İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

8 Temmuz 2020 Çarşamba

Yarınımız Olmazsa?


Bu pandemi sürecinden öğrendiğim bir şey var.

Öğrendiğim onlarca şey içinde kalbimi ele geçiren bir şey.

Bundan sonraki yaşamımı değiştireceğini hissettiğim bir şey.

*
Sevdiklerimi kaybetmenin ne olduğunu biliyorum. Babamı, anneannemi, halalarımı, eniştelerimi, bir kuzenimi, bu yıl ilk defa bir okul arkadaşımı, bir çok çalışma arkadaşımı ve dostumu kaybettim.  Sevdiklerimizi kaybetmek, yüreği sızlatan ve sızısı zaman zaman hafifler gibi olsa da, yoksunluk duygusu hiç bitmeyen değişik bir özlem hissi.  

Sevdiklerimden uzak kalmanın yarattığı özlemi de biliyorum aslında. Amerika’da geçen ve Türkiye ile telefonla konuşmanın bile zor olduğu ve son onsekiz ayında daimi olarak Amerika’da kalmam gereken bir dörtbuçuk yıl. Evden uzak geçen günler, bazen iş, bazen sivil toplum çalışmaları nedeni ile günlerce, haftalarca, aylarca sevdiklerimi görememek.

Özlemin ne demek olduğunu biliyorum.  Uzakta kaldığım süre uzadıkça alışmaya başladığımı sandığım ama daha ilk buluşmadaki kucaklaşmada ne kadar eksik kaldığımı iliklerime kadar hissettiğim o derin özlem ne demek biliyorum.

Bunları biliyorum.

Bunları biliyorum ama,

pandemi ile başka bir duyguyu hissettim.

Başka bir yoksunluk, başka bir özlem.

Bildiğimi sandığım renklerin bilmediğim tonları.

Bir süre yasaklar elvermediği için, ama daha çok birini çok sevdiğimiz için görmemeyi, çok sevdiğimiz için sarılmamayı, dokunmamayı, çok sevdiğimiz için özlemeyi seçmek. 

Bu hal farklı bir durummuş.

İşte belki bu nedenle, 

sevdiklerime sarılamıyor, gözlerinin içindeki gülüşü ya da bakışlarındaki anlamı yakından hissetme şansım olmadığı için, 
hayatımdaki yerlerini, benim için önemlerini, teşekkürlerimi, onlarla ilgili şükrettiğim şeyleri daha çok ifade etmeyi seçtiğimi fark ediyorum.

Bugüne kadar yapmadığım kadar çok.

Ve sanırım, bundan sonra da bu benim için çok önemli bir tercih olacak.

Sevgisini hiç ifade etmeyen bir insan olduğumu söyleyemem ama belki uzun yıllar kurumsal bir iş ortamında çalıştığım için, çalıştığım ortamlarda çoğunlukla en genç olan ben olduğum için, aile büyüklerime sen yerine siz diyerek hitap ettiğim için ve bu gündelik konuşmalarıma da yansıdığı için mesafeli olduğumu düşünenler olmuştur.  Ya da benim kendimi belki gerekenden çok frenlediğim de.

Yine de, pandemi süreci ile birlikte, sevdiğimizi söylemeyi ertelemenin, bir insanın takdir ettiğimiz özelliklerini, kutlamalarımızı, şükrettiklerimizi paylaşmayı geciktirmenin anlamı olmadığını daha derinden hissediyorum.  

Yaşamıma dokunuşları ile ışık verenlerin belki bunları duymaya ihtiyaçları yok ama fark ediyorum ki benim söylemeye ihtiyacım var.

Yaşadığımız günün tekrarı olmadığı gibi yarınımızın olacağının da bir garantisi yok.  Bu süreçte Türkiye’de ve Dünya’nın farklı köşelerinde vedalaşamadan yaşamdan ayrılanların hikayelerinin de beni oldukça etkilediğinin farkındayım.

İşte bu yüzden, 
bugüne kadar eksiği fazlası ile neyi nasıl yapabildiğimi bir kenara bırakıp,
bugünden sonra, 
paylaştığımız her anın eşsizliğinin bilinci ile, 
sözlerimin de hissettiklerimi daha çok yansıtmasını diliyorum.

Sevgiyle.

Hiç yorum yok: