İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

15 Ocak 2020 Çarşamba

Bir Sinan Vardı

Ne zaman yazı yazmanın belki de anlamsız olduğunu, ya da benim yazacaklarımın birileri için anlamı olmayacağını düşünmeye başlasam, aklıma yaşamım boyunca okuduğum sözlerin bende yarattığı etkiler gelir. Bu arada, artık elli yaşıma yaklaşmaya başladığım bugünlerde, yaşamım boyunca gibi kelimeleri kullanabilme hakkını kendimde görmeye de başladım sanırım.  Okuduğu kitaplardan, seyrettiği filmlerden, sanki tam da hissettiğimiz duygular için yazıldığını düşündüren şiirlerden ya da şarkılardan etkilenmeden büyümek imkansızdır belki de.
Rahmetli babam ömrünün son yıllarında, sabahları bir gece önce seyrettiği fimleri anlatmaya başlamıştı.  O ölünceye kadar onki yıl birlikte çalıştık.  Ben evleninceye kadar ve sonrasında da uzun bir süre, işe ben bazen daha erken gittiğim için beraber gidemesek de, işten çoğunlukla birlikte dönerdik, ya da onu eve bırakır kendi evime geçerdim.  

Belki gece artık daha da az uyuduğu için geceleri seyrettiği gerçekten ilginç, çoğu yabancı filmleri, babamın tanımadığım bir yönü ile, karakter ve durum analizleri ile, bende o sohbette film seyrediyormuş tadı bırakarak anlatırdı.  Genellikle evlerimiz ile ofisimiz arasındaki çok da uzun olmayan araba yolculuklarında, beraber gidiyorsak sabahları, ya da akşam dönüş yolculuğunda o gün hangi insanların dünyası ile tanışacağımı düşünürdüm.  Babamın çok farklı bir zekası ve gözlem yeteneği olduğunu hep söylerlerdi ama insanların duygu dünyalarını o derinden irdeleyişini sesli olarak duymak ben de hala insanları daha yakından tanıma ve anlama isteğini uyandırır. 

İş saatlerimiz çok yoğun geçerdi, o nedenle babamla bu sohbetler evde ya da işteki zamanlarımıza değil yolculuklarımıza aitti.  Kimi zaman yanımızda bir şoför olmadan yaptığımız şehirler arası yolculuklar, şimdi fark ediyorum ki, beni tahminlerimin ötesinde zenginleştiren ve ölümünden sonra derinden özlediğim zamanlar.

Çok farklı olaylar, çok farklı zamanlar babamı düşünmeme neden olur.  Kaybedeli onaltı yıla yakın oluyor ve karşılaştığım birçok zorlukta babama teşekkür ederim.  Babam olmaktan öte çok farklı bir iş arkadaşı, enteresan bir öğretmen, anlaması zor bir rol model ve zayıflıkları ve kudretli olduğu kadar naif kuvvetiyle kendiyle tamamen barışık olmanın ve kendini devamlı sorgulamayı seçebilmenin yaşayan örneğiydi.  Sözleri ile değil yaptıkları ile örnek olmanın örneğiydi benim için.  Ben yerine biz kelimesini seven, doğru olanı keşfedebilmeyi ve yapabilmeyi yaşam hedefi seçen, sadece kendi ile yarışan, gördüğü yanlışlara tarafsız kalabilmeyi kendi yararına da olsa başaramayan bir adamdı Sinan Kocasinan.  

Onun için, “başka bir gezegenden” tabirini çok duydum doğrusu.  Hani aile içinde bile demişizdir sanırım.  Yaşamda yıl aldıkça bunun ne anlama geldiğini daha iyi anlıyorum.

Rahmetli babam mükemmel bir adam mıydı bilmiyorum. Onu o kelimenin terazisi ile hiç değerlendirmedim.  Öyle bir hedefi olduğunu da zannetmiyorum.  Onun yaşamı, bir sorgulama, bir mücadele, bir keşfetme mücadelesiydi. Yaşam, hayatının farklı zamanlarında ağır sorumluluklar, zorlu imtihanlar, bir insanın altından kalkması pek mümkün görünmeyen mücadeleler ile karşı karşıya bıraksa da, kalbini katılaştırmadan, şefkat ve nezaketini yitirmeden yaşamayı başarabilen nadir bir insandı babam. 

Babamın bir özelliği daha vardı.  Sonu olmadığı hissini veren her konudaki geniş ve derin bilgisi.  Çocukken babamın bu bilebilme özelliğini bize yılların vereceğini düşünürdüm. Ama elli yaşıma yaklaştığım bugünlerde zamanın yeterli olmadığını keşfetmiş durumdayım.  Bu biraz da Sinan Kocasinan olmakmış.

Babamı çok özlediğim doğru.  Babasını sevmiş ve kaybetmiş her evlat babasını derin bir özlem ile anar ve arar. 

Ben babam kadar Sinan Kocasinan’ı da özlüyorum.  Hayatımdan böyle bir öğretmen geçtiği için çok şanslıyım ve bir o kadar da şanssız.  Böyle maceralar ile dolu bir hocanız var ise, yüreğinizde aynı keşfetme arzusunu yaratabilecek insanlara derin bir özlem duymamanız mümkün değil.

Hiç yorum yok: