Yaşamayanınız
yoktur sanırım, bazen bir istek gelir ve Dünya için, Ülkemiz için,
mahallemizdeki ihtiyaç sahipleri için, çocuklar için, doğa için bir şeyler
yapmak isteriz. Aklımıza bir fikir
gelir, yüreğimize bir heyecan dolar.
Yapacağımızın anlamlı olduğunu hissederiz. Hatta bu düşüncelerimizi paylaşmak isteriz.
Anlatırız. Heyecanla, istekle, yapma azmi ile paylaşmak isteriz. Paylaşırız.
Ve hemen
olmasa bile neredeyse çok geçmeden şu cümleleri mutlaka duyarız, “Neye yarayacak?”, “Böyle gelmiş böyle gider”, “Bu
kişilere ulaşsan ne olacak, daha milyonlarcası var?” ve akabinde cümlelerin
cümlesi mutlaka gelir - “Bu dünyayı sen
mi kurtaracaksın?”
Sivil Toplum
Hareketi’nin içinde olup, sosyal çalışmalarda destek verip bu ve benzeri
cümleleri duymayan yoktur.
Yaptıklarımızın çok güzel olduğu ile başlar bu cümleler genelde. “Çok güzel bir şey yapıyorsun ama bunlar pek işe
yaramaz, kıymetini bilmezler.” “Çok
iyi yapıyorsun ama biliyorsun falanca da bunları denedi sonra olmadığını gördü.” Vesaire, vesaire, vesaire.
Hani biz
heyecanımızı paylaşmak, çoğu zaman sadece manevi olarak desteklenmek, yeni
fikirler alabilmek umudu ile paylaşırız.
Ama karşımıza çıkan neden başaramayacağımız ve yaptıklarımızın boş olduğu
konusunda bizi ikna etmek isteyenler olur.
Olabiliyor. Yine klasik cümleler
vardır sivil toplum çalışmalarının içinde olanların duyduğu. “Kendini
çok yoruyorsun.” “Kendini bunlarla
biraz oyala ama kendini çok da kaptırma.” “Sen yap yine ama bil ki hiçbir şeyi değiştiremezsin.”
Yaşamın bir
alanında katkı koymak isteyen hepimiz bu cümleleri duymuşuzdur. Aramızda duymayan varsa çok ama çok şanslı
demektir. Esasında bizler de şanslıyız,
çünkü karşımıza bu cümleleri söyleyenler kadar farklılarını söyleyenler de
çıkıyor. “Yapabilirsin”, “Neden olmasın”,
“Şunu da denesene”, “Ben nasıl yardımcı
olabilirim?”, “Bizler de katılmak
isteriz” diyen insanlar.
Diğerlerinden daha az akıllı, daha saf veya daha çok zamanı olan
insanlar değiller. Onların farkı belki
yaşama katkı koymak isteyenlerin ortak farklılığı.
Umudu ve
sevgiyi seçenlerden olmak. Yüreğimize
doğru gelen ilhamların yaşam yapbozunun tamamlanmak için gerek duyabileceği
parçalar olabileceğine inanmak. Bazen
tam da böyle olduğunu görmeye açık olmak.
Gerçekleri görmeye açık olup daha iyi bir dünya, daha iyi bir yaşam,
daha mutlu bir insanlık için her zaman yapılabilecek bir şeyler olduğuna
inanmak. Yaşamda yapılanların hiçbir zaman boşa gitmeyeceğine inananlardan
olmak.
*
Sivil toplum
çalışmalarının içinde sanırım onbeş yıldır aktif olarak yer alıyorum. Daha öncesinde iş yoğunluğum nedeni ile daha
çok yardım etmeyi seçiyordum. İhtiyacı
olanlara yardım etmek. Sivil toplum
hareketi Türkiye’de bu son onbeş yılda çok farklı bir atılım ve kuvvetlenme
yaşıyor ve bu da bizlere sivil toplum gönüllüsü olmak ne demek öğrenme şansı
veriyor.
Benim sivil
toplum çalışmaları dediğimiz dernek ve vakıf çalışmaları ile öğrendiğim çok
önemli bir bilgi var. Benim sosyal
çalışmalarda bakış açımı derinden değiştiren bir bilgi. Belki eskiden aynı olduğunu otomatik olarak
düşündüğüm muazzam bir farklılığa dair bir bilgi. Üyesi olduğum Muğla Fethiye Lions Kulübü
Derneği ve derneğimizin bağlı olduğu, 210 ülkede faaliyet gösteren Uluslararası
Lions Kulüpleri Birliği, kısaca Lions sayesinde idrak ettiğim bir bilgi. Sivil toplum çalışmasının ruhuna dair.
Beni iş
hayatından farklı bir boyutta sosyal yaşamda proje üretmek kavramı ile
tanıştıran Lions Kulüpleri Dünya’daki 100. Yılını kutlamak üzere. Amerikalı
Melvin Jones, Chicagolu bir sigortacı olarak 1917 yılında, bizler Türkiye’de,
Anadolu topraklarımızda özgürlük ve cumhuriyet mücadelemizin temeli olacak
zorlu günlerimizi yaşarken, Amerika Birleşik Devletleri’nin o günkü refah
şartları içerisinde, bugünkü sivil toplum anlayışının temellerinden birini
oluşturan Lions derneklerini kurmaya başlıyor.
Topluma katkı koymadan sadece ticari başarı veya kazanç için yaşamın
sürdürülemeyeceğine inanan iş adamları olarak bu hareketi başlatıyorlar. Aynı yıllarda aralarında bugüne kadar devam
eden Rotary Kulüpleri gibi başka oluşumlar da harekete geçiyor.
Anadolu
topraklarında, Türklerin yaşamında imece, yardımlaşma hep canlı olmuş
kavramlar. Yani bizler başkalarına
yardım etmeyi ve dayanışmayı çok iyi bilen bir kültürden geliyoruz.
Kökenlerimizde bu var. Bununla birlikte takriben yüz yıl önce
Dünya’da filizlenmeye başlayan sivil toplum hareketinin, özellikle Lions
hareketinin farklı bir yaklaşımı var.
*
Lions’un bir
sloganı vardır “Hizmet Ediyoruz,” diye.
İngilizce “We Serve,” olarak ifade ettiğimiz. Lions dernekleri ile tanıştıysanız bu kısa
cümleyi mutlaka görmüş veya duymuşsunuzdur.
Hizmet ediyoruz derler, deriz. “Nerede ihtiyaç varsa orada bir Lion vardır,”
diyerek ihtiyaç olan yerde çalıştıklarını da belirtir Lionlar. “Başkası
için yardıma eğilmedikçe kimse dik duramaz,” demiş Kurucumuz Merhum Melvin
Jones.
“Hizmet
ediyoruz” benim için fark yaratan sihirli bir kısa cümle.
Lions
dernekleri üyeleri diyorlar ki, bir insana yardım edebilirsiniz ve o günkü
sorunlarını o süre içinde giderebilirsiniz ama bu yeterli olmaz. Yapılması gereken şey projeler üreterek bu
kişilere hizmet götürmektir. Kalıcı
olabilecek çözümler götürmektir, çözüm için çalışmaktır, gönüllülerin
zamanlarını ve yüreklerini de maddi imkânlar kadar ortaya koymalarıdır. Birlik içinde çalışmaktır.
Yani bir
çalışma için bir insana, bir gruba, çalışmalarına inandığımız başka bir derneğe
çıkarıp para vermek, zaman zaman yapsak da, Lions Kulüplerinin hedefi değildir.
Çünkü bunu yapmak kolaydır. Bunu birey olarak, aile olarak, bir arkadaş grubu
veya bir şirket olarak yapabiliriz. Ama
ihtiyacın nedenini anlayabilirsek bu ihtiyacın kaynağını dönüştürebilirsek
dokunduğumuz insanların hayatlarında kalıcı dönüşümler yaratabiliriz. Sivil toplum hareketi dediğimiz yaklaşım
bilinçlenelim der, birlikte hareket edelim der, tecrübelerimizi birleştirelim
der ve özellikle ve özellikle süreklilik der.
Yani çalışmalarımız sürekli olmayı hedeflemezse işte o zaman faydası eksik
kalır.
Şimdi maddi
destek istenmesi konularında benim üyesi olduğum Lions derneğimiz dahil
talepler gelmiyor mu, geliyor. Hem de o
kadar çok ki. Bu farklı derneklerin
temsilcilerine yardım etmek ile hizmet etmek kavramlarının arasındaki önemi
anlatmaya gayret ediyoruz. Ne mutlu ki
sivil toplum düşüncesi Türkiye’de çok olumlu şekilde gelişiyor. O yüzden şirketler de artık yardımlar yapmak
yerine projeler oluşturuyorlar. Mesela
bir okulun boyanması için para vermek yerine, malzemeleri alıyorlar ve çalışanlarına
o okulun boyanması için görev alarak gönüllü hizmet yapma şansı
veriyorlar. Yani maddi destek ile
bireyin katkısını birleştirerek. Dernekler,
kurumlar eğitim projeleri yapıyorlar, mesela imkanı az olan insanların
katılabileceği eğitim akademileri kuruyorlar, kültürel projeler yapıyorlar,
mesela imkanı çok dar çocuklardan orkestralar oluşturuyorlar ve onların
yeteneklerini geliştirmelerine fırsat veriyorlar. O çocuklara para vermenin ötesinde farklı bir
gelişim ve katkı sağlıyorlar. Türkiye sivil
toplum çalışmasında proje üretmek, yani hizmet üretmek ve uygulamak
kavramlarını hızla öğreniyor.
*
Uluslararası
Lions Kulüpleri Birliği’ne bağlı dernekler Türkiye’de 1963 yılında açılıyor. O
günden beri Lions dernekleri, Lions Kulübü üyeleri Türkiye’de binlerce proje
yapıyorlar, okullar, hastaneler, sağlık
ocakları yapıyorlar. Binlerce okulun
laboratuvarlarını, yemekhanelerini, kütüphanelerini yapıyorlar. Birçok okulu bilgisayar ile buluşturuyorlar,
binlerce çocuğa gerçekten hiçbir karşılık beklemeden burs veriyorlar. Lions’da, sadece Türkiye’deki değil tüm
Dünya’daki oluşumlarında en büyük prensip – hiçbir karşılık beklememek. İnsanın inanası gelmiyor ama gerçekten benim
saygı duymamı sağlayan en büyük özelliği de bu.
Edilirse bir teşekkür. Beklenen sadece bu.
Japonya’daki
Lionlar da böyle. Makedonya’daki Lionlar da. Avusturalya’dakiler de
Amerika’dakilerde. Bizzat gördüm,
yaşadım. Ortak projelerde çalıştım. Mesela 2011 yılında Japonya’da yaşayan büyük
depremde orada içme suyu sıkıntısı yaşanınca, Fethiye ve Antalya İli’ndeki
Lions Kulüplerimiz bir oldu ve imkanlarımızı harekete geçirerek Japonya’ya içme
suyu gönderdik. İhtiyaçları olan içme suyu yokluğuydu, bunu göndererek onlara
hizmet ettik. Çalışarak onların bir
ihtiyaçlarını giderdik. Japon Lions
Kulübü Üyelerinin 1999 yılı Marmara Depremi’nde Türkiye için yaptıklarını hep
hatırlayarak.
O yüzden hem
gurur duyuyorum, hem de Lions Kulüpleri ile karşılaştığımız için kendimi şanslı
hissediyorum. Türkiye’deki 15 Temmuz
hain darbe girişimi bize sözde insana ve gençlere yapılan yardımların nasıl
kötü amaçlar için yapılabildiği gösterdi. Gerçekten karşılıksız hizmet eden
insanların ne kadar değerli olduğunu bana tekrar tekrar fark ettirdi.
Lions 200’ü
aşkın ülkede sivil toplum gönüllüsü olmayı bizlere benimseten yaklaşımları ile
ne kadar şeffaf, ne kadar doğru, ne kadar etkili, ne kadar insana kıymet veren
bir yaklaşım.
8 Ekim günü
“Dünya Lions Hizmet Günü” olarak kutlanır.
1917 yılında kurulan Lions 2017 yılında hizmette 100. Yılını kutlamaya
hazırlanıyor. Bu nedenle 3-9 Ekim 2016
tarihleri arasında, yani bu hafta Dünya’da takriben 1,5 milyon üyeli Lions
Ailemiz hizmet etmek için hummalı olarak çalışacak. Lions’un “Lions, Özgürlük, Anlayış, Ulusumuzun
Güvenliğidir” sloganının ışığı altında. Çünkü sivil toplum hareketi, Lions bize
öğretir ve hatırlatır ki ilk hizmet yerimiz her zaman öncelikle en
yakınımızdır. Ve oradan bakış açımızı
genişleterek hizmet etmeye devam ederiz.
Komşumuz, mahallemiz, şehrimiz, Ülkemiz, Dünyamız.
Görürüz ki
bir kalbe çok şey sığar ve kalbimize aldıklarımız için yaptıklarımız Dünya’yı
değiştiremese de dönüştürür.
Acıyı
sevgiye, hüznü neşeye, yalnızlığı kardeşliğe, acizliği özgürlüğe.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder