İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

11 Ocak 2009 Pazar

Söylenmeyenleri, Söylenemeyenleri Duymak



Söylenmeyenleri, söylenemeyenleri duymak zorunda kaldınız mı hiç?


Benim felçli veya konuşamayan kişiler ile çalışmalar yaptığım olur, özellikle yoğun bakım ünitelerinde kalmak zorunda olduklarında. Bazen de küçük bebekler ile çalışırken bu olur. Bir iki defa da dillerini bilmediğim kişiler ile çalışmam gerekti. Anlatamamak ve anlayamamak insanı zorluyor. Hele anlatamayan kişinin yardıma ihtiyacı varsa.

MR’ları, elektro ve kan değerleri, tansiyonları, oksijen seviyeleri gibi veriler dışında kendini ifade etmeye şansı olmayan bu hastalar ile çalışmak gerçekten farklı. Geçenlerde seyrettiğim bir program beni tekrar bu konuda düşündürdü. Ben çok televizyon seyretmem, ancak fırsat buldukça Oprah Winfrey’in programlarını seyrederim. Özellikle de ünlü Türk kalp cerrahı Dr. Mehmet Öz ile yaptığı programları. Mehmet Öz’ün soyadı İngilizce’de ö harfi olmadığı için Oz olarak yazılıyor. Ve Oprah O’na Oz-Man diyor, Oz-Adam, “Oz Büyücüsü”nü çağrıştırarak.

Mehmet Öz’ün benim için önemi ünlü bir cerrah olmasının ötesinde. Dr. Öz tamamlayıcı tıp metotlarının destekleyen bir doktor. Yaşamını şifa vermeye adamış bu doktor insan sağlığı ile ilgili sorulara belkide modern tıbbın bildiğinin ötesinde cevaplar olup olmadığını araştırıyor, teşvik ediyor, yazıyor, anlatıyor.



Ben endüstri mühendisliği eğitimi alarak başladım yaşama. Aile firmamızda uzun yıllar inşaat müteahhitliği yaptım. Mühendis bir baba ve öğretmen bir annenin kızı, yine bir inşaat mühendisinin kız kardeşi olarak oldukça analitik bir ortamda büyüdüm. Doktor, eczacı, avukat ve öğretmendir çoğu teyzelerimin, eniştelerimin, kuzenlerimin. Manevi duyguları kuvvetli ve iyi insan olmayı gerçekten önemseyen bir aileden geliyor olmakla birlikte, kahve falına bile çok bakılmayan bir evde büyüdüm ben. Çalışmak, gayret etmek önemliydi. Ve iki kere iki dört ederdi.

Ne diyordum, geçenlerde seyrettiğim bir programında Oprah’ın enteresan bir konuğu vardı. Bu hanımı daha önce duymuştum, hatta bir video kaydını bile izlemiştim. Dr. Jill Bolte Taylor’dan bahsediyorum. Felç geçiren ve felci ve sekiz yıllık iyileşme süreci hakkında bir kitap da yazan Dr. Taylor’dan. Jill Taylor’u diğer binlerce hastadan farklı kılan şey O’nun beyin üzerine araştırmalar yapan bir bilim insanı olması. Ben burada Dr. Taylor’un yaşadıklarından bahsetmeyeceğim. Ben O’nun hastanede bir hasta olarak yaşadıkları ile ilgili olarak anlattıklarından bazı notları paylaşmak istiyorum. Bugünün amacı bu.

Dr. Jill Bolte Taylor’dan:

- “Bir insan konuşamadığı ve bizlerin beklediği gibi bize cevap veremediği zaman, veya bir kişinin zihinsel engelli olduğunu düşündüğümüzde, karşımızdaki hareketsiz veya kendini ifade edemeyen bedenin içinde bir insan olduğunu unutuyoruz.”
Dr. Taylor’un söylediklerinden beni en çok etkileyen bir tanesi de insanların zihinsel engelleri ve tamamen felçli insanları yok saymaları, sanki yoklarmış gibi davrandıklarıydı. Birçok insan Jill Taylor'un bilincinin bir anlamda açık ve yerinde olduğunu bilmedikleri ve fark etmeyeceğini varsaydıkları için kendisi ile hiç konuşmamışlardı. O’nun etrafındayken sanki O yokmuş gibi davranmışlardı. Ama O farkındaydı.



Uzun bir hikâye. Dr. Taylor, felç geçirmiş veya başka rahatsızlıklar nedeni ile hareket edemeyen, kendini ifade edemeyen kişiler adına birkaç rica da bulundu. Bunları aktarmak istiyorum:

- Lütfen onlara tamamen iyileşeceklermiş gibi davranın. (Niyetinizin bu olduğunu ve onlardan ve iyileşmelerinden umudu yitirmediğinizi belli edin.)

- Onlarla direkt olarak konuşun. (Ne varsayıyor olursanız olun, veya onların anlayıp anlamadığından emin olmasanızda)

- Uyumalarına izin verin. (Normalde bir insanın nasıl uyuması gerekiyorsa buna saygı göstererek. Enerjilerini toplamalarına izin verin.)

- Göz teması kurun, dokunun. (Hastalara görüldüklerini ve yaşadıklarının farkında olduğunuzu ifade edin. Dr. Taylor odasına gelip tıbbi müdahalelerini yapan hemşirelerden ayaklarına dokunan, kendisi ile konuşan hemşirelere nasıl müteşekkir olduğunu ifade ediyor, bunu o zaman o hemşirelere ifade edebilecek durumda olmamış olsada.)

Jill Taylor o günlerde hemşirelerin tam olarak ne söylediğini anlayamasa da, odasına gelen kişinin enerjisinden ne yapılacağını ve kendisini nasıl hissettireceğini bilebildiğini söylüyor. Enerjileri algılayabilen sağ beyni zarar görmemiş olduğu için, kişilerin ve olayların enerjilerini hissedebiliyormuş bu süreçte.



Oprah Winfrey ile bu programı sunan Dr. Mehmet Öz, Dr. Taylor’un bu paylaştıklarını dinledikten sonra, doktor ve hemşirelerinin çoğunun hastaları ile bağlantı kurmaları ve hastaları güvende hissettirmeleri gerektiğini bildiğini ancak günlerin, ayların, yılların koşturmacası içinde bunun istenmeden de olsa unutulabildiğini itiraf ediyordu. Ben Dr. Taylor’un paylaşımlarının sağlık sektöründe yer olan herkes için büyük bir hatırlatma olduğunu düşündüm. Bu bilim insanı yaşadıklarını anlatabilecek iyileşmeyi yaşamıştı, birçok hasta bedenlerinin içinde hapis kimbilir neler deneyimliyor.

Peki, bu kişilerin zihinlerinden neler geçiyor? Neler hissediyorlar? Ne istiyorlar?

*

Her şeyi anlıyorlarmış gibi davranmak... İşte iyileşmiş bir hastanın ağzından önemli bir rica.

Ve dikkate almaya değer. Çünkü gerçekten anlıyorlar…

*

Ve tabi bir de korkularımız, endişelerimiz nedeni ile söyleyemediklerimiz var. Bu sessizliklere gerçekten gerek var mı, bir de bunu düşünmek gerek.

Yüreğinizdeki sözcüklerini yerlerini her zaman bulmaları dileğiyle.


Z.

____________________________________________________
Günün Meleği: Yaratıcılık

Günün Onaylaması: “Kendime verebileceğim en güzel hediye koşulsuz sevgidir..” Louise L. Hay

Günün Sözü: “Arayın bulacaksınız. Aranmayan fark edilemez.” Sophocles

Zeynep’in Kitap Tavsiyesi: “9 Kehanet”; James Redfield.