İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

1 Kasım 2007 Perşembe

Moshe Sizi Farklı Düşünmeye Davet Ediyor


Lisedeyken, okulumuzun İngilizce Gazetecilik Kulübünün başkanıydım. Bilgisayarlar daha çok yeni bir şeydi. Sanırım koca okulda bir tane vardı gazeteyi çıkarmaya başladığımızda. Adı “Bonus” tu. Bonus artık kredi kartları nedeni ile belki de öğrendik ama ikramiye, prim demekti. Gazetemizin logosu da şirin bir dinozordu. Okulumuzda aynı zamanda Türkçe bir dergi çıkarılırdı. Onun da adı “Serçe”ydi. Ben her ikisine de yazı hazırlardım. Hatırlıyordum da lise son sınıftayken üç tane de röportaj yapmıştım. “Kadının Adı Yok” adlı kitabı ile Türkiye’de bir olay yaratan rahmetli yazar Duygu Asena, tiyatro sanatçısı ve yönetmen Haldun Dormen, yazar ve gazeteci Zeynep Oral. Yıl 1988’i göstermekteydi. 19 yıl sonra röportaj yapmaya tekrar niyetlendiğim de sevgili hocam Bay Moshe Abudaram ile yeni yolculuğuma başlamak istedim. Kendisi muhtelif dallarda yıllardır sabırla öğretmenim olmaya devam ediyor. O’nun dünyasını bu vesile ile sizlerle de bir nebzede olsa paylaşmak istedim.

***
Zeynep: Bu röportajda biraz zorlanabilirim. Siz herkesin sizi ilk isminiz ile çağırmasını ve “siz” yerine “seni” tercih ediyorsunuz. Biliyorsunuz bunu ben yıllardır ısrarlarınıza rağmen başaramadım. Bizce yaşı büyük olanlara özellikle de öğretmenlerimize sen diye hitap etmek kolay değil. Ben anneme ve rahmetli babama da siz diyerek hitap ettiğim için daha da zorlanıyorum. Ufak çocukların Moshe ve sen diye hitap etmesini istiyorsunuz. Bu konuda neden ısrarcısınız?
Moshe: Ben de eski bir aile düzeni içinde büyüdüm. 1945 yılında İstanbul’da doğdum bildiğin gibi. Gel bu defa tekrar dene sen demeyi çünkü olmayacak. Kabul?

Zeynep: Sizi kırmak sanırım mümkün olmaz herhalde hocam. Lütfen devam et Moshe demek istiyorum, ama sanırım şimdi başaramayacağım. İleride şansımı deneyeme söz verebilirim tabi ki.
Moshe: Resmiyet bana kalıplar getirmesi anlamında uymuyor. Üzerinde çalıştığım dala da uymuyor. Çalışmalarımızda açık ve birbirimize dürüst olmamız gerekiyor. Gelişimi bu şekilde sağlayabiliriz. Bana Bay Moshe ya da Moshe Bey dediğinde bir bariyer koymuş oluyoruz aramıza. Amerika’da, İsviçre’de ya da İsrail’de resmi olmamak daha kolay Türkiye’ye nazaran. Biz duvarları yıkmaya çalışıyoruz, yeni duvarlar örmeye değil. Yaşamda o kadar çok engel var ki, bir tane de ben koymak istemiyorum prensip olarak. Saygılı olalım birbirimize ama açık ve kalpten konuşalım, ruhtan ruha bir konuşma olsun. Çocuklara gelince, benim bu yaşamda onlardan daha uzun süre yaşamış olmam, onlardan daha iyi olduğum ya da gerçekten daha çok şey bildiğim anlamına gelmiyor. Bir çocuğun ruhu ile bir erişkinin ruhunun seviyesi farklı mı? Alçak yüksek kavramları neye göre tanımlanıyor, tarifleniyor?

Zeynep: Enerji tedavi metotlarını yıllardır öğretiyorsunuz, uyguluyorsunuz ve danışmanlık yapıyorsunuz. Klasik bir soru olacak ama nasıl başladınız? Olağanüstü bir yetenek midir bu? Allah vergisi bir şey mi? Ne yaparsınız? Bu bilgi nereden geliyor?
Moshe: Farklı tamamlayıcı tıp metotlarını ve usullerini kullanıyorum ve öğretiyorum. Reiki bunlardan biri. Reiki dünyaya en yaygın olarak bilinen ve kullanılan enerji metodu diyebiliriz. Aynı zamanda bio-enerji ve duygusal ve ruhsal enerji temizleme metotlarını da öğretiyorum. Reiki öğretilmesi kolay bir metot ancak bir o kadar da etkili. Senin benim hoca olarak yetiştirdiğim öğrencilerimden biri olmandan gurur duyuyorum. Başarılı uyguluyorsun. Farklı kişilere yaşam kalitelerini yükseltmek üzere farklı metotlar uyguluyorum. Kristalleri kullanıyorum, çiçek özlerini, renk terapisi ve meditasyon gibi metotları da kullanıyorum. İhtiyaç olduğu durumlarda da geçmişe dair travmaların etkilerini azaltmak için regresyonda uyguluyorum. Kimileri bu yaptıklarımıza yaşam koçluğu diyor.

Zeynep: Ancak, bana göre yaşam koçluğu tam tarif etmiyor yaptıklarınızı. Geçmişe, şimdiye haydi cesaret edip söyleyeyim geleceğe bakıyorsunuz. Siz “Ben 44 Yaşındayım Oğlum 53” adlı kitaptaki Ari isimli karakter olarak da biliniyorsunuz. Kitapta bahsedildiği gibi bir medyum musunuz? Yaptıklarınızı nasıl tarif edersiniz?
Moshe: Bu kavramlar ve konular hakkında nasıl hissettiğimi Zeynep sen biliyorsun esasında. Netleştirmemi istemeni anlıyorum. Tamam. Öncelikle sorayım, neden bir etiket takmak gerekiyor? Biz herşeyi ver herkesi etiketliyoruz. Ama bunu yaparken elimizde yeterince bilgi var mı? Çoğu zaman – yok. Esasında nadiren yeterli bilgi olur elimizde önceden. Şimdide yaşamaya ihtiyacımız var. “Şimdinin Gücü” diye çok güzel bir kitap var. Eğer şimdi de kalmayı başarabilirseniz, çok bilgi edinebilirsiniz. Herkes kendisi ve yaşamı hakkında bilgi elde edebilir. Biz duymayı unuttuk, görmeyi unuttuk. Bugün sıcaklık kaç derece? Bu sabah ofisime gelirken hava nasıldı? Güneş mi vardı bulutlu muydu?

Zeynep: Sabah gelirken trafikten dolayı çok dikkat edemedim desem. Biliyorsunuz biz İstanbul’da araba kullanırken genelde aklımız başka yerlerde oluyor.
Moshe: Güldüğünü görüyorum, yani anladın ne demek istediğimi. Lafı dolandırmaya gerek yok. Sen genelde dikkatli bir insansın ve sen de kendi öğrencilerine farkındalık konusunda uyarılarda bulunuyorsun. Fark etmenizi istiyorum ki biz çoğu zaman geleceği planlamak ile meşgulüz, ilerideki an’lar ile uğraşıyoruz. Ya da neleri hatalı yaptığımızı düşünüp duruyoruz. Durun. Yaşamaya devam edin. Bütün bilgi şimdi’de veriliyorum. Benim yaptığım da bu. Ben bakıyorum ve bize sunulan bilgileri alıyorum, görüyorum, kullanıyorum. Öğrettiğim de bu. Çünkü bunu yapma hakkı ve yeteneği herkese verildi. Seçiyor musunuz? Konu bu.

Zeynep: O zaman biz geçmişi, şimdiyi ve geleceği bilebilir miyiz?
Moshe: Tam ve net olarak ne yapman gerektiğini hissettiğin, bildiğin an’lar olmuyor mu? Arşimet hamamdan koşarak çıkıp “buldum” diye bağırdı. Şimdi’de odaklanabildiğinde cevaplar her yerde ve çabuk olarak gelir. Bağlanabilme metodu bul. İçindeki sessizliğe, ya da sese – nasıl adlandırdığın önemli değil – an’a bağlan. Bazıları meditasyon yapar. Kimileri duşa girer ya da müzik dinler. Kimileri bir enstrüman çalarken bu bağlantıyı sağlarlar. Dene ve gör. Çoğu zaman bilgi sana gelmez. Sen bağlanırsın. Tabi bazen melekler dünyasının da kulaklarımıza bir şeyler fısıldadıkları olur.

Zeynep: Bizim meleklerimiz var o zaman? Nedir, kimdir bu varlıklar?
Moshe: Şimdi, genel bir bakış açısı ile değineceğim. Melekler konusu çok geniş bir bahis. Hepimizin koruyucu melekleri var. Şöyle diyeyim. Biz insanlar temelde bir çekirdek etrafında dönen elektronların oluşturduğu bir yapıdan, enerjiden oluşuyoruz. Evrende çok farklı enerji türleri ve yapıları var. Melekler dediğimiz varlıklarda farklı bir enerji formu. Koruyucu meleklerimiz ömür boyu bizimle kalan ve bize destek veren enerjilerden.
Bazen bir insana yardım etmek için kuvvetli bir istek duyarsın ve bu insan ile bir konuşma imkânın bile yoktur. Bu istek nereden geldi o zaman? Olay şudur, bir insan bir yardım dileğinde ya da yardıma ihtiyacı olduğunda, bu kişinin koruyucu melekleri diğer melekler ile irtibata geçer ve bu insan yardım edebilecek kişi kim ararlar. O insan bulunduğunda, o kişinin koruyucu melekleri kulağına adeta yapılması gerekeni fısıldar. Bambaşka kıtalarda olabilirsiniz, ancak eğer yardımı yapması gereken kişi siz iseniz mutlaka mesajı alırsınız. Evrende mükemmel bir iletişim ağı vardır. Siz dinliyor musunuz? Mesele budur.

Zeynep: Peki gelecekten bahsettiğimizde – biliyorsunuz Türkiye’de kahve içipte fincanı kapatmamak olmaz. Genelde eğlence için yapılır bu ama içimizdeki geleceğin bize neler getireceğini bilme isteğini de gösterir. Ne dersiniz geleceğe bakabilir miyiz? Kendi geleceğimize bakabilir miyiz? Mümkün mü?
Moshe: Öncelikle, biliyorsun ki bunu her zaman söylerim, her şey mümkündür. İstedikten sonra her şey mümkün. Mümkün olmasını istiyor musun ve bir yandan da istemeli misin? Gel ben de sana bunu sorayım. Gelecek ya da yarın kelimelerini kullanıyoruz ama esasında geçmiş ve gelecek ve şu an birbirinden farklı şeyler değil ki. Tüm film DVD’de yazılı. Sen seyretmek için başından sonuna gitmelisin anlamak için ama hepsi orada. Tabi, bir de bize dair olan, kendimize dair olan şeyleri görmek her zaman daha zordur. Evrenin, Yaradan’ın bir nevi emniyet mekanizması da diyebilirsin buna. Ben diyorum ki gelecek ile uğraşmak niye, şu an’ın kalitesini artıralım, şu anki problemleri çözelim, şu an ki enerjiyi yükseltelim. Yarın dediğimiz şey otomatikman daha iyi olacaktır. Aksi mümkün değil.

Zeynep: Ama geleceğimiz biz yaratıyoruz diyoruz. Eğer her şey yazılı ise, o zaman neden uğraşıyoruz, çabamızın amacı ne?
Moshe: Geleceğimizi bir yaratıyoruz, bu doğru. Mesela sen kendin buraya gelmeyi seçtin. Yani Türkiye’de İstanbul’da doğmayı seçtin, Mayıs ayının bir gününde doğmayı ve hangi anne ve babadan doğmak istediğini seçtin. Ruhunun bu aşamada öğrenmesi gerekenler ve bir yandan da yapman gerekenleri gerçekleştirmek için. Bir yol seçtin ve geldin. Şimdi yazdığın oyunu ne kadar iyi oynayacaksın – işte bu senin ikinci seçimin. Şimdi’de bir şey yarattığında, geçmiş gelecek her şey değişir. Her an birbirine bağlı. Ve hatırlamak gerekir ki, sadece yaptıklarımızın değil, niyetlerimizin de yaşamımız üzerinde büyük bir etkisi vardır.
Örneğin, bir çalışma sırasında bir danışanın geçmişinde ya da geçmiş yaşamında bir sarsıntı, bir travma yaşanan bir durum gördük. Burada farklı seçeneklerimiz var. Geri gidebilir ve oradaki yaşananların metnin yeniden yazabiliriz ki sen ters akım terapisi dediğin çalışmada bunu o metot ile yapıyorsun. Başka metotlarda var. Ya da o duruma gittiğimizde yaşanan nedeni ile enerji alanımızda etki bırakan duyguların etkilerini temizleyebiliriz. Olay yaşanıp geçmiştir, ancak olumsuz duyguların negatif enerjisi üzerimizde kalmıştır. Bu deniz, yüzme korkusu, yükseklik korkusu, klostrofobiler ya da alerjiler olarak kendini gösterebilir mesela.

Zeynep: Benim yoğun olarak alerjilerim vardı biliyorsunuz. Son 3,4 yılda bunların birçoğundan kurtulma şansına kavuştum. Peki, bu herkes içinde geçerli olabilir mi?
Moshe: Çalışmalar gösteriyor ki alerjilerin büyük bir kısmı duygusal, ruhsal nedenlere dayanıyor. Benim danışanlarımda gördüğüm durumlarda bunu teyit ediyor. Örneğin bir bayan danışanım ne zaman tavuk yese, cildi kızarıklıklar ve kabarmalar oluyor. Ben bu alerji ne zaman başlamış diye baktığında, çocukluğunda bir zamana dayandığı ortaya çıktı. Ne olduğunu görmek için biraz daha derine baktık. Burada ya biz danışman olarak o döneme bakabiliriz ya da bazen danışanımız ile birlikte o zaman dilimine beraber bakabiliriz. Hipnoz vari bir metot ile diyebilirim kısaca. Bu hanımın durumunda, ufak bir kız çocuğu iken bir akşam ailece sofrada oturulmuş, tavuk yenirken telefon çalıyor ve çok sevdiği babaannesinin vefa ettiği haberini alıyor aile. Çocuk tavuk yiyordu ve farkına varmadan tavuğu çok büyük bir kayıp yaşamak, sevdiklerini kaybetmek ve yas tutmak ile bağlıyor. Reaksiyon başlıyor. Şimdi biz bu bağlantıyı temizlediğimizde, bu duyguları temizlediğimizde, bakıyoruz ki sürpriz – hanımın tavuk alerjisi ortadan kalkmış.
Her hastalığın çok farklı nedenleri var. Aynı hastalığın farklı insanlarda farklı nedenleri var. Her şey insana bağlı. Enerji bakış açısına göre insan bakıyoruz ve elimizdeki araçlarımıza bakıyoruz. Her insan farklı ve ihtiyaçları da farklı. Reiki, bio-enerji yada IPEC araçlarımızdan bazıları. Refleksoloji, aromaterapi veya renk terapisi de kullanabiliriz. Bir insan bana danışmak için geldiğinde, ben o kişinin ruhuna, o kişinin enerjisine sorarım, ihtiyacı olan nedir diye. Bizim ruhumuz, enerjimiz her şeyi biliyor. Ruhun bildiğini bedenimize ve zihnimize aktarmasını sağlamak önemli olan. Bizim yaptığımız bedenin, zihnin, kalbin ve ruhun ortak hareket etmesini, uyum içinde olmasını temin etmek. O zaman mucizeleri kendi yaratıyor insan.

Zeynep: Zamanımız ve yerimiz daralıyor. Daha başlayamadık gibi de geliyor bir yandan. Ne yapmalı?
Moshe: Her zaman beklerim diyeyim. Başlamak bizim hayal ettiğimizden çok daha büyük bir şeydir. Bunu bilin.

Zeynep: Teşekkür ediyorum. Bu sohbete en kısa zamanda tekrar devam etmek dileğiyle diyorum.
Moshe: Teşekkür ederim Zeynep. Her zaman dediğim gibi, hep olumlu düşün, olumlu ol. Reiki prensiplerini hatırla. İnsanlara, büyüklerine saygılı ol, ekmeğini helal yollardan kazan ve endişelerden uzak dur. Ve unutma ki, bize her gün taşımamız gereken yüklere yetecek kadar enerji, güç verilecektir. Bu evrenin bir sözüdür bize. Yarın bize gereken ise yarın verilecektir. Geleceğe bakmayı bırakın. Yarın nasıl olsa gelecek. Bilinen bir yarına uyanmak o kadar keyifli mi ki? Biliyorsun Paul Arden diyor ki “Aklını kullan, aksini düşün.” Farklı düşün, kalıpların dışında düşün, kalıplarını kır; işte o zaman bak gör yaşam nasıl aydınlıyor. Şansınız bol olsun.

***

Heyecan, neşe ve mutluluk dolu bir ay diliyorum.
Sevgilerimle.
Z.
____________
Ayın Onaylaması:
“Tüm insanlara ve kendime de hoşgörü, şefkat ve sevgi doluyum.”
By Louise L. Hay

Üstat’lardan:

“Bir şey yaptığın zaman, tüm benliğin ile yap. Teker teker. Ben şimdi oturuyorum ve yemek yiyorum. Benim için şu an’da bu yemekten, bu masadan başka bir şey yok bu dünyada. Tüm dikkatim ile yiyorum. Yapman gereken de bu – her şeyde. ”
George I. Gurdjieff

Zeynep’in Kitap Tavsiyesi:
“Özgüven Kazanma Yolları II”; Dale Carnegie.