İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

3 Temmuz 2019 Çarşamba

Lions ile Merhaba Milano

2007 yılından beri üyesi olduğum Lions Ailemizde, Lions 118-R Yönetim Çevremizde 1 Temmuz 2019 tarihinde Genel Yönetmenlik görevimi tamamladıktan iki gün sonra, Lions’un davetlisi olarak dün Milano’ya uçtum. İstanbul’daki yeni havalimanımızın dış hatlar terminalini de o nedenle ilk defa görme şansım oldu. İstanbul’dan İzmir’e ve Dalaman’a gitmek için yeni havalimanını kullanmıştım ama iç hatlar uçuşlarında CIP terminalini kullandığım için, havalimanını sadece İstanbul’a gelişlerde biraz tanıma şansım olmuştu.

Yeni havalimanında Atatürk Havalimanı'nda yaptığım işlemleri ve işleri yapmak aşağı yukarı bir saat fazla zaman aldı.  Büyüklüğün belki avantajları var ama yorduğu da kesin.  Aklıma Dalaman Havalimanı’nın eski yıllardaki minik hali geldi. Uzun rötarlar olduğunda oturacak yer bulmakta zorlansak da, yaşam kendi özel havalimanımızı kullanıyor gibi ne kadar pratikti.

Yeni havalimanın ve yeni havalimanının misafir salonlarını biraz keşfettikten sonra keyifli denilebilecek bir uçak yolculuğu ile Milano Malpensa Havalimanı’na vardık. Uçuşta dikkatimi çeken uçaktaki yolcuların çok azının Türk yolcular olmasıydı.  Milli Takım eşofmanları ile 6-7 kişilik bir sporcu grubu, bir aile ve benim gibi birkaç tek Türk yolcu vardı.  Yine uçakta dikkatimi çeken, yanımda oturan Arap karı koca gibi Arap yolcuların uçağın kişisel özel ekranlı eğlence sisteminde yolculuk boyunca ekranda Kuran-ı Kerim okumaları ve kulaklıkları ile dinlemeleriydi.  Uçağın içindeki kısa yürüyüş molalarımda bunun dikkatimi çektiğini itiraf etmeliyim.  Onun dışında İstanbul-Milanı uçuşu Arap yolcuların biraz fazlalı olması dışında, yolcular ile uzak doğudan Kanada’ya bir Dünya karmasını yansıtıyor gibiydi.  Nedense bize Dünya’nın parçası olduğumuzu hissettiren bu ortamları seviyorum. 

Milano’ya geliş yolculuğum çok rahat olmakla birlikte, Milano Malpensa Havalimanı’na indiğimde manzara biraz daha farklıydı.  Uçaktan inip pasaport kontrol sırasına girdiğimizde, Avrupa Birliği pasaportu olmayan yolcular olarak bizi bekleyen çok uzun sıranın farkına vardık.  

Bekleyişimizin takriben ilk yarım saatinin sonlarına doğru, İtalyan görevlilerden biri, 6-7 kişi kadar önümde beklemekte olan Türk sporcu heyetimize yaklaştı ve onları alarak Avrupa Birliği pasaportu sahipleri bölümünden kontrolden geçirdi.  Önümdeki pasaport kontrol sırası çok yavaş olarak ilerlerken, arkamdaki sıra uzamaya devam ediyordu. 

Beklememizin takriben 60-70. dakikalarında Türk Sporcuları yanına alan İtalyan görevli bu defa yine 3-4 kişi önümde bekleyen Kanadalı Aileyi yanına davet etti. Ailenin, yanaklarında Kanada’nın bayrağının minik çıkartmaları olan iki küçük kızı, ki biri 6-7 diğeri 9-10 yaşlarında olmalıydı, hiç şikayet etmeden bir saati aşkın süredir bazen kenara geçip yere oturuyor, bazen iki kardeş birlikte oyunlar oynuyor ama anne babaları gibi hiç şikayet etmedikleri gibi keyiflerini de hiç bozmuyorlardı.  Uçakta iki çocuğu olan bir Türk Aile vardı, o çocukların bu sırada ne yaptıklarını merak ettiğim için uzun ince pasaport kontrol bekleme sıramızın biraz önüme ve arkama baktım ama doğrusu onları göremedim.  

Milano’ya girişte bu uzun pasaport kontrol sırasının normal olup olmadığını düşünürken uzaktan da olsa pasaport kontrol memurlarının kabinlerini gördüm.  “Diğer Tüm Pasaportlar” yazan altı kabin vardı ve buradaki görevlilerden iki tanesi ara ara gelerek geçiş öncelikleri ile öne geçen pilot ve kabin görevlilerine hizmet veriyordu.  Bu sürede beklerken dikkatimi geçen bir şey de, pasaport kontrol sırasına giren uçak görevlilerden pilotların nedense hem gruplarının en sonunda pasaport kontrolüne girmeleri oldu.  Bu bir kural ya da gelecek mi yoksa tesadüf mü bunu bilmiyorum ve yıllardır yurtdışına yaptığım belki yüzlerce uçak yolculuğunda buna hiç dikkat etmemiş olduğumu fark ediyorum.  Pilotların pasaport kontrollerinde geçişlerine bu şekilde şahit olmamışım belli ki.

Milano Malpensa Havalimanında pasaport kontrol sıramı beklerken beni bekleyen seyahatten ziyade özellikle İstanbul uçağı ile gelen Dünya karması yolcuları seyretmeye daldım.  Hepsini anlamasam da, artık ayırt etmeyi başardığım Çince, Korece ve Japonca dillerinde konuşan uzak doğuluların Arap yolculardan farklılıklarını kendimce gözlemledim.  Uçaktaki Rus ve İspanyol yolcu çokluğunu sırada beklerken fark ettim ve şaşırdım. 

Pasaport kontrolünden geçip beni karşılamak için bekleyen Lions görevlileri ile buluştuğumda uçağın inişinin üzerinden takriben birbuçuk saat geçmişti ama beni karşılayanların güler yüzlerini görünce ben de gerçekten gülümsediğimi ve mutlu olduğumu fark ettim. Ve bir kere daha “Seyahat etmek çok güzel,” dedim. 

İtalya’ya her gelişimde olduğu gibi, İtalyanca bilmiyor olmama rağmen İtalyan sanılmak bu seyahatin de şimdilik değişmez parçası oldu.  İspanyolca öğrenmeye başladıktan sonra İtalya’da daha rahat ettiğimi itiraf etmeliyim, yine de İtalyanların bana yolda bişeyler sormalarına ise halen şaşırmaya devam ediyorum. Dün ve bugün bazen İngilizce konuşan gruplarla birlikte olmama rağmen insanların bana yaklaşıp İtalyanca bişeyler sorma nedenlerini halen tam anlamamış olsam da hoşuma da gidiyor biraz.

Bazen hayatımı Fethiye’den dışarıya bir adım atmaya ihtiyaç duymadan geçirebileceğimi düşünsem de, yeni yerleri, yeni insanları, Dünya’yı, farklı köşelerde keşfetmek gerçekten çok güzel.  

Sevgiyle geçsin, güzel insanlarla buluştursun bizi yolculuklarımız.
Bakalım Lions ile Milano macerası yaşamıma neler getirecek…




Hiç yorum yok: