İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

26 Haziran 2020 Cuma

Ruhunun Ruhumda Bıraktığı İzler




İncitmemişlerden olmak isterdim.

Belki büyürken hala o özelliği yitirmeden önceki çocukluk ya da genç kızlık yıllarımı hatırlayabiliyorum ama, bugün de, hiç incitmemiş olmak isterdim. Hiç kalp kırmamış olmak.

Bunu başarabilen arkadaşlarımın olduğunu bilmek yaşama ve insana olan inancımı kuvvetlendiren şeylerden biri. Ve onlar bunun ne kadar zor olduğunu anlamamı da sağlıyorlar.

Elli yaşımı tamamladığım bugünlerde bunun ne kadar farklı bir olgunluk gerektirdiğini biliyorum.   Ya da daha iyi anlıyorum.

Düşününce bir tabir geçiyor aklımdan. Bunu yapmak, böyle olabilmek, evet, her baba yiğidin harcı değil.

Bilerek kalp kırmamaya hep özen gösterdim, dikkat etmeye çalıştım hep ama işte dikkat ediyorsam eğer, doğamda kırabilecek o sertlik hala vardır demek ki. 

İçimden yükselen kızgınlıklara, kırgınlıklara teslim olmadım çoğu zaman. Bir şekilde bastırdım, susturdum, attım ya da daha az zaman da olsa daha yapıcı bir şeylere dönüştürmeyi başardım. O hislerin kimi zaman alev alev yükselebildiğini fark ederek. 

Ama, o duyguların uyanmasına dahi izin vermemek, her zaman hoşgörüde kalabilmek, hoşgörülü davranmaktan öte her zaman hoşgörü duygusu ile yaşayabilmenin nasıl bir şey olduğunu henüz tam bilmiyorum.

Başarabilenlerden anlamaya çalışıyorum.  Sevgide ve hoşgörüde kalabilmek için ne yapmak gerekiyor?

Yaptıklarından görebildiğim bir kaç şey var.

Öncelikle, insanları oldukları gibi kabul etmek.

Bu en zorlarından biri belki de.  Değiştirmeye çalışmaktan vazgeçmek.  İstediklerimizi kabul ettirmekten vazgeçmek. İstediklerimizi yapmalarını istemekten ve beklemekten vazgeçmek.

Sonra, şefkatli kalmak.

Canımızı acıtmış olsalar bile, bunu yaşamın doğal bir parçası olarak kabul ederek o acı ile hareket etmemek.  Acıyı iyi ya da kötü olarak etiketlemeden, yaşamın bir tadı olarak kabul etmek.  

Şefkat duygusunun tadını hepimiz biliyoruz. Şefkatle yaklaşmanın ve şefkat görmenin verdiği o sıcacık hissin bize hayat veren, yaşamı güvenli hissettiren, yaşama isteğimizi kuvvetlendiren, sihirli bir şifa gücü var.  Bu gücü hayata geçirebilen, her zaman şefkatli olan, her zaman şefkatli olabilmeyi seçen insanların, sanki diğerlerini özleri için sevmek gibi bir özellikleri var. İnsanları, davranışlarından bağımsız olarak ya da ötesinde, değerli bulabilme becerileri.

Başka ne özellikleri var bu hoşgörülü insanların?

Benim fark edebildiklerimden biri de kendileri ile barışık olmaları.

Kendilerini sevmek ve beğenmek fark edebildiğim kadarı ile bunun zorunlu bir parçası değil. Daha çok kendini günah ve sevapları ile kabul edebilmekten gelen bir özsevgi ve daha iyiyi bulmak için huzurlu ama istekli bir arayışta olma hali yaşadıkları.

Gözümün önünde canlanan kişilerin bu listeye eklenebilecek başka birçok ortak özelliği var.

İnsan kadar canlılara ve hatta cansız diyebileceğimiz şeylere saygılı ve nazik olmak, güleryüzlü olmak, kadın erkek fark etmez naif, zarif ve ince düşünceli olmak, başkalarının duygularına hassas olmak. Ve her zaman, ne olursa olsun, sevmeyi seçiyor olmak.

Hayatımızda olduklarında nasıl hissettiğimiz de, güneşli ve hafif esintili sıcak bir Haziran akşamüstüsünde, mutlulukla gözlerimiz kapalı, çimlere uzanmış olmak gibi bir şey. Hem sıcacık, hem ferahlatıcı, hem huzurlu, hem de hayallere açık olmamıza izin veren, umutlu ve onlarla birlikte bütün hissedebildiğimiz bir var olma hali.

*

Beni tanıyanlar bir yandan soruyorlar nereden geldi şimdi bu Zeynep diye, bir yandan da muhtemelen tahmin ediyorlar.

Doğru, her yazının bir kaynağı var.  O duyguları ve düşünceleri tetikleyen bir an, bir olay, bir insan, bir şey var.

Birkaç gün önce hep daha yaşanacak çok zaman olduğunu düşündüğümü fark ettiren bir haber aldım.   Bir kayıp haberi.  

Belki her kayıp haberi bu Dünya’daki yaşamımızı ve zamanımızı biraz sorgulatır ama belki ilk defa okul arkadaşım dediğim bir insanı kaybetmek bunu daha farklı bir şekilde düşünmeme neden oldu.  

Onunla daha çok zaman geçirmediğim için duyduğum pişmanlıkla birlikte, hem geçmişe, hem de belirsiz olan geleceğe biraz daha derince baktırdı beni.  

Hiç kimseyi incitmeden bu dünyadan geçtiğini düşündüğüm bu insanın yaşamındaki insanlara hissettirdiği sevginin,  insanın ruhuna sevgi dolu bir huzur yayan kendi ruhunun yansıması o sıcak güzel gülümsemesinin verdiği his göğsümde ve görüntüsü zihnimde hep benimle yaşayacak sanırım.  

Şu dört, beş gündür hissettirdikleri ve fark ettirdikleri ile yaşam benim için aynı olamayacak.

Sevgili Tuğba, Tuğba Sucuka Çayırlı, ülkesinin toprağı ile buluşmak için bugün uzaklardan bir uçağa biniyor olacak.  Ruhların evi neresi tam bilinmez ama varoluşuyla temsil ettikleri ile bu güzel can, sonsuz yolculukta rehberliğiyle İstanbul'da sanki bize biraz daha yakın olacak.


Hiç yorum yok: