İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

24 Ocak 2009 Cumartesi

Filmlerden Akşam Selamı


‘Günaydın Vietnam’ en sevdiğim filmlerden bir tanesi. Robin Williams’ın oyunculuğu kadar ülkeler, ülkelerin insanları ve insan olarak sınırların ötesindeki birliğimiz, birlikteliklerimize bakmaya cesaret eden filmlerden. Tekrar seyredebildiğim filmlerden.

‘Son Samuray’ da böyle bir film benim için. Ruhuma dokunan filmlerden. Doğa görüntüleri de muhteşem. 1992-93 yıllarında seyrettiğim ‘Mohikanların Sonuncusu’ filmini hatırladım. Film mekân olarak üniversite yıllarımın geçtiği New York eyaletinin kuzey bölgelerinde geçiyor. Gerçekten de müziği ve görüntüleri ile beni aradan yıllar geçmesine rağmen hala etkileyen bir film. ‘Günaydın Vietnam’ ise daha liseden mezun olmadığım yıllardan kalan bir film.

Kitaplar kadar filmlerinde yaşamımda etkisi var.

Üniversite ikinci veya üçüncü sınıftaydım sanırım. Okulun hangi dönemiydi hatırlamıyorum, ama okulun yeni başlamış olduğunu hatırlıyorum. Üniversite yıllarımda da Cuma akşamları yeni vizyona giren filmleri görmek için bir fırsattı, ve hafta sonu ders çalışmaya başlamadan önce eğlenmek için güzel bir akşam. Türkiye’den Cornell’e tesadüfen beraber kabul edildiğimiz bir kız arkadaşım bir filme bilet aldığını söyledi.

Sinema salonuna neyi seyredeceğimi bilmeden girdim. Bir yanımda arkadaşım diğer yanımda ayağı alçıda olan Amerikalı bir öğrenci oturuyordu, kıvıramadığı ayağını bana doğru uzatmıştı. Doğrusu rahatsız da etmiyordu beni, ama görüntü olarak çok net olarak hatırlıyorum, aradan geçen 18-19 yıldan sonra. Film Kevin Costner’ın “Dances with Wolves – Kurtlarla Dans” filmiydi. Çok uzun bir film olduğunu hatırlıyorum, ama sıkılmamıştım da.

Tekrar tekrar aynı keyifle seyredebildiğim filmler var, yeni eski, bilinen bilinmeyen. Ortaokul yıllarında seyrettiğim “Karate Kid” bende ayrı bir yer bırakmıştır. Yıl 1984. Yıllar sonra filmdeki hoca Miyagi-San’ın Ralph Macchio tarafından oynana karate öğrencisi Daniel’in bacağını ellerini kullanarak iyileştirdiği sahneyi hatırlayacak, ve filmi Amerika’dan getirtip bir Reiki hocası gözü ile tekrar seyredecektim.

Tabi orijinal Karate Kid’den sonra II. Ve III. Bölümleri de çekildi. Hatta bunlardan sonra Hilary Swank tarafından oynanan bir kızın karate öğrencisi olduğu bir devam filmi de var “The Next Karate Kid”.

“Moonstruck – Ay Çarpması” Cher ve Nicolas Cage’in sevdiğim filmlerinden.



Ya Robin Williams’ın Matt Damon ile oynadığı “Good Will Hunting-Can Dostum” filmine ne demeli? Gerçekten bize inanan bir başkası olduğunda kendimize inanmaya başlıyor olabilir miyiz?

Hafızamda sahneleri canlanan ve adını unuttuğum o kadar çok film var ki. Çocukluk yıllarında TRT’nin hala tek kanal ile yayın yaptığı günlerde Pazar günleri öğlen filmleri olurdu. Ağırlıklı western türü olan bu filmleri bile seyretmek için beklerdim.

Birçok arkadaşımın film koleksiyonları var. Ben filmleri çok sevmeme rağmen sevdiğim filmlerin çok azının ben de kayıtları var. Belki duramayacağım için filmleri biriktirmeye hiç girişmedim.

Geçenlerde yeğenim ile “Bolt”u seyretmeye gittik. “Ratatuy”u da seviyorum, herhalde en azından 4-5 defa seyretmişimdir. Catherine Zeta-Jones’un “No Reservations-Aşk Tarifi” filmi de keyifli gelir bana.

Star Wars, Yüzüklerin Efendisi, Forest Gump, Piyanist, Hayat Güzeldir belki hep hatırlanacak olan filmler.

*
Kişisel Gelişim ile ilgili çalışma yapmak isteyenlere, eğer film seyretmeyi seviyorsa önerdiğim filmler var. Neale Donald Walsch’ın hayatını konu olan “Tanrı ile Sohbet” bunlardan bir tanesi. Yazılarımı takip edenler biliyor Dan Millman’ın kitabından uyarlanan “Dingin Savaşçı” diğer bir tanesi. “The Secret” ve “Ne Biliyoruz ki” filmleri bu konuda seyredebileceğiniz filmlerden. Çok fazla seçenek olmadığını da söylemek zorundayım. “Matrix”i farklı bir bakış açısı ile seyretmek de güzel olabilir.

Yurtdışında Spiritual Cinema-Ruhsal Sinema kulüpleri var ve özel olarak çekilmiş büyük sinemalarda vizyona giremeyecek filmleri isteme ve seyretme şansı oluyor. Bir film gerek görüntü gerekse ses efektleri ile bazen bir kitabın verebileceğinden çok daha çabuk ve etkili olarak mesajlar verebiliyor.

James Redfield’in “Dokuz Kehanet-Celestine Prophecy” adlı kitabının aynı isimli filmi de oldukça güzel. Ben seyretmesi için birine ödünç vermiştim, ve şimdi kime verdiğimi hatırlayamıyorum. Tekrar yurtdışından getirtmem gerekecek herhalde. “Dokuz Kehanet” önemli bir kitap, okumanızı öneriyorum.

Filmlerin dünyasının benim yaşamımda yeri çok farklı. Bu akşam aklımdan geçen yüzlerce sahne içinde ad bulup kâğıda dökülebilenler ne kadar az esasında.

Yüreğime dokunan filmlere, yazanlara, yaratanlara teşekkürler…