İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

21 Ocak 2020 Salı

Kadınsın Ama

Bugün gazetelerden birinde bir haber vardı.  “İstikbal Kadınların” başlığı ile.  Türk Hava Yolları’ndaki kadın pilot sayısının, 39’u kaptan pilot olmak üzere 211’e yükseldiğini yazıyordu.  Bu sayının 2006 yılında, sadece 13-14 yıl önce 6 olduğunu. 

Haberi okuyunca, bundan takriben dört yıl önce dikkatimi geçen bir haber aklıma geldi.  3 Nisan 2016 tarihinden bir haber. Tarihi neden mi bu kadar net hatırlıyorum? Çünkü o gazete haberini İstanbul Atatürk Havalimanı’nda uçağımı beklerden okuduğum günden iki gün sonra önemli bir konuşmam vardı ve o gazetede gördüğüm aslında iki haber beni oldukça düşündürmüştü. 

O günlerde sosyal çalışmalar yapan bir federasyonunun başkanlığına adaydım ve bir kadın olarak bu görevi yapmaya yeterli olup olmadığımın konuşulduğunu bana aktarıyorlardı. Doğrusu hayatımda ne ailemin, ne çevremin, ne okul, ne de iş hayatımda karşılaştığım insanların, kadın olduğum için bir şeyleri yapıp yapamayacağımı sorgulanmasına pek alışkın değildim. Bir insanın, ilgili iş ya da konu için yeterli bilgi ve beceriye, ve belki de bir o kadar önemli olarak, işi yapma isteğine sahip olmasının önemli olduğu öğretilmişti bana. Bir kadın olarak bazen kendimizi ispat etmenin daha uzun zaman alabildiğinin farkındaydım ama açıkçası neden böyle oluyor diye de hiç sormadım.  Çalışarak yoluma devam ettim.

O nedenle, mesela - doğrusu ya öyle olmuş olmamın da sadece o sıfat nedeni ile beni yetersiz kılacağına inanmam ama - mühendis olmama rağmen, yıllardır aktif olarak iş hayatında olmama rağmen, ev hanımı olduğum ve bunun için yetersiz olduğumdan dolayı federasyon başkanlığı görevini yapmamın mümkün olamayacağını söyleyen kişilerin sözleri kulağıma gelmişti.  Söylenenlerin üzerinde durmamıştım ama şaşırmadığımı da söyleyemem. Benim için yeni bir deneyimdi. 

Seçim psikolojisi değişik bir psikoloji.  Üzerinde durmadım ama yapılanları hiçbir zaman doğru bulmadım.  Yaşamımın hiçbir döneminde doğru olmayan bir bilgi ile kimsenin yolunu açmaya ya da kapatmaya çalışmadım.  Bununla birlikte, bana bunu yapanlara da bir yaptırım da uygulamadım, uygulatmadım. Doğru mu yaptım bilemiyorum.  Bu sürecin insanın doğası gereği doğal bir durumu olduğunu kabul etmeyi seçtim.  Sadece, doğru olanı duyurmak için belki bazen daha çok gayret gösterdim.  

Aslı astarı olmayan sözleri söyleyerek, kendilerince karşımda seçime giren benim de kıymet verdiğim ama o seçimde iki aday olarak yer aldığımız, çok değerli bir ağabeyimi desteklediklerini düşünenler, esasında bana davranış şekilleri ile desteklemek istedikleri insanı bir anlamda yetersiz durumuna düşürdüklerinin farkında değillerdi. Beni bu şekilde doğru olmayan bilgiler yayarak desteklemeye kalkanlar olması beni derinden üzerdi mesela.

Yine o seçim sürecinde, beni korumak adına bana haksızlık yapanları afişe etmek isteyen dostlarım oldu. Bir yandan haklıydılar.  Kimileri terbiye ve nezaket sınırlarını gerçekten aşan hatalı ve haksız davranışlar ile karşılaşmıştım.  Yine de, başkalarını şikayet etmek ya da eleştirmek yerine, kendimizi daha iyi ifade etmeye odaklanmayı tercih etmeye karar verdik.  Geriye dönüp baktığımda, yine de hala bunun doğru olduğuna inanıyorum.   Kazanmak arzusu ile içimize sinmeyen bir davranışta bulunmadığımız için çok şanslı hissediyorum. O pişmanlıkların geri dönüşü olmuyor.  Elimizden geleni yaptık ve sonrasını hakkımızda hayırlısı olsun diyerek bizi değerlendirecek olan delegelerimize ve Tanrı’ya bıraktık.

Evet, ne diyorduk? 
2016 yılının Nisan ayında çıkan haberden bahsediyorduk.

O gün havaalanında gazete okurken kadınlara dair iki haber gözüme çarpmıştı. Birinci haber iki kadın pilota dairdi.  Türk Hava Yolları’nda görev yapan iki Türk kadın kaptan pilotun, ilk defa uzun menzilli uçuş yaptıkları, Şikago-İstanbul uçuşunu gerçekleştirdikleri gururla paylaşılıyordu. Pilot Emel Arman ve Pilot Ferihan Işık kokpitte iki kadın kaptan pilot olarak bu uçuşla bir ilki gerçekleştirmişlerdi.   Haber umut veriyordu.

Diğer haber ise Trabzon’dan, Of İlçesi’ndendi ve içeriği bambaşkaydı. Bir belediye başkan vekili,  Trabzon İl Müftülüğü ve AFAD’ın yürüttüğü bir proje kapmasında görevli olarak toplantıya katılan Ayşe Yılmaz isimli görevlinin konuşmasını, özetle, bizim kadınlardan alacağımız eğitime ihtiyacımız yok, diyerek kesiyor.  Hatta bununla da yetinmiyor mikrofonun sesini kapattırdığı gibi, sonrasında belediye görevlilerine salonun ışıklarını dahi kapattırıyordu.

Bu ikinci haberi okuduktan iki gün sonra, kendi konuşmamın olduğu gün, bu defa bahsi geçen belediye başkan vekilinin ve belediye başkanının kendisinin vaize Ayşe Yılmaz hanımdan özürlerinin yer aldığı haberler gözüme takıldı.  Özür mesajları, kadınların nasıl erkeklerinin başının tacı olduğu, hatta kadınların başöğretmenler olduğu şeklinde uzun ve kadınlara dair bol övgü dolu ifadeler içeriyordu.  

*

Kadın olmak Türkiye’de ve Dünya’da halen erkek olmaktan daha zorlu.  Hala bir Dünya Kadınlar Günü var.  Hep söylüyorum, bu günün varlığı kat edilmesi gereken yolun uzunluğunu bize işaret ediyor.

Bu yolda önemli bir görev kadınlara düşüyor.  Yetkin ve yeterli olduğumuzu, yapabildiğimizi göstermek. Başka kadınlara, genç kızlara, kız çocuklarına örnek olmak.  Öğretmen olan annem, biri doktor ve diğeri eczacı iki teyzem benim önemli rol modellerimdi.  Kadının meslek sahibi olması benim için onların varlığı ile doğaldı.  Ve rahmetli babamın okumam için ve meslek sahibi olmam için, adeta beyin yıkar gibi çocukluğumdan beri tekrar ettiği ısrarı başka türlü bir yaşamı bir an için bile düşünmeme izin vermedi sanırım. O nedenle dedim ya, yaşamda kadın ya da erkek olarak ayırmam kimseyi.  O işi yapmak için yeterli bilgisi, becerisi ve isteği var mı diye bakarım.

Pozitif ayrımcılık yaptığım bir nokta var tabii. Eğer bir iş, bir görev, bir çalışma için bir kadın ve bir erkek eş yeterliliğe sahiplerse, kadın olan kişiyi tercih etmek isterim.  Objektif değerlendirmemi bırakmam ama kadınlara fırsat vermeyi tercih ederim.  Bunu birkaç nedenle de özellikle doğru bulurum.  Genelde erkek düşüncesinin iş ve toplum hayatındaki baskın çoğunluk ile temsil edilişine, kadınların duygu, düşünce ve becerileriyle bir renk ve farklılık katmanın değerine inandığım için.  Kadınların, toplumsal bilinç olarak aktif alanda yer alarak tecrübelenmelerine halen çok ihtiyaç olduğuna inandığım için.  

Diğer yandan, sadece kadın olduğu için yetersiz bir kişiye görev vermek her başarılı kadına bir hakarettir bana göre.  Hedefimiz çıtaları düşürmek değil, çıtayı yükseltmek ve kadınların o sınırları aşması ve daha da yükseltmeleri için destek vermektir.

*

Psikolog yazar Angela Duckworth’ün 2016 yılında çıkan “Grit”i adlı bir kitabı var. Türkçe’ye sanırım “Azim” adı ile çevrilmiş.  Ben orijinalini okumayı tercih ettim ve geçen ay okuyabildim.  New York Times’ın çok satanlar listesinde uzunca bir süre kalan kitabın temel konusu tutku ve dayanıklılığın, kararlılığın başarıya etkisi.

Bu kadın araştırmacı yazarın başarı üzerine paylaştıkları dinlemeye değer.  Ve özellikle gerçek ve kalıcı başarının olmazsa olmazlarından, başarısızlıklarda tekrar yolumuza devam edebilme gücünü bulmanın kitapta yer alan ipuçları, toplumda adeta güçlü olmamaları için şartlandırılan kadınlar için daha da önemli gibi geliyor bana.

*
Yaşamda gerçekleştirmek istediklerinizin hayat bulacağını günler dileğiyle.

Hiç yorum yok: