu seyahatin de şimdilik değişmez parçası oldu.  İspanyolca öğrenmeye başladıktan sonra İtalya’da daha rahat ettiğimi itiraf etmeliyim, yine de İtalyanların bana yolda bişeyler sormalarına ise halen şaşırmaya devam ediyorum. Dün ve bugün bazen İngilizce konuşan gruplarla birlikte olmama rağmen insanların bana yaklaşıp İtalyanca bişeyler sorma nedenlerini halen tam anlamamış olsam da hoşuma da gidiyor biraz.

Bazen hayatımı Fethiye’den dışarıya bir adım atmaya ihtiyaç duymadan geçirebileceğimi düşünsem de, yeni yerleri, yeni insanları, Dünya’yı, farklı köşelerde keşfetmek gerçekten çok güzel.  

Sevgiyle geçsin, güzel insanlarla buluştursun bizi yolculuklarımız.
Bakalım Lions ile Milano macerası yaşamıma neler getirecek…