İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Kötü Fikir Nedir?


Başlık bana ait değil. Paul Arden’in kitabından, Aklını Kullan Aksini Düşün ’den. Daha doğrusu bu kitabın Türkçesi var ama benim okuduğum İngilizce aslı Whatever You Think, Think The Opposite. Ne kadar basit ne kadar güzel bir kitap bu. Birkaç yıldır elimde geziniyor ve okumaya doyamıyorum. Kimi günler sadece başlığına bakmak bana iyi geliyor; belki bu yüzden kütüphanenin rafına kaldırmak yerine görebileceğim yerlerde bırakıyorum bu kitabı. Kimi zaman da rastgele bir sayfasını açıyorum ve bana hep taze kalabilen bir yaklaşım veriyor.


Bugün için açtığım sayfada: “Her zaman fikir sahibi olmak iyi değildir,” diyor. Haydi bakalım, ne diyor şimdi? Esasında anlam olarak “Çok fikir üretebilmek her zaman iyi değildir,” diye çevirmek belki daha doğru. Bende bir yerlerde Türkçesi de olacak bu kitabın, nasıl çevirmişler bunu acaba? Yaratıcılık ve yeni fikirler üretmek güzel ama fikirlerin sonuca gitmesi için odaklanmak ve üzerinde çalışmak gerekiyor. Odaklanmak kolay değil. Arden diyor ki eğer az fikriniz varsa, o zaman üzerinde çalışacağınız malzeme bellidir, daha kolay yoğunlaşır ve elinizde olan ile bir şeyler ortaya çıkarmaya çalışırsınız. Bunu ekip çalışmalarında görüyorum, benim de dâhil olduğum ekip çalışmalarında. Grup içinde kolay fikir üreten arkadaşlarsak, ancak uygulama eğilimli arkadaşlar azsa düşündüklerimizi hayata geçirmekte zorlanıyoruz. Sonra bakıyoruz ki çok daha az donanımlı olduğunu düşündüğümüz bir grup yapmış ortaya çıkmış. Biz hala dâhice fikirlerimize yenilerini eklemek ile meşgulüz. Takım oluşturulması bu anlamda çok büyük önem taşıyor.


Geçtiğimiz Nisan ayında Kanada’dan gelen ünlü Erickson College’ın kurucusu psikolog Marilyn Atkinson’un birkaç eğitimine katılma şansım oldu. Eğitimlerden bir tanesi takım koçluğu diğeri ise insan kaynağı yönetimi üzerineydi, yine koçluk yaklaşımı ile. Takım çalışması iş hayatının ve yaşamın olmazsa olmazı, ancak etkili takımları kurmak ve işler kılmak o kadar kolay değil. Öncelikle mümkün ise ekibin dengeli kurulması gerekiyor. Çözümler için hayal kurabilmek gerekli, ama aynı zamanda ayağı yere basan ve düşük ihtimalli zorlukları görebilenlere de ihtiyaç var ve tüm bunları objektif ve dengeli olarak görebilenlere de.


Kötü fikir nedir?” diye ortaya bir soru atıyor Paul Arden, ve yine önemli bir noktayı hatırlatıyor. “Bir çözüm üretmek üzere kullanılmayan bir iyi fikir, var olmayan bir fikirdir,” diyor. Sadece kendimde ve çevremde değil Türkiye’de ve Dünya’da fikirlerin iyiliğinin değil fikirlerin uygulanmasına gösterilen özenin başarı getirdiğini görüyorum. Ve “Biz Türkiye’de uygulama konusunda çok iyiyiz,” diyemiyorum. Gelişmiş ülkelere göre bu konuda eksiğimiz var. Yabancı dostlarım genelde sorarlar, “Gençleriniz yeniliklerle çok ilgili ve ataklar, ancak sonradan uzun süreli çalışmalarımız olamıyor, neden?” diye. Yeniliklere açığız, yaratıcı fikirler üretebiliyoruz ve değişikliklere çabuk adapte olabiliyoruz, ancak fikirlerimizi hayata geçirmek konusunda aynı istikrarı göstermiyoruz - gösteremiyoruz - yaratıcılığımıza, yeniliklere açıklığımıza ve esnekliğimize kıyasla. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?


İğneyi kendime çuvaldızı başkasına batırmak istiyorum. Ben fikirlerimi hayata gerçekleştirmekte neden ve nasıl zorlanıyorum? Öncelikle çok fikir üretmek, çok seçenek yaratabilmek bana güven veriyor, ancak aralarından seçmekte zorlanıyorum. Kimi zaman seçmek istemiyorum ve aynı anda farklı şeyleri yapmaya başlıyorum. Birkaç şeyi aynı anda yapmak daha yavaş ilerlemek anlamına geliyor. Herhangi bir projeye veya konuya başladığımda, ilerlerken arada zaman geçtikçe ilk başladığım andaki heves ve motivasyonu korumak kolay olmuyor. Ve belki de teker teker başlayıp bitirebileceğim süreden çok daha uzun sürüyor. Tabii bazı şeyleri paralel olarak yapmanın bana ve yaptıklarıma getirdiği bir zenginlik oluyor, ancak tamamlama ihtimali maalesef azalıyor.


Bir de devam edebilme azmini bulsak yaşam bizleri nereye taşır acaba?