Enerji çalışmaları yapmaya başladığında en çok istediğim şey hocalarımın hepsinin olmasa da birkaç tanesinin yapmayı başardığı gibi kişileri ve durumları okuyabilmekti. Bana başvuran bir kişinin sorunlarını bilebilmek, içinde olduğu durumu bilebilmek, görebilmek. Çok net hatırlarım bir hocam “Bilmek önemli değil, o kişiye yardımcı olabiliyor musun, önemli olan bu,” demişti. Bunu çok düşünmüştüm. O günlerde enerji vermeyi biliyor ama yaptıklarımın etkisini enerji gözüyle tam olarak değerlendirmediğime inanıyordum. Aradan geçen yıllarla kişilerin durumlarını, yaşadıklarını oldukça net olarak bilebilmeye başladım. Yardım etmek için farklı metotlarda öğrendim, öğrenmeye devam ediyorum. Ancak o gün hocamın söylediği şeyi aradan altı yedi yıl geçtikten sonra bugün çok daha iyi anlıyorum.
Bugün benimle görüşmeye gelen bir bey ile konuşurken o kişinin yaşadığı durumu, geçmişten onu bugüne getiren şartları görebiliyordum. İçinde olduğu durumu tarif ediyordu ve benim de gördüğüm resim söylediklerini teyit ediyordu. Yaşadıklarını ve yaşamak istediklerini tarif ediyordu. Arzuladığı resme ulaşabilecek güçte olduğunu da görebiliyordum. İsteği ile o sonuca ulaşmasını engelleyen şeyin ne olduğunu bilmek istiyordu. Bu soruya cevabım yoktu. Görebildiğim farklı nedenler vardı ama tam olarak adlandıramıyordum, o kadar net değildim. Bir ömürde biriktirilen birçok nedenin sonucuyla varılmış olan bir noktayı birkaç saat içinde ulaşmak o kadar kolay değildir. Bilebildiğim bu kişiyi kuvvetlendirirsem, arınmasına ve içinde yaşadığı mekânların arınmasına yardım edersem, cevabı görebilecek ve istediği değişimi yaşayacak hale gelebileceğiydi. Ancak sorusuna net bir cevabım yoktu.
Benimle görüşmeye gelen bu beyefendinin böyle bir beklentisi yoktu ama genelde enerji çalışması yapmaya gelenleri çabuk sonuç görme beklentisi olur. Bir kişi yıllarca bir psikolog ile görüşerek sorunlarına çare aramış olabilir, fiziksel rahatsızlıkları için aylarca, yıllarca doktora gitmiş olabilir, ancak sıkıntıları için tamamlayıcı tıp metotlarını, özellikle ölçümü daha zor olan enerji çalışmalarını denediğinde bir görüşmede çok büyük sonuçlar görmeyi bekleyebiliyor. Yıllarca yaşanan farklı etkilerden oluşmuş bir sıkıntının bazen bir çalışma ile giderilmesi mümkün olur. Bazen gerçekten bu olur. Ancak genelde sorunlar büyük birikimler ile oluştuğundan kişinin sorunları kabul edebilmesi, yerine göre acılardan vazgeçebilmesi bir zaman gerektirir. İnsanı iyileştiren şifacı değil. Şifacı doğru ortamı sağlayabilir, destek sunabilir, yardımcı olabilir, ama kimse kimseyi iyileştiremez. Biz kendimizi iyileştirebiliriz. İyileşmek, daha iyi, daha mutlu olmak bizim kararımızdır. Modern tıp bir araçtır, destekleyici metotlar araçtır. Kimse bizi mutlu edemez, biz mutlu olmayı seçmedikçe başaramaz. Fizik tedavi uygulamalarında bir defa ile ağrılarımızın geçmesini beklemeyiz. Bazen haftada birkaç defa olmak üzere haftalarca, bazen aylarca fizik tedavi seanslarına gideriz. Ben yıllar önce hem sağ hem sol omzumda beni geceleri uyutmayan ağrılarım için fizik tedaviye gitmiştim, ayak bileklerim için de gittim. Birinci seanslarımın sonunda pek bir fark gördüğümü söyleyemem. İki üç ay sonra düzelmeler kendini net olarak göstermeye başlamıştı. O günlerde henüz tamamlayıcı tıp yaklaşımları ile tanışmamıştım.
Enerji çalışmalarında bir kişiyi adım adım kuvvetlendirmek vardır. Genelde hızlı adımlardır, ama kişinin sorununun derinliğine göre her zaman bir defada başarıya ulaşılamaz. Ancak her nedense bu zaman baskısını her zaman hissederim. Kişi elli yaşına gelmiş, yaşamı boyunca onlarca büyük travma yaşamış ve bunun sıkıntıları atmak isterken, üç seans sürecek bi4 çalışmayı çok uzun bulabilmektedir. Böyle bir durumda o kişiyi ikna mı etmeliyim? Kendimce izah edip seçiminde tamamen rahat mı bırakmalıyım? Hangi davranış daha etik? Destek olabilmek adına karara ne kadar karışmam doğru? Bunlar zor sorular. Ben farklı hocalar ile onlarca seans çalışması yaptım. Birinci çalışmadan ikinciye, altıncı çalışmadan yedinciye geçerken yaşadığım gelişimin ne anlama geldiğini biliyorum. Yaşadım. Yaşadım da yanlış anlaşılmadan bunu tavsiye etmek zor. “Ben baştan 10 seans gerekir diyorum randevu aşamasında,” diye bahsetmişti bir dostum. “Sonra ihtiyacına göre azaltıyorum”, demişti. Ancak buna benzer bir şey de içime sinmiyordu. Gerçekten on seansa ihtiyaç duyan az sayıda danışanım oldu. Yedi sekiz çalışma gerçekten büyük fark yaratan çalışmalar oldu deneyimlerime göre. Sonra aşağı yukarı yılda bir çalışmalara devam ederiz genelde. Ya da kişi yaşamında yeni bir değişim yaşadığında, destek arzuladığında.
Bir danışan geldiğinde bazen sorar, “Sıkıntım kaç seansta geçer,” diye. Bu da çok zor bir soru. Bu kişinin genel durumunu ve durumu yaratan sorunları genel olarak görebilirim, yapabileceklerimi de çoğunlukla bilebilirim. Ancak çalışmayı yapmadan ve o kişinin çalışma ile ne yapmak istediğini deneyimlemeden net bir şey söylemem zordur. Benzer durumlara dair geçmiş deneyimlerime dayanarak fikir verebilirim ama kesin olarak söylemem mümkün değildir. Ayak bileğine fizik tedavi uyguladığınız bir kişiyi düşünün. En doğru şekilde uygulama yapıyorsunuz, ama o kişi dinlemek ve doğru egzersizleri yapmak yerine iki seans arasında dikkat etmiyor, düşüyor, ters hareketlerle bileceğini tekrar incitiyor. Kuvvetli bir ağrı ile geliyor. Şimdi uygulama mı başarısız oldu? Gerçekten ne yaşandı? Fiziksel rahatsızlıklarda durum açık olarak belli olduğu için böyle sorunlar daha az yaşanıyor. Düşen düştüğünü biliyor. Enerjik olarak da benzer durumlar yaşanıyor. Kendini olumsuz düşüncelerden, kendisine zarar veren olumsuz insanlar uzak durmasını önerdiğiniz bir kişi kuvvetli hissetmeye başladığı için yaşam enerjisini düşürecek ortamlara giriyor, yaptığınız çalışmanın filizlenmesine fırsat vermiyor, size çalışmanın hiç faydası olmadı gibi bir cümle ile geri geliyor. Ne yaparsınız?
Bu benim de zaman zaman karşılaştığım bir durum. İlk yıllarda böyle bir cümle duyduğumda ben neyi eksik yaptım diye arardım. Neyi eksik yaptım, neden başarılı olmadı. Bu durum ve bana getirdiği başarısızlık ve yeterli olmama duygusu ağırdı. Doğru yaptığıma inanıyordum ancak bana söylenen cümleleri de inkâr edemiyordum. Elimden geleni hakkı ile yaptığımdan emin olma ihtiyacını kuvvetle hissediyordum. Zihnim ve yüreğim bu durumdan rahatsız oluyordu. Uyuyamadığım geceler olduğunu bilirim. Yaptığım çalışma, kişinin yaşamı zihnimde dönüp dururdu. Allah’tan çok uzun zaman geçmeden yaptığım çalışmaları, kişilerin durumlarını çok net olarak görebilir hale geldim. Bu bana büyük huzur getirdi. Yapılan her çalışmanın bir faydası var. Kişi yeni bir zorluk ile gelebilir ama en azından eskisinin yükü sırtında değil. Yaptığım çalışmanın kişinin enerjisine etkisini net olarak bilebiliyorum. Kişinin düşmesinin nedenlerini de görebiliyorum. Eksiğim olmadığını biliyorum. Esasında iyileşme, iyi hissetme sorumluluğunun danışanımda olduğunu daha kolay kabul etmeye başladım. “ Yaptığımız çalışma hiç işe yaramadı,” diyerek gelen kişilerin bu cümle ile çok farklı şeyler söylediklerini keşfetmeye başladım. Kimisi “İyileşirsem benimle eskisi kadar ilgilenmeyecekler,” demek istiyordu. Kimisi “Hasta olduğumda yakınmaya ve söz söylemeye hakkım var, kuvvetliyim,” diyordu. Kimisi “Hasta olmasam sosyalleşmem azalacak, doktora gidiyorum, çevremdekiler ziyaret geliyor, yoksa beni yalnız bırakıyorlar,” diyordu. Genelde kurban olmaktan, acı çeken insan olmaktan beslenmeyi seçenler iyileşmeyi istiyor gibi görünmekle beraber, esasında istedikleri “Bunu da denedim, bakın bu bile işe yaramıyor, ben gerçekten bir kurbanım, bana ilgi gösterin,” demek oluyordu. Acınmaktan ve acınma ile gelen ilgiden beslenen var. Enerji çalışmaları bireysel gücümüzü elimize almayı sağlayan ve kişinin hayatının sorumluluğunu almasını gerektiren çalışmalar. Geçmişinin sorumluluğu almak istemeyen birçok kişi özde değil sözde destek alıyor. Çalışmaların faydası olsa bile faydasını kabul edecek bir noktada durmuyorlar.
“İyileşmek istiyorum,” cümlesi ile gelen kimi danışanlarımın esasında yardım almaya tamamen kapalı olduklarını artık net olarak görebiliyorum. Elimden geldiğince durumu ifade etmeye çalışırım ama dedim ya enerji çalışmalarını ispat etmek kolay değildir. Yüreğim yaptığım ile rahat mı? Bir defa da on onbeş yıllık ağrıları, yürekteki katılaşmış korkuları, kimlikleri olmuş nefreti bırakmaları için birkaç saatte yardımcı olamayabilirim. Bazen bir çalışma ile büyük değişimler başlar, bazen yeterli olmaz. Sanırım yaptığım çalışmalarda en çok zorlandığım konu bu. Müteahhitlik yaptığımız yıllarda resmi idarelerde irtibatlarımızda rahmetli babam “En zoru doğru yaptığın işi savunmak zorunda kalmaktır, en zoru kendi işinin yalancısı olmaktır,” derdi. Doğru yaptığın işi anlamaya çok istekli olmayan insanlara anlatmaya ve ispat etmeye çalışmak. “İşi yapmaktan daha zordur bu kızım,” derdi babam. Haklıydı.
Tamamlayıcı tıp çalışmalarında bu daha da zor. Bana bir şey yapıyorsunuz, hemen sonucunu görmüyorum, devam etme cesaretini nereden bulacağım? Ya karşımdaki kişi beni aldatıyorsa? Nasıl ölçeceğim? Zor, sanırım bu zorluk hiçbir zaman tam olarak ortadan kalkmayacak. Bu nedenle tavsiye önemlidir. Ben bir hoca ile çalışmaktan sonuç aldıysam size de önerebilirim. Siz de bana güveniyorsanız aynı yolu deneyebilirsiniz.
Bir kulak ağrısı için bir doktorun ağrının nedenine göre uygulayacağı farklı tedaviler vardır. Bir tamamlayıcı tıp uzmanı doktorun yapacağı uygulamalara ek olarak bir çalışma yaparak bu ağrının o kulakta oluşmasına neden olan faktörleri bularak ortadan kaldırmaya çalışır. Kulakları işitmeyen birinin işitme zorluğu için nedenler vardır. Enerji çalışmalarına göre bu sorunun zihinsel ve enerjik nedenleri de vardır. O organı normal fonksiyonundan farklı çalışmaya iten ne olmuştur? Duymak istemediği şeyler konuşulan ortamlardan çıkması mümkün olmayanların işitme bozuklukları geliştirdikleri gözlemlenmiş. Kişi duymamak adına kulağını duyamaz hale getiriyor.
Hastalıklar rastgele oluşmuyor. Altında yatan nedenler var. Soğuk algınlığı ile yatağa düşüyorsam bunda virüs ya da mikropların etkisi var, ama benim o virüs ve mikroplara karşı düşkün hale getiren şey nedir? Bedenimi ihmal ettiysem, ihmal etmeye iten şeyler nedir? Beden, zihin, yürek, ruh, varlığımızın tüm katmanları beraber varlar, birbirlerinden bağımsız değiller.
Yakınıyor muyum? Yazarken anlaşılamamanın beni üzdüğünü söylemekte olduğumu görüyorum. Bunu söylerken haksızlık etmiş oluyorum. Yapmak, paylaşmak ve anlatmak görevim olmalı. Yaşamda birbirini aldatarak yaşayan o kadar çok insan var ki. Birbirimize güvenmeyi unuttuk. Umut tacirleri o kadar çok ki, kim kime itimat etsin?
Tamamlayıcı tıp metotları modern tıbbın bir alternatifi değil. Kişinin sağlıklı, mutlu ve başarılı olması için, bunları kalıcı olarak elde etmesi için özellikle zihin dünyasını irdeleyen çalışmalar. Ayrıca ruhun ve enerji alanlarımızın durumunu da ele alan çalışmalar. Bazen mucize gibi hızlı sonuç getiren, bazen sabırla uygulanması gereken çalışmalar.
Bir şeyleri tavsiye etmekten çekiniyorum. “Bir çalışmaya başladınız, uygulayıcınız dediği kadar devam edin,” demek istesem de karşınıza çıkacak insanları bilmediğim için diyemiyorum. Yarım bırakılan bir ameliyatın fayda getirmeyeceği gibi yarım bırakılmış çalışmaların sizi sonuç elde etmekten alıkoyabileceğini de söylemem gerekiyor. Sanırım yaptığım yüzlerce başarılı çalışmanın yanında çok kısa kesildiği için tam olarak sonuç vermemiş görünen ve sıkıntıları ile yaşamaya devam eden kişilerin yaşamları zihnimden çıkmıyor. Onlara aklıma geldikçe, buna izin vermişlerse, enerji gönderirim. Kiminin almadıklarını görürüm, kimininse değişimi kabul etmekte zorlandıklarını. Esasında hocalarımın önerilerine tam kulak versem enerji göndermeme izin vermiş olsalar bile karışmamam gerekir. Bu çalışmaları yapmak o kişilerin tercihleridir. Gerçekten istiyorlarsa gelirler. O kişilerin istedikleri sürede sonucun oluşmaması benim bir kabahatim değildir. Belki o sıkıntı ile kalmaları yaşam yollarında beklediklerini karşılarına çıkaracak. İstenildiğinde yardım etmek benim görevim. Bildiklerimi uygulamak sorumluluğum. Tercihin benim olmadığını kabul etmek kalır bana. Ama kolay değil. İstenirse yardım etmek görevi benim, yardımı almak ve kullanmak sorumluluğu danışanımın. İşin aslı bu esasında. Uygulaması söylendiği kadar basit değil.
Bunca uzun söze ne gerek vardı?
Cevapları bilmenin çok da önemli bir şey olmadığını artık biliyorum. Esas olan aldığımız cevaplar ile ne yaptığımız. Cevapları bilmenin işe yaradığı zamanlar var, yetersiz kaldığı zamanlar var. Geçmişe, şimdiye, geleceğe dair cevapları bilebilir hale gelmek için yanıp tutuşanlara bunun o kadar da önemli bir şey olmadığını bir kere daha söylemek istiyorum. Bugününüzün yaşam kalitesini arttırmak için neler yapabilirsiniz, buna odaklanın. Sorularınızın asıl cevapları orada yatıyor.
Benim yolculuğum başarılar, başarısızlıklar, mucizeler, çaresizlikler, huzur ve huzursuzluklar ile devam ediyor. Öğrenciliğim hiç bitmeyecek gibi görünüyor. Yüreğim bugünler için şükrediyor.