İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

20 Ocak 2009 Salı

Ölüdeniz'de Vipassana Dinginliği


Malezya’dan e-posta geldi. Vipassana Meditasyonu hocam Jeffrey Oliver yeni yıl selamı göndermiş Türkiye’ye.

Jeff ile çok sevdiğim dostum Deniz Dinçel sayesinde tanıştık. Biyolog Deniz Hanım, ODTÜ’de 2 defa organize edilen Uluslar arası Sürdürülebilir Çalıştaylarını Prof. Dr. İnci Gökmen ve Prof. Dr. Ali Gökmen hocalarımız ile hayata geçiren kişi, tabi ODTÜ ve konuya destek veren vakıf ve kuruluşlarında kıymetli katkıları ile.

Sn. Deniz Dinçel’i Fethiye Lions Derneği 'Küresel Isınma ve Ekolojik Ayakizi' konuları hakkında Fethiye Liselerinde konferanslar vermek üzere davet etmişlerdi. Yoğun geçen iki günden sonra Deniz Hanım ile bir akşamüstü, Fethiye’de Boğaziçi Restaurant’ın kafesinde oturmuşken bana Jeff’den bahsetti, ve “İstanbul’a gittiğinde mutlaka tanışmalısın”, dedi. Sonra da Jeff’i arayarak tanışman istediğim biri var demiş, ve benden bahsetmiş. Bundan birkaç gün sonra Jeff ile İstanbul’da öğle yemeği yedik Akatlar’da. Gerçekten dingin, sakin bir adamdı Jeff. Uzun yıllar Budist rahip olarak Burma’da yaşayan bu Avustralyalı, daha sonra rahiplikten ayrılarak hocalık yapmaya başlamış. Ve son birkaç yıldır da Türkiye’ye sık sık geliyor. Hem İstanbul’da, hem de Türkiye’nin farklı şehirlerinde çalışmalar yapıyor.

Ana dili İngilizce olan Jeff Türkçe biliyor, ve daimi olarak burada yaşamıyor olmasına rağmen oldukça güzel Türkçe konuşuyor, gerçekten konuşmaya gayret ediyor. Kısaca, herhalde isteyince oluyor. Tabi meditasyon çalışmaları sırasında yine de tercümanı olarak bir kişi görev alıyor. Ben de Jeff’in çalışmaları sırasında tercümanlığını birkaç defa yaptım. Yaptığı işi ciddiye alıyor, ve hakkı ile yapmak için elinden geleni yapıyor. Yüreğine sağlık Jeff, gerçekten seninle olmak ve çalışmak büyük bir keyif.

Jeff ilk yemek yediğimiz günden kısa bir süre sonra, ağırlıklı olarak yaşadığı Tayland’a dönecekti. Fakat sonra programı değişmiş ve Van’a kadar uzanan bir Türkiye gezisi yapmıştı. Gezisinin sonlarına doğru da Fethiye’ye gelmişti. İlk defa Kasım 2007’de. Sonra 2008 yazında da bizleri kırmadı ve tekrar geldi Fethiye’ye Jeff. Ancak her iki gezide de 1,2 günlüğüne gelebildiği için kısa günlük çalışmalar yapabildik kendisi ile. Oysa daha uzun süreli 3-4 günlük, 10 günlük Vipassana meditasyonu çalışmaları yapmak da mümkün.



Kasım 2007’deki Fethiye ziyaretinde Ölüdeniz’e götürmüştüm Jeff’i. İlk defa geliyordu ve kış da olsa Ölüdeniz’i göstermek gerek diye düşünmüştüm. Akşama dersi vardı ve gündüz de oldukça hareketli bir programı olmuştu. Bu dingin adamın biraz sessizlik aradığını hissedebiliyordum.

Ölüdeniz gerçekten çok sakindi. Parkın içerisine girdik ve lagün bölgesine yürüdük. Gündüz gelen olduysa bile park görevlilerinden başka hiç ziyaretçi yoktu, henüz güneş batmamıştı. Jeff denizin kenarına yürüdü ve “Bak” dedi. Lagün çok sakindi ve çok minik tatlı dalgalar küçücük ve yuvarlak taşlardan oluşan sahili yalıyor, minik girdaplar oluşturuyordu. Sessizlik içinde suyun taşlara vuruşu, taşların denizin içine çekilişlerinin sesi, su tekrar sahile doğru gelene kadar aradaki sessizlikler ritmik ancak telaşsız ve berrak bir melodi oluşturuyordu. Jeff sanki her görüntüyü yüreğinin içine çekiyordu. Fark ettiği şeyleri bana gösteriyordu.

Fotoğraf çekmemi ister misin?” diye sormuştum. Fotoğraf makinesi vardı, hatta tesadüfen ikimizde aynı marka ve model fotoğraf makinesini kullandığımızı fark etmiştik. Ancak enteresan olan her ikimizin fotoğraf makinesi de bizlere hediye edilmişti, kendimiz seçerek almamıştık. Ben de çok memnundum makinemden, O da.

İstemem” dedi Jeff. “Ben fotoğraf çekmeyi çok sevmem. Bu görüntü buraya ait, bunu burada yaşamak isterim, görüntüsü çekerek gideceğim, olacağım yerlere görüntü ile taşımak başka bir şeydir,” demişti.

Jeff sözlerinden çok yaşayışıyla, duruşuyla, sessizliği ile öğretiyordu.

Bütün gün oldukça az konuşmaya çalışmıştım, ancak yine de günün sonunda kendi sesim bana fazla gelmeye başlamıştı. Jeff ile geçirdiğim iki günden sonra birkaç gün konuşmaya olan ilgim azaldı doğrusu. Ne kadar çok kelime ile ne kadar az şey söylüyorduk, ve söylemek için uğraşırken neleri kaçırıyorduk?

Jeffrey Oliver’in Fethiye’de yaptığı çalışmalara katılmayan, O’nun davetlimiz olduğunu bilmeyen arkadaşları sonraki birkaç gün “Ne kadar sessizsin Zeynep” demeden edemediler.

Doğrusu o günden beri ne zaman çok konuşmam gerekse, bir noktada bu kadar çok söze gerek var mı diye düşünürüm. Yaşamın ve çevremizde olanların farkına varabilmek için, görebilmek için, etken değil edilgen, yapan değil de gözleyen olmak gerekiyor zaman zaman. Ve aynı an’da merkezimizde olmak ve içinde bulunduğumuz ortamı tüm özellikleri ile deneyimlemek.

Ben yapmayı severim, aktiviteyi severim, sonuçlarını görebileceğim çalışmaları severim, bir şeyler üretmek, ortaya çıkarmak fikri ve gayreti beni mutlu eder. Ancak neyi, niçin yapmayı seçiyorum? Tercihlerimin farkında mıyım? Doğru yanlış anlamında değil, farkında mıyım? Ve o tercihler benim için uygun mu?

*



Jeff bu yaz tekrar Fethiye’ye geldiğinde çok daha kısa zamanı vardı. Güneyde başka iki şehirde olan eğitimleri arasında bir gecesi vardı, yine de davetimizi kabul etti ve Fethiye’ye tekrar geldi. Aynı günlerde Japon Shumei Derneği’nden Satoru Nakano ’da Jyorei ve Shumei Doğal Tarımı hakkında bir seminer vermek üzere Fethiye’deydi. Biri Japon, biri Avustralyalı iki hocam ile Fethiye’de olmak beni sevindiren bir manzaraydı. Hem İstanbul’da ve dünyada yapılan çalışmaları Fethiye’de de yapabildiğimiz ve tanıtabildiğimiz için; hem de bu kıymetli dostlarım beni kırmayarak geldikleri için.

Jeff bir kitap tavsiye etmişti. “Dingin Savaşçı” Sonradan fark ettim ki ben Amerika’da üniversite son sınıfta almışım bu kitabı. Aradan 15 yıl geçtikten sonra tekrar hayatıma girdi. Sonra bir koçluk eğitimimde bir arkadaşım kitabı sevdiğimi söyleyince sağ olsun Dingin Savaşçı’nın filmini verdi bana. Elinize geçerse seyretmenizi, kitabı okumanızı mutlaka öneririm.

İngilizce orijinal baskılarında Dingin Savaşçı artık sadece bir kitap değil; Dan Millman serinin devamı olarak birkaç kitap daha yazdı. Dan Millman’ı Türkiye’de birçok okur “Ruhun Yasaları” ve “Hayatınızın Amacı” adlı kitapları ile tanıyor.

Benim de çok kullandığım Numeroloji ile hayatımızın amacı ve yaşamımız bize sunacağı şartlar ve imkânlar hakkında bilgiler veriyor; Dan Millman’ın kitabında oldukça yerinde tespitler var. Kendi yaşamınıza biraz ışık tutmak istiyorsanız incelemenizi öneririm. Numeroloji bence yerine göre Astroloji’den daha doğru belirlemeler sağlayabiliyor. Doğum tarihiniz ve içinde bulunduğunuz yıl, gün ve zamanları dikkate alarak, o sayıların tarif ettiği enerjilere, uyumlarına, yaşamımız için ortaya çıkan fırsatlara ve zorluklara ışık tutuluyor. Hatta bunu bir adım daha ileriye götürerek doğarken kaderimizin, yaşam yolumuzun bu doğum tarihi ile belirlendiğini, bir anlamda şifrenin bu olduğunu söyleyen üstatlar da var. Sayıların sizin için anlamını belirleyebilecek olan sadece sizlersiniz, ancak sayılar kanalı ile bizlere gelen bir bilgi olduğunu ben kabul ediyorum. Evrendeki çok farklı bilgi aktarım sisteminden bir tanesi sayılar.

Tabi sorularımızı sorma cesaretini gösterdiğimizde, cevaplar neredeyse fark edebileceğimiz her kanaldan geliyor.

Yaşam yolumuzda karşıma çıkan ve destek veren tüm hocalara teşekkürler. Onlarında yolları açık olsun.