İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

5 Şubat 2011 Cumartesi

Öğrendiklerim



Ailemden, büyüklerimden, arkadaşlarımdan, öğrencilerimden öğrendiğim çok şey var. Yaşamıma dokunan insanların bana söyleyecekleri olduğuna inanırım. Karşılaşmaların tesadüf olmadığına.

Kendimde olmadığını gördüğüm ve olmasını istediğim özellikler var. Yapabilmek için gayret göstermek istediklerim var; belki başaramayacağımı düşündüklerim var. Yaşam ömrümün sonuna kadar sürecek olan iç mücadeleleri de getiriyor. Ömür bitmedikçe bitiş çizgisine varılmıyor.

Benden merhametli, benden sabırlı, benden yürek olarak temiz, benden şefkatli, benden adaletli, dürüst, korkusuz, yaratıcı, yetenekli, zeki, akıllı, başarılı, çalışkan, titiz, neşeli, saf ve sevecen insanlara rastladım. Yaşamımda kuvvetli olduğunu düşündüğüm neredeyse her konuda benden iyi olanları yaşam bana gösterdi. Hiçbir zaman yere vurmadı yaşam beni, takdirsiz bırakmadı. Ancak ne kadar iyi olsam da benden iyi olanları, gerek maddi gerek manevi anlamda daha iyi durumda olanları hep gösterdi. Yaptıklarımdan hoşnut olduğum çok oldu; kendimde tam olarak gurur duyabildiğim zamanların sayısı ise pek o kadar fazla değil. Belki hep geliştirmem gereken noktaları da gösterdiği için yaşam bazen yersiz gurur diye adlandırılabilecek davranışlarda bulunmuşumdur ama çok kibirli yapmadı beni. Kendimi beğenmelerim oldukça kısa sürdü. Genelde oldukça kısa. Dedim ya kendimi başarılı bulduğum günler oldu. Bu hissi yaşayabilmem gerçekten çok emek verdiğimde mümkün oldu. Eksiklerimi görmek konusunda zorluk yaşamadım. Yaptıklarımı yeterli bulmak konusundaki zorluklarım hep daha fazlaydı. Bugün bu bakış açım çok değişmemiş gibi.

Sevdiğim insanların beni sevdiğine güvenebildiğim anlar eskisine göre çok olmakla beraber, kendimde gördüğüm olumsuz özelliklerin sevilir olmamı engellediğini de düşündüm. Yeterince düşünceli, yeterince hoşgörülü ve hatırşinas, yeterince iyi niyetli, yeterince sevgi dolu, yeterince güzel, yeterince güvenilir, yeterince istikrarlı olup olmadığımı çokça sorguladım. Özlenecek bir arkadaş olma becerimden istediğim kadar hoşnut kalmadım. Hissettiğim duygulara göre davranmayı, duygularımı gösterebilmeyi her zaman başaramadım. Yüreğimde hissettiklerimin niyetin gücü ile sevdiklerime ulaşmasını diledim, umut ettim. Kelimelerimin seslerinden çok, ifade edilmeyen duygu ve düşüncelerin enerjisini ilettim sevdiklerime.

Ben doğduğumda babam 43 yaşındaymış, benden 2-3 yaş büyük. Neden geç yaşta evlenip çocuk sahibi olmayı seçtiğini çocukken çok düşünmüştüm. Ben doğduğumda 43 yaşında olması, babamın yaşının arkadaşlarımın babalarına göre çok büyük olması beni düşündürmüştü. Çok enerjik, sportif yapılı bir adamdı babam, çok kuvvetli bedenini belki şantiyelerde sınırlarına kadar zorlamasından bir yandan kuvvetini hiç yitirmedi, bir yandan ameliyatlar ve hastalıklar ile mücadele etti. Hastalık sözünü yaşasa bile ağzına almadı, aldırmadı son zamanlarına kadar. Babam sahip olmak istediğim birçok özelliğin barındığı bedendi benim için. “Aynen baban gibi konuştun,” der bazen annem. “Baban da aynen böyle yapardı,” der. Ben farkında değilim. Yirmili yaşlarımın başına kadar, yani üniversiteyi bitirip babamla çalışmaya başlayıncaya kadar beraber geçirecek çok zamanımız olmadı babamla. Sevgisini, ilgisini, ailesine verdiği kıymet ve önemi hep derinden hissettir bizlere babam, ancak fiziken yanımızda yoktu. Şehirden şehire, şantiyeden şantiyeye giden bir adamdı. Bizler için çalışmak görevini üstlenmişti.

Belki artık bizlerle olmadığı için babamdan bahsedip duruyorum ama evimizin asıl temel direği eşi yanında olmadan çocuklarını büyüten annemdi tabii ki. Dürüstlükten, saygıdan, hoşgörüden, sabırdan ayrılmayan kuvvetli bir kadın annem. Doğru düşünen bir kadın. Modellemek istediğim ama tam başaramadığım, sevgi ile mantığı birleştirmeyi başaran bir kadın. Adı Sevgi olan bir kadın.

Annemin ve babamın bana gösterdiklerinden öğrenmeye çalıştım. Hiçbir zaman doğruluklarını, farklı yaşların farklı duygu rüzgarlarında kabul etsem de etmesem de, yok sayamadım. Yaşım 41’ e geliyor ama galiba henüz tam büyüyerek onlardan el alamadım. Sanki çocukluğum öğrenciliğim gibi devam ediyor.

“Kendi öğrenmemiz gereken şeyleri öğretiriz en çok,” demişti bir hocam. Yaşamımı eğitmenlik ve danışmanlık yaparak kazandığım bu günlerde yaptıklarımın beni kendi mezuniyetime hazırlayan adımlar olduğunu düşünür oldum. Öğreten asıl öğrenen aslında.

41 yaşın bir kerameti var mı bilmiyorum ama yaşamım kendini farklı ayrıntıları ile pek çok düşündürüyor son aylarda bana. 22 Mayıs'a dört ay var. Göreceğiz Zeynep Zeynep’e daha neler söyleyecek o güne kadar…