İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

17 Ocak 2009 Cumartesi

Zahrad dedi ki "Işığını Söndürme Sakın"


Zahrad'ın şiirlerini okumak geldi bugün içimden, ve ne kadar oldu diye düşündüm, Zahrad öleli ne kadar oldu? Neredeyse iki yıl.

...


Amsterdam’dan gelen bir e-posta ile başladı hikâye. Lise ve üniversite yıllarından en yakın arkadaşım eşinin amcasının vefatını haber veriyordu. Bir arkadaşımın acısı benimde yüreğimde her zaman sızlar. Ama ya ölen ZAHRAD’sa?





ZAHRAD kim midir?
Ben 21.Mart.2005 günü tanıştım Zahrad ile, Zareh Yaldızcıyan ile. Zahrad arkadaşımın amcasıdır. Zahrad şiirleri yirmibeş dile çevrilmiş, ödüller almış, nişanlar ile onurlandırılmış, hayatını şiire adamış bir şairdir. 2007 yılının Şubat ayında Zahrad’ı kaybettik.

Ben Zahrad’ı bir kere ziyaret edebildim ve sanırım sadece bir iki kere de telefonda konuşabildim; ama hayatımızdan geçen ama iz bırakan insanlar vardır ya, Zahrad’da böyle oldu benim için.

Hikâye 2005 yılından bir iki yıl önce başladı esasında. Arasında Zahrad’ın yeğeninin de olduğu arkadaşlarım ile çıktığımız bir mavi yolculuk gezisine bir araya toplamayı başardığım şiirlerimi de getirmiştim. Arkadaşlarıma okutmak, düşüncelerini almak istemiştim. O zaman Zahrad’ın yeğeni - ben Zahrad’ın varlığını o zaman bilmiyordum henüz – “Seni amcam ile tanıştırayım ben” dedi. “Ünlü bir şairdir esasında O.

Ve derken karşıma Zahrad ile ilgili şeyler çıkmaya başladı. Ve aradan en az bir yıl geçmişti ki sanırım, dayanamadım ve “Tanıştırır mısın beni amcanla” dedim Arek’e. Hemen kabul etti ve dedi ki “bugünlerde bir de şiir kitabı çıkmış bir şiir serisinde.” Hemen atıldım “Adam Yayınlarının Şiir Klasikleri serisinde mi?” diye. Arek bana o kitabı ve diğer bir kitabını daha okumam için verdi. Bu kitaplar hala bende ve geri verilmeyi bekliyorlar. Ancak, bir kitap benim olmayınca beni bir huzursuzluk alır, bana ait olması arzusu beni rahat bırakmaz. Ben de Adam Yayınlarının o şiir serisinin neredeyse tamamı vardı. Kumaş ciltli, kapaklı muhteşem kitaplardı. Sheakespeare’dan Walt Witman’a , Özdemir Asaf’tan ve Orhan Veli’ye yerli ve yabancı üstat şairlerin eserlerinin yer aldığı 10-15 kitaplık bir seri. Ancak Zahrad’ın ki yoktu bende. Zahrad’ın bu seride yer aldığını fark etmemiştim. Hemen Akmerkez’deki Remzi Kitabevi’ne koştum. Seri oradaydı ama Zahrad’ın kitabı ellerinde kalmamıştı. Hemen getirttim. Sıra kitabını imzalatmaya gelecekti yakında.




***

ZAHRAD kimdir?
Şiiri yaşayan, yaşamını şiir olarak yaşayan bir insan. Söylemek istediklerini, bir romanı şiirin dizelerine sığdırabilmek için uğraş veren bir savaşçı. Narin bir savaşçı. Zahrad’ı anlatmak bana düşmez sanırım ama Zahrad’ın bana yaşattıklarını söylemeye hakkım var ve söylemek zorundayım.

Ortaokul yıllarından beri şiir benim için hayatımdaki en önemli şeylerden biri oldu. Sanırım yaşamda düşünceleri aktarmakta zorlanmıyordum ama duygulara gelince iş, hissettiklerimizi ifade etmekte engellerimiz vardı. Yani uzun uzun değil kısa kısa, kısacıkta uzun uzun anlatma arzusu. Söylemeden söylemek arzusu. Şiir benim için böyle bir şeydi. Ancak, Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’ne başladığım 1981 yılından beri içimde olan şiir ateşi sönmek üzerindeyken yetişti Zahrad; ve içimde tekrar yazma arzusunu uyandırdı. Doğru yaptığımı hissettirdi bana. Şiire bir yaşam bile adanabiliyordu.

Zahrad’ın şiirleri yaşamın içindeki çocuksu tadı ve bir o kadar da yaşamdaki ince hüznü tarif ediyor bana. Yaşamın özüne dokunuyor.
86 kısacık dize ile anlatıyor tüm yaşamını ÖZGEÇMİŞ adlı şiirinde. Belki biraz bizi de anlatıyor.

Okumak gerek, nasıl bakmış Zahrad yaşama. O kadar çok şiiri var ki sevdiğim tekrar tekrar okuduğum.
REDDİYE, KERTENKELE, İHTİYAT …

Ya da şehirlere dair şiirleri. LONDRA, FLORANSA, RİO, AMSTERDAM, ŞİRAZ, KAHİRE, TEL-AVİV. Altı yedi satırda bir şehrin ruhu seriliyor gözleriniz önüne.
Dört, beş sayfada devri âlem.

Ya da Zahrad’ın içindeki çocuk konuşur VELET şiirinde olduğu gibi:

Mahallenin velediyim
- zillerinizi çalarım
ve siz açıncaya dek kapıyı
pırr… ben kirişi kırarım –
bakarsınız – kimse yok

Mahallenin velediyim – bilirim
öyle tak eder ki canınıza
öyle fitili almış – basarsınız ki kalayı
bir pirelenmeyegörün benden
hiç dinlemez – bozarsınız façamı

Mahallenin velediyim – yine de
çaldığımda kapınızı
görürüm ki – iyiye yorarsınız hep-
umutlarla coşkularla hummalı
kim bu diye
bir hoş
koşarsınız kapıya

o umut
ve o düş anı
olası mutluluk anı kısacık
ki bir an olsun renge boğar
ışıtır
tekdüze yaşantınızı
- mahallenin velediyim – bana borçlusunuz
Siz o hazzı

***

Beni ne daha çok etkilemişti bilmiyorum. 80 küsur yıllık yaşamını şiire adaması mı, şiirden bahsedince gözlerinin nemlenmesi ama aynı zamanda ışıldaması mı, zarafeti, yumuşaklığı, konuşmasındaki çocuksu neşenin tadı mı, yoksa derinde ama sanki doğduğu günden beri kendisinde olduğu hissini veren hüzün mü? Bir iz bıraktı bende Zahrad; sanki küllenmiş olan yazma isteğimi tekrar alevlendirdi.

***
Okumanız gerek, anlatmam zor. Ancak belki de en çok okuduğum, söylediğim şiirlerin biri olduğu için ISLAK’ı paylaşmadan geçemeyeceğim. Biz nelere “ıslak” diyoruz acaba?

***
ISLAK

Ne varsa güzeldir
yuvarlak olan
kendiyle başlar çünkü
kendiyle biter

oysa öyle minnacık ki yengeç
bilmez
dünyanın yuvarlak olduğunu

Sorarsanız
ıslak der.


***

Zahrad’ın Adam Yayınlarından çıkan kitabının adı “Işığını Söndürme Sakın”.
Ne mutlu iz bırakanlara ve iz bırakarak meşalelerin yanmaya devam etmesini sağlayanlara.

Ben Zahrad’ı sadece bir kere gördüm. Ancak sadece ismi bile, şair olarak seçtiği isim bile ruhuma dokunuyor. Zamanla ölçülmez insanların bizde bıraktığı izler; sözcükler bizi sonsuzluğa taşıyor.

Zahrad ölmüş dediler, ama bana öyle gelmiyor.