İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

22 Ekim 2007 Pazartesi

Yaşam Bizi Çağırıyor - Duymaya Hazır Mıyız?

“Kader” nedir? Yaşamımız bu dünyada nasıl şekilleniyor? Bu dünyaya gelişimizde bir amaç var mı? Her gün karşımıza çıkanlar ile baş edebilecek gücümüz var mı? Zorluklar ile uğraşmak yaşama katlanmak mıdır? Peki, ya gerçekten yaşayacaklarımız yazılıysa? Ya da bize verilen adım adım yaratma gücü müdür? Geçmiş, şimdi ve gelecek bir çizgi olarak mı akar, yoksa her şey bir an’da mı saklıdır? Cevapları kim bilecek? Bize yolu kim gösterecek?

Zaman Nedir?
Örneğin, Einstein’ın rölativite yani izafiyet teorisine göre her şey bir aradadır. Geçmiş, şimdi ve gelecek bir anlamda paralel katmanlarda, aynı “zaman” içinde, aynı an’da var olmaktadır. Oysa “zaman” kelimesini bizlerin genelde kullanışı ise sıralı bir akışı, önce ve sonra kavramlarını içerir.

Benim bio-enerji hocam Moshe’nin tarifine göre ise “yaşamlarımız bir CD de olduğu gibi yazılı. Ancak bizler sırası ile izleyerek anlayabiliyoruz ve kavrayabiliyoruz bu bilgileri. Oysa bütün bilgilere bakmak mümkün, bakmayı bilebilirsek. ” Tabi sanırım bu CD’lerin yeniden yazılabilir olmadığı anlamına gelmiyor. Yaşadığımız olayların, düşüncelerimizin, duygularımızın etkileri sadece şu an’ımızı etkilemiyor. Bir anlamda geçmişimiz ve geleceğimiz beraber oluşuyor. Tabi 3 Boyutlu dünyamızda ve 5 duyumuz ile yaşamı algılayabilmek için geçmiş-şimdi-gelecek kavramlarına ihtiyacımız var.

Yaşamın akışını ne belirliyor?
Eğer yaşam çizgimizi yazılı olarak kabul edersek, niye halen çabalamaktayız? Nedir bizi iten mekanizma? Bir şeyleri düzeltmek ya da bir hedefe ulaşmak arzusu neden? Ben her birimizin yaşama gelişinin ruhlarımızın öğrenmesine ek olarak, bir hedef içerdiğine, bir nedeni olduğuna inanıyorum. Yaşama geliş için bir amacımız olduğuna. Görünenin ardında bir düzen yattığına.

Doğduğumuzda an’da unuttuğumuz ama öncesinde tasarlanmış bir yaşam. Mümkün mü?
Stella Terrill Mann yaşam hakkında şu formüle inanıyor:”Arzula, iste, inan ve elde et.” Claude Bristol’a göre ise, “Kaçınılmaz olarak, bizler hayal ettiğimiz oluruz.”
O zaman yaşam görev ve hedeflerimizi önceden belirlemiş olsak bile, sonuca varmak için yolumuzu seçimlerimiz ile açmamız mı gerekiyor yoksa? Plato “İrdelenmeyen yaşam, yaşamaya değer değildir” diyor. O zaman sormaya devam edelim.

***

“Kader ya da yazı” diye bir şey varsa da, bu kararlarımızla ve tercihlerimizle nasıl şekilleniyor? Anne ve babamızdan aldığımız genetik kodlar belki kaderin bir parçası. Ve dünyaya geldiğimiz an’daki bazı şartlar bizi etkiliyor olabilir. Örneğin astroloji bu etkiler üzerinde duruyor. Bize verilen ad taşıdığı enerji ile bizi etkileyebiliyor. Ailemizi, doğum tarihimizi ve yerini ruhsal bir boyutta belki de bizler seçmişte olsak, doğumumuzla beraber maddesel dünyamız yol almaya başlıyoruz. Ve bu dünyanın aletleri ve kuralları ile yaşam mücadelesini sürdürüyoruz. Bu yaşamın hakkını vermek için ne yapmak gerekiyor o zaman? Ne kadar geniş kapsamlı bir soru bu. Ama yaşam cevapları aramak ise, atacak adımlarımızı bulmalıyız.

Düşüncelerimiz yaşamın tohumlarıdır.
Düşündüklerimiz çok önemli. Bir düşünceyi seçtiğimiz an’da bir tercih yapmış oluyoruz. Muhtelif mistik ekollerde buna “tohum seviyesi” deniliyor. Biz tohumları ekeriz, böylelikle şu an da gördüğümüz tüm sonuçlar esasında daha önceden ektiğimiz tohumların meyveleridir. Tohumları farklı yollar ile ekebiliriz. Düşüncelerimiz tohumlarımızdır; ve düşünmek tohum ekme yollarımızdan biridir. Genelde yaptığımız bir şeyin sonuçlarını iyi ya da kötü görmek konusunda rahatız. Ama ya düşüncelerimiz, onları gerçekleştirmesek de, bizi etkiliyorsa?

Judith Leventhal diyor ki: “ Somut fiziksel eylemlerimizin, yardımseverliğimizin mesela olası tezahürlerini kabul ederiz. Fakat sadece iyi bir davranışta bulunma düşüncesi bile, evrende bir değişiklik getirecek kadar güçlüdür.” Olumlu düşünmenin, pozitif düşünmenin yararlarını anlatmak üzere uğraş veren yazarlar önemli bir konuya mı dikkatimizi çekiyorlar yoksa? Einstein’ın dediği gibi “zorlukların içinde fırsatlar yatar.” Bunu kendimize hatırlatmamız mümkün mü? Davranışlarımızı düzeltmek, kendimizi geliştirmek üzere onca uğraş verirken, bir yandan olumlu olmayan düşüncelerimiz ile kendimizi sabote mi ediyoruz?

***


Kısa bir onaylama egzersizi:
Bir önerim olacak: Haydi 30 gün boyunca bir kolay bir egzersiz yapalım. Sabah ve akşam günde en az iki defa tekrar edelim:
Gözlerinizi kapatın, iki ya da üç defa derin, dolu ve sakince nefes alıp verin ve şu onaylamayı tekrar edin: “Aklıma gelen tüm olumsuz düşünceleri sevgiyle bırakıyorum. Yaşamın bana benim için en doğru olanı vereceğine inanıyorum. Kendimi seviyorum ve olduğum gibi kabul ediyorum.”

***

Bana hep sorarlar “Olumlu düşün diyorsun ama kendiliğinden olmuyor. Ne yapmalıyım?” Öncelikle, onaylamaları kullanmayı hafife almayın diyorum. Düşüncelerimizi biz seçiyoruz. Bir tohum küçüktür ama bir süre sonra karşınıza bir meşe ya da çınar ağacı olarak çıkabilir. Nasıl tohumlar ektiğinize dikkat edin. Yaşamın anahtarı orada saklı.

Kendi enerji seviyemizi yükselttiğimiz zaman, olumsuz düşüncelerin barınamadığını keyifle göreceksiniz. Enerji seviyenizi yüksek tutmak için bol bol su içmeyi, taze sebze ve meyveler yemeyi ve gergin hissettiğiniz anlarda derin nefes almayı unutmayın. Ilık bir duş, 20 dakikalık bir yürüyüş, gözlerinizi kapatarak ruhunuza hitap bir müzik eşliğinde 20 dakikalık bir dinlenme sizi kendinize getirebilir. Vaktim yok demeyin. Enerjiniz düştüğünde, inanın çok daha fazla zaman kaybediyorsunuz.

***
“Biz Ne Biliyoruz ki?” adlı filmi seyrettiniz mi? Film de şu soru tekrar tekrar sorulur: “Gerçek Nedir?” Evet, yaşamın gerçeği nedir sahiden? “Gerçek” denilen şeyi ne belirler? Objektif ve değişmez bir gerçek var mıdır? Yoksa her şey göreceli midir esasında?

Biz insan olarak, evren olanların yaşananların sadece çok küçük bir kısmını görüp inceleme şansına sahibiz. Evren insanoğulları için bilinmezliğini halen korumakta.
Çok basit olarak, biz sadece bazı frekansları görebilmekte ve duyabilmekteyiz. Peki, algılayamadığımız diğer frekanslar gerçek değil midir?

***

Hayatımızdaki yol ayrımlarında bazı kararlar alıyoruz ve bu kararların sonuçlarını yaşıyoruz. Okullarımızı seçiyoruz, mesleklerimizi seçiyoruz, arkadaşlarımızı, eşlerimizi seçiyoruz, bir gezi için nereye gideceğimizi seçiyoruz.

Seçtik. Peki, eğer bir karar aldığımızda, aldığımız kararların sonuçlarını yaşamın bir dersi olarak kabul etsek ve geçmişi irdelemek yerine Şimdi’ye odaklansak; yaşamımızda karşımıza çıkan zorluklar karşısında, isyan etmek yerine, var olanı, yaşananı kabul ederek ilerlesek, ve geçmişteki adımlarımızı değil de atacağımız adımları sorgulasak, acaba daha mutlu, daha üretken, daha düzenli bir yaşam sürdürme şansımız olur mu?

Olanı ve var olanı değiştirmek mümkün olmadığına göre, mevcut duruma göre neler yapabileceğimizi düşünmek hayat kalitemizi daha olumlu etkilemez mi? Yaşamda bizim bilebildiğimizden farklı bir “gerçeklik” olabilir mi? Bu kavramı kabul etmemiz mümkün olabilir mi?

***

Sorularımız var. Peki, cevapları nasıl bulabiliriz? Ben hepimizin cevaplar dünyası ile özde doğal bir irtibatımız olduğuna inanıyorum. Evrenin, Yaradan’ın ilahi zekâsı ve bilgisi ile iletişim kurmak mümkün. Yaradan’ın bu bilgiyi bize sunduğuna inanıyorum. Bizim almaya, duymaya hazır olup olmamamız ayrı bir konu. Ve nasıl yapabiliriz? Yitta Mandelbaum’un diyor ki “Evren sorularımıza yanıtlar verir. Bunları ancak, yüreğimiz açıp ruhumuzu akışa bıraktığımızda duyabiliriz.”

Cevaplar dünyasına bir giriş kodu varsa, bunu nasıl bilebiliriz? Bu kod içimizde. Bu kod öncelikle “sevgi”. Kendimizi, insanlara ve dünyamıza. Bu kadar basit mi? Öz’de - evet. Ve tabi ki “duymaya açık olmak ve yolumuza çıkan, karşımıza çıkanları görmeye yürekli” olmak gerekiyor. Bu kod “Evrenin bizim için hazırladıklarına teslim olmaya, buna güvenmeye hazır olmak” bir anlamda. Her şeyin bizim hayrımız için olduğunu kabul etmek ve anlamsız görünende anlamı aramakta.” Bu anahtarlar ile esasında kendi yaşamımızın kilitlerini açıyoruz; yaşamaya başlıyoruz.

***

Uyanışın 7 Aşaması

Robin Sharma “Koza Kelebeği Bilmez” adlı kitabında kişisel uyanışın 7 aşamasından bahsediyor. Bu uyanış aşamaları ile kişisel aydınlanma yolumuzu açıyor ve kaderimizin bizi çağırdığı yolu yürümeye başlıyoruz.

Sharma bu yolda yürümenin birinci aşamasını “bir yalanı yaşamak” olarak tanımlıyor. Bu evrene insan derin bir uykuda gibi oluyor ve yaşamının esasında pek de farkında olmuyor. İkinci aşamada, daha fazla şeyin farkında olabilmek arzusu ile karar alıyoruz bu yönde. Üçüncü aşama, fırsatların ve bir anlam da mucizelerin farkında olma aşaması. İmkânsız diye düşündüğümüz şeylerin belki de mümkün olduğunu fark ediyoruz. Evren bize bu durumda genelde mucizelerin tadını veriyor.

Dördüncü aşamayı Sharma “üstatlardan öğrenme” aşaması olarak tanımlıyor. Bu aşama da kişi, hayata dair sorulara bir cevap getirebilecek bir hoca, bir yol gösterici arayışında oluyor. Genel de bu aşamada, yaşamımızın yönünü değiştiren öğretmenler ile karşılaşıyoruz. Kimileri için bu dönem gerçekten karanlık dönemlerinde bir hocanın yaşamına ışık getirmesi olarak tarif edilebiliyor. “Öğrenci hazır olduğunda, öğretmen gelir” sözü bu dönem için söylenmiş diyebiliriz.

Beşinci aşama, değişim ve yaşamımızı ve gerçeklerimizi yeniden yaratma dönemidir Bu noktada, artık yaşamımızın yerine getirmek için doğduğumuz amacımıza yönelişini yaşarız. Sonraki aşama, yani altıncı aşama, Sharma tarafından “büyük imtihan” olarak adlandırılır. Yaşamımızdaki en kritik an’lardan biridir O’na göre. Bu noktada Evren, o güne kadar kişinin tün edindiği bilgileri ve kişinin bu bilgi ile son seçtiği yolu sınava tabi tutar. Yaşama dair arzuların, bilginin ve seçilen yaşam hedef ve yollarının sınava tabi tutuluşunu yaşar kişi. Yaşamımızdaki en belirleyici noktalardan biridir bu. Kaderimizin bizi çağırışına kulak verip vermediğimiz ve bu yola ne kadar inandığımızın bir kontrolüdür bu.

Yaşamımız bize sunduğu fırsatları ve hediyeleri ne kadar arzuladığımız, bunlara ulaşmak ihtimalimizi etkileyen bir faktördür. Sharma’ya göre, genelde insanlar bu aşamada mücadeleyi bırakır. Belki de bu nokta hedeflerimize, rüyalarımıza, kaderimizin bir çağırdığı yaşam yolumuzu yaşamaya en yaklaştığımız noktadır. Aydınlanmaya, yedinci aşama bir şey kalmamıştır. Sheila Graham’ın dediği gibi: “Bir şeyi yeterince kuvvetle isterseniz, her şeyi elde edebilirsiniz. Arzu ettiğiniz şey içinizde patlar, derinizden dışarı taşar ve dışarıda evreni yaratan ilahi enerji ile bütünleşir, bir olur.”

***

Yaşama verdiğimiz tepkileri seçerek akışı değiştirmek mümkün
Bir yandan da unutmamak gerek, yaşamımızı en çok etkileyen şey başımıza gelen olaylar değil, bu olaylara nasıl baktığımızdır. Olayların etkisi, bizim olanlar hakkında ne düşündüğümüz ve hissettiğimizle belirlenmektedir.

Yaşamda her adımda tercihler yapıyoruz – belki olayların akışı hakkında değil, buna gücümüz yetmiyor bazen- ancak yaşananlar hakkında nasıl hissedeceğimizi ve nasıl reaksiyon vereceğimizi biz belirliyoruz. Gerçeğimizi işte belki de bizim bu tepkilerimiz belirliyor. Belki de yaşamımızın akışını belirleyen, yaşama verdiğimiz tepki.

Kitaplardan ve filmlerden öğrenecek çok şeyimiz var.
Ya da Robin Sharma’nın dediği gibi: “Öğrenecek değil, hatırlayacak. Çünkü biz insanoğulları bilerek doğarız. Gereken sadece hatırlamaktır.”

***

Sorular cevapların kapısını açar
Bu ay sizlere bazı sorular sunmak istedim. Gelecek aylarda, hem sormaya devam edeceğiz, hem de hocaların ve üstatların sundukları cevapları inceleyeceğiz. Tabi kendi cevaplarımızı ele almak şahsi gelişimimiz için önemli. Kendimizi tanımak, bilmek yolunda ilerliyoruz Ve hocam Moshe’nin bana ısrarla hatırlattığı gibi: “Size söylenilenleri asla düşünmeden, tartmadan kabul etmeyin. Duyduklarınızı Evrenin size bir mesajı olarak alın. İyi ya da kötü olarak değil, sadece birer mesaj olarak. Kendi yolunuzu yine de siz kendiniz seçeceksiniz. ” Bu yaşam sizin krallığınız.

Karanlık zamanlarda, göz görmeye başlar.” Diyor Theodore Roethke. Karanlıktan korkmayın. Işığı açın yeter. Bir mum yakın, bir adım atın ve güneşi hayatınıza davet edin. “Kapalı bir kapıyla yüz yüze gelmiş ve kendinizi ümitsiz hissediyorsanız, bilin ki tüm kapılar zamanı gelince içeri girmeniz için ardına kadar açılacaktır.”

Şimdiden yolunuz açık olsun…
Sevgiyle,
Z.
________________________________________________________________________
Ayın Onaylaması:

“Evrenin ve Yaradan’ın hediyeleri her zaman benimle beraber. Kollarımı, kalbimi ve ruhumu bu hediyeleri almaya açık tutuyorum.”
Dr. Doreen Virtue, “Meleklerinizden Mesajlar” adlı kitabının yazarı.
________________________________________________________________________
Ayın Sözü:

“Kimse kaderini keşfetmez. Kaderiniz sizi keşfeder; kaderiniz sizi bulur. Siz ruhsal çalışmanızı yapın. Öyle ki, fırsat kapınızı çaldığında - hazır olun.”

“Koza Kelebeği Bilmez” adlı kitaptan alıntı.
________________________________________________________________________
Okuma Tavsiyesi:

“Kehanetlerin Gizemi”; Yazar: James Redfield.