İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

25 Haziran 2009 Perşembe

Konuşmak İstiyorsam Duymak Zorunda mısın?

Bugünlerde aynı anda bir kitap tercümesi ve iki kitabın basıma hazırlık aşaması üzerinde çalışıyorum. Bir yandan bire bir çalışmalar yapıyorum, kimileri de oldukça ağır. Yorgunum. Son altı aydır, belki üç yıldır demeliyim, çok seyahat ediyorum. Kimi zaman, çoğu zaman dışardan gelen taleplere, isteklere cevap verebiliyorum. Elimden geldiğince. Ama kimi zaman, devam edebilmek için, elimdekileri bitirebilmek ve kendi sağlığımı koruyabilmek için sessizliğe girmek zorundayım. Ve bunu yapıyorum.

Bu ihtiyacımı bilen aile üyeleri, arkadaşlar mesajlarına cevap gelmediğinde olduğum hali anlarlar. O zaman e-posta kutumdaki mesajlar artmaya başlar, zaman bulundukça cevaplanmak, bazen de sadece görülmek üzere. Çalışmalarım yoğunlaştığında danışanlarımda sanki ruhuma kolaylık olsun diye gerçekten acil ve önemli olana yol açarlar. Bilirler ki kimi zaman da sadece sohbetin tadına doyduğumuz anlar da vardır. Olanı ve geleni kabul eden tüm dostlarıma teşekkür etmek istiyorum, bana verdikleri destek için.

*

Benim de çok konuşmak istediğim zamanlar olur. Yalnız bugünler onlardan değil. Uyumak, yemek yemek ve acil olan işlerimi tamamlamak dışında bir şey yapmaya zaman bulamadığım, zamanın sınırlılığını bana hissettirdiği günlerdeyim. Bundan dolayı da cep telefonlarım gerekmedikçe kapalı. İletişime açık olmadığımın, olamadığımın ifadesi olarak.

Cep telefonları hayatı kolaylaştırırken bir yandan büyük bir yanılgı yaratıyor. Her an her saniye gelecek olan her türlü talebe ve iletişime açık olmak mümkün mü? Sanmıyorum. Ben olamadım. Daha çok ofiste bulunduğum yıllarda sekreter arkadaşlar sağ olsunlar bu iletişim akışını yönetirlerdi. Yeni yaptığım iş benim derin iletişim içinde olmamı gerektiriyor. Danışanlarım ile görüşmeleri yaptığım zamanlar, eğitim verdiğim zamanlar.

Ama ya yazı yazmam gerektiği zaman ne olacak? Bugünlerde kitap düzeltmeleri üzerinde çalışıyorum. Bana sessizlik gerekiyor. Konuşurken okuyamam, ve yazarken dinleyemem ki.

Mühendislik çalışmalarımı yaparken bugüne kıyasla aynı anda birçok şeyi yapabildiğimi fark ediyorum. Ancak yazı için daha farklı bir iç dinamik gerekiyor. Danışanlarımda bireysel çalışmalarda daha derin ve kesintisiz zamanlar gerekiyor. Yazı yazmak için sessizlik ve derinleşme gerekiyor. Yazıdan başımı kaldırıp bambaşka bir konuya odaklanamıyorum. Bunu yapmayı seçersem akışı durdurmuş hatta yazacaklarımı yitirmiş oluyorum. Şaka değil, başıma geliyor.

Bu ruh halimi paylaştığım insanlar var. Açık olarak söylerim, “Konuşacak durumda değilim beni affet bir süre,” diye. Ve şükrediyorum bunu söyleyebildiğim ve beni duyan arkadaşlarım olduğu için. Bunun nedenini niçinini sorgulamak, beni eleştirmek ve yargılamak ile uğraşmayan arkadaşlarım var. Kendi isteklerine rağmen benim ricalarımı duyan arkadaşlarım var.
Ama her zaman anlaşılmak o kadar da kolay değil. Duyulmak ihtiyacımız derin bir ihtiyaç. Biliyorum çünkü konuşmaya gücüm olmadığı günler kadar durmadan anlatmak istediğim günler de oluyor. Farklı farklı zamanlarda olsalar da. Her ikisinin de tadını ve her ikisine de duyduğum ihtiyacı biliyorum. Ama ya ihtiyaçlarımızı size anlatamıyorsam? O zaman ne olacak?

Şiddetsiz İletişim konusu benim bir süredir üzerinde okuduğum ve çalıştığım bir konu. Zorlu bir konu. Yine de dünyada barış adına bir şeyler olacaksa bu hareketin etkisi de büyük olacak diye düşünüyorum. Şiddetsiz İletişim, iletişimin kurulduğu anlar ve etkileşimler ile ilgili. Ama ya iletişime açık bir halde değilsem?

Birçok şeyi kişisel algılamak gibi bir bakış açımız var. Don Miguel Ruiz’in Dört Anlaşma adlı kitabındaki dört ana maddeden biri buna dair. “Kişisel algılamayın,” der Don Miguel. “Bir kişinin yaptıkları, söyledikleri kendine dairdir, size değil.” Yani benim sessiz kalma isteğim benim sessiz kalma ihtiyacımı ifade eder; sizi duymak istemediğimi düşünüyorsanız bu sizin getirdiğiniz yorumdur. Sizin duyulma ihtiyacınız karşılanmamaktadır ve benim sessiz kalma ihtiyacımı dikkate alınmayabilir. Ve ben de sessizlik ihtiyacım karşılanmadıkça sizin duyulma arzunuza sağır kalırım, çoğu zaman istemeden.

Özellikle yazı ve resim gibi yaratıcılık ve içe dönmeyi, derin düşünmeyi gerektiren çalışmalar yapacağım zamanlar yalnız olmaya ve sessizliğe büyük ihtiyaç duyarım. Yapmak istediklerimi başarabilmek için bana gereken şartların neler olduğunu gördüm ve öğrendim yıllar boyunca. Beni başarılı ve başarısız kılan şartları gördüm; yapabilir ve yapamıyor kılanları. Ve yaşamımın sorumluluğunu alarak bazen kendime evet ve çevremdekilere hayır diyorum. Bazen sesli bazen de sessiz kalarak. Sesli olmayı beceremiyorum bazen. Konuşmanın mümkün olmadığı zamanları anlamak mümkün mü? Anlaşılamayabilirim. Bunu biliyorum. Ve eleştirenlerim olabilir, yargılayanlarım olabilir. Ama ben böyleyim. Saf ve dürüst halimle bu benim, ben ve benim ruh halim. Amacım zarar vermek, incitmek değil, sadece bir var olma şekli bu ruhumun zaman zaman ihtiyaç duyduğu. Ve başka türlüsünün bazen mümkün olmadığı.

Ve son bir not daha. Marshall Rosenberg diyor ki “Eleştiriliyor hissetmediğimiz zaman, tüm enerjimizi kendimizi savunmak için harcamıyoruz.”

Kabul ederek ve kabul edilerek yaşanan günlere…