İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

1 Mart 2008 Cumartesi

Müziğin Titreşimleri ile Ruhun Sözleşmesi

Yaşamın sesi size nereden geliyor? Yaşam müziğinizi nasıl yazıyorsunuz?

İstanbul Boğazını saatlerce seyretmek mümkün. Gün içinde neredeyse yüzlerce tekne, gemi, motor evimin penceresinin önünden akıp gidiyor.

Salonda yazmayı severim ben. Fethiye’de de İstanbul gibi evimin salonundadır bilgisayarım. Tabi İstanbul’daki kadar hareketli bir manzara yoktur ama ruhuma çok iyi gelir.

İstanbul Boğazı. Hayatın akışımı temsil eder sanki bana. Boğazın suyu her an’da sanki her iki yöne doğru akar gibidir. Kuleli Askeri Lisesi karşı yakada sağlam bir kale olarak Boğaz’ı korur sanki. Gece ışıkları ile Boğaz’ın her yerinden farklı görünür. Ama ben Arnavutköy’den görünüşü ile tanırım O’nu. Zarif, mağrur ve sağlam.

Kuleli Askeri Lisesi 2.Mahmut döneminin askeri yapılarından biridir. Süvari Kışlası olarak kullanılan bina Boğaziçi’ndeki en görkemli yapılardan biridir. Cumhuriyet’in kurulması ile birlikte, 1925 yılında Kuleli Askeri Lisesi adını almıştır.

Rahmetli dedem Yusuf İzzettin Kocasinan 1910’larda başlayan savaşlar ile Kuleli’den cephelere doğru yolculuğuna başlamış ve Cumhuriyet’in ilanına kadar tüm cephelerde savaşmış. Şam’da bulunmuş, ordunun Şam’ı bir güne boşaltmasını yaşamış. O şanslılardanmış. Sadece şarapnel yaraları ve arasında İstiklal Madalya’sının da bulunduğu madalyalar ile dönmüş İstanbul’a.

Ortaokul yıllarında okuduğum Halide Edip Adıvar’ın “Türk’ün Ateşle İmtihanı” 1918 ile 1923 yılları arasında İstiklal Savaşı anılarını kaleme aldığı çok etkileyici bir çalışma. O yıllarda kendi dedemin neler yaşamış olduğunu bilmek isterdim doğrusu. Gerçekten ‘Anı’ bence önemi yeterince vurgulanmayan bir eser türü. Gerçek tarih anıların satır aralarında saklı.

Mart ayı’nda, 18.Mart günü Çanakkale Zaferini ve Şehitlerini Anma Günü. 1915 yılında İngiliz ve Fransız Donanmaları’nın Çanakkale’den mağlup olarak geri çekilmeleri anısına. Dünya barış, huzur, sevgi dolu günler arıyor. Bizler birey olarak kendi kişisel gelişim yolumuzda yürüyerek bu dünyayı yaratabilme gücünü içimizde taşıyoruz.

Rahmetli Babam yaşamının son yıllarında ne zaman Kuleli’ye baksa, gözleri dolardı. Belki 1950’lerde kaybettiği ve benim hiç görmediğim babasını özlediğinden, belki de bu okuldan çıkan her gencin bu güzel vatan için yaşadıklarını daha yakından hissedebildiğinden.

Kuleli zarif, mağrur ve sağlam, İstanbul Boğazı’ndan geçenleri selamlıyor her sabah ve her akşam…

Yaşam Müziğini Yazmak

2008 yeni yılı sabahı televizyon kanallarından birinde Viyana Flarmoni Orkestrası’nın Yeni Yıl Konseri vardı. Johan Sebastian Strauss’un eserlerine ayrılmıştı bu konser. Fransız Polka’sı, Çin Galop’u, Mavi Tuna Vals’ı, sanki o günden beri farklı bir tat ile kulağımda. Viyana ve Vals bütünleşmiş adeta.

Eskiden, ben ilk ya da ortaokuldayken demeliyim, TRT’de Pazar sabahları Klasik Müzik konserleri olurdu. Hala var mı bilmiyorum, televizyonu çok daha az izliyorum belki de. Ve Pazar sabahlarında Rahmetli Babam bu konserleri seyreder dinlerdi. Klasik müziğin ruha etkisi bambaşka. Masaru Emoto’nun müziğin su kristalleri üzerindeki etkisi hakkında bize söylemeye çalıştıklarında bir doğruluk var sanırım. Vücudu yüzde 70 su’dan oluşan bizler kendimizi hangi müziğin titreşimlerine teslim ediyoruz. Klasik müzik iyidir gibi bir kalıptan bahsetmiyorum. Müziğin titreşimlerinin sizi nasıl etkilediğini gözlemlediniz mi diye soruyorum sadece. Ne dersiniz?

Klasik müziği sevdiğim kadar Türkçe şarkıları da severek dinliyorum. Bazen Türk Sanat Müziği, bazen Türk Halk Müziği, bazen ise o an içimden ne geliyorsa. Bazen radyoda çalan bir şarkı biz sorularımızın cevabını da verebilir.

Mesela Candan Erçetin’in bir şarkısının sözlerinde dediği gibi:

“…Elbette bazen hızla dönüp bazen duracağım.
Elbet bugün ağlıyorsam, yarın güleceğim
…”

Yaşamda üzüntülerde bizim için ve sevinçlerde. Esas olan belki de bu döngüleri, bu iniş çıkışları kucaklamak ve öğrenip devam etmek. Her hakkıyla oynadığımız rolümüz ile bir sonraki sahneye ya da oyuna geçiyoruz bu yaşam tiyatrosunda.

Soruyu Sor, Cevap Gelir

Oyunun ipuçlarını takip etmek için kendimize sorular sormak işe yarıyor doğrusu.
Neyi mi sormak? Örneğin, The Secret filminde yer alan hocalardan ve “Bolluk Yasaları” kitabının yazarı James Arthur Ray, yaşam’da her gün aklınızda olması gereken 3 basit soruya işaret ediyor:

1- Ne olmak istiyorsunuz?
2- Ne yapmak istiyorsunuz?
3- Neye sahip olmak istiyorsunuz?

“Leonardo da Vinci Gibi Düşünmek” adlı kitabın yazarı Michael Gelb diyor ki: “Soruları sormak dikkatimizi otomatik olarak cevaplara yönlendirir.” Hedefler bize adım atma gücünü veriyor. Tabi, bunların sadece dış etmenler olduğunu ve sahip olduğumuz en değerli şeyin “kim olduğumuz” ama bence “ruhumuzda, içimizde, yüreğimizde kim olduğumuz” olduğunu hatırlamak. Bio-enerji hocam Moshe Abudaram’da “Soruyu sor cevap gelir” diye yüreklendirirdi beni ve genelde de haklı çıkardı. Başka hangi sorular var aklınızda?

*-*-*

Yaşamın sesi baktığınız yerden, bakmayı seçtiğiniz yerden ve şeylerden geliyor.
Neleri seçiyorsunuz? Kendi şarkınızı siz besteliyorsunuz aslında, size verilen notalar ve seçtiğiniz enstrümanlar ile.

Hayatınızın en sevdiğiniz şarkınız olması dileğiyle…
Sevgiler,
Z.
_______________________________________________
Ayın Onaylaması:

“Ben biliyorum ki bir kapı kapandığında her zaman yepyeni bir kapı açılır. Yaşamındaki yeni başlangıçları kucaklıyorum ve yeni fırsatları en güzel şekilde değerlendiriyorum.”
Dr. Doreen Virtue, “Yeryüzü Melekleri” Kitabının Yazarı
_______________________________________________
Üstatlardan:

“Eğer bir kişi bir şeyin üstadı olmuşsa ve bir şeyi çok iyi anlıyorsa, o zaman o kişi birçok şey hakkında aynı iç görüye ve bilgiye sahip olmuş demektir.”

Vincent Van Gogh
________________________________________________
Zeynep’in Okuma Tavsiyesi:

“Türk’ün Ateşle İmtihanı”; Yazar: Halide Edip Adıvar