İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

5 Ağustos 2020 Çarşamba

Acının Eşiği


Beyrut’a hiç gitmedim.  


Beyrut’u sanırım ilk defa dört, beş yaşlarındayken kısa bir tatilden döndüklerinde annem ve babamdan dinlemiştim.  İkisi de hayran olarak dönmüşlerdi.  


İsmini doğru hatırlamıyor olabilirim ama sanırım Casino du Liban’da seyrettikleri bir showdan bahsetmişlerdi. Sahnede uçaklar ve filler olduğundan. 


Sonra, bundan çok kısa bir süre sonra, iç savaş başlayıp Beyrut zarar görmeye, adeta yıkılmaya başladığında her ikisinin de bu şehir için üzüldüğüne şahit olmuştum.  Uzun yıllar süren savaş ile ilgili neredeyse her haberde annemin içinin sızladığını fark etmiştim.   


Çok güzel bir şehirdi, diye tekrar ederdi.  Annem Beyrut’tan sonra Paris’e gittiğinde, Paris’in farklı göründüğünü, mesela Beyrut’taki Dior mağazasının vitrinin Paris’tekinden mukayese kabul etmeyecek kadar güzel ve etkileyici düzenlenmiş olduğunu gibi detayları da anlatırdı.


2019 yılının Mart ayında Lions Kulüpleri Birliğimizin Akdeniz Konferansı Beyrut’ta yapılmıştı ve esasında benim gitmem gerekiyordu. Hatta, o dönemde Lions’un bir uluslararası yarışmasında Liderlik alanında New Voice, Yeni Ses olarak seçildiğim için Uluslararası Başkanımızın da orada beni takdim etmek için katılmamı rica ettiğini de iletmişlerdi ama mümkün olmadı.   


Şimdi dünden beri gelen haberler ile Beyrut’un yaşadığı ve muhtemelen henüz tam boyutunu idrak edemediğimiz liman patlamasının, bu şehre, Lübnan’a ve insanlarına neler yaşatacağını da tahmin etmemiz mümkün değil.


Haberi televizyonda görür görmez, bilgisayarımın başına geçtim ve Lübnanlı arkadaşlarımın sosyal medya paylaşımlarına baktım.  Sayfalarında bir haber olmadığını görünce bu defa kendilerine özel mesaj yazdım.  Yanıtları gelmeye başladıkça rahatlarken Beyrut’ta yaşananın boyutları ortaya çıkmaya başlıyordu.  


İlerleyen saatlerde akmaya başlayan görüntülerin çoğuna bakamadım.  Birkaç tanesinden sonra Beyrut ile ilgili videoları seyretmeye gönlüm elvermedi.  Yerli, yabancı haber kanallarından akan haberler pek umutlu görünmüyordu. 


Görmediğim bu şehir ve insanları için yüreğim sızlamaya, ya da daha doğrusu, sanki göğsümün ortasına bir taş konulmuş ve bastırılıyormuş gibi değişik bir baskı hissi gelmeye başladı üzerime.  Özellikle annemin çocukluluğumda duyduğum sözleri geldi kulağıma. Ve annem dün de haberleri seyrederken benzer şeyler söylüyordu.


Twitter’da akan haberleri görmezden gelmeye çalışırken gözüme Sayın Elfin Tataroğlu’nun kısa paylaşımı takıldı.  Belki de bu söz yüreğimde tanımadığım bu şehir için hissettiğim ağırlığın nedenini anlatıyordu:


“Kentlerin bir acı eşiği olsa Beyrut bunu çoktan aşmış olurdu. Bu kadar acı yeter…”



Başsağlığı, kuvvet ve sabır diliyorum Lübnan’a ve Beyrut’a.  Huzur dolu güzel günlere ulaşacak gücü bulabilmeleri dileğiyle.

Hiç yorum yok: