İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com

19 Ağustos 2014 Salı

Kaybolan Olta, Bir Havlu ve Ruhun 52 Taşı



Bazılarınız benim Joy Drake ve Kathy Tyler tarafından geliştirilen "Dönüşüm Oyunu (Transformation Game)"nun Kolaylaştırıcısı olduğunu biliyor. Dönüşüm Oyunu hayatımı hem oynadığım yıllarda hem de kolaylaştırıcısı olmayı öğrenirken ve sonrasında açan, ihtimalinin bile farkında olmadığım dünyaları keşfetmemi sağlayan, çok değer verdiğim bir kişisel gelişim aracı. Muazzam bir yaşamı keşif aracı.

Bu Oyun'da 52 tane Melek Kartı vardır. Arkadaşlarımdan bir tanesi benim için bu 52 meleği 52 taşa farkı resim ve desenlerle çizerek bir set olarak hazırlamıştı. Taşlar bana geldikten kısa bir süre sonra kalabalık bir arkadaş grubunu evimde ağırladım. Ben farklı kartlar çektirmeyi severim. O akşam da kart yerine arkadaşımın bana hazırladığı bu taşları arkadaşlarımın çekmelerini ve taşlardaki kelimelerin mesajlarını almalarını önerdim. Taşlar çekildi, paylaşıldı. Taşları sonrasında kutusuna geri bırakmalarını rica ettim.

Gece arkadaşlarımı yolcu ettikten sonra uyumadan önce içimden bir ses nedense taşlara bakmamı söyledi. Dedim ya her nedense taşları kontrol ettim ve bazı taşların, bazı meleklerin olmadığını gördüm. Kısa süre içinde arkadaşlarımızın bazılarının taşları geri vermeleri gerektiğini duymadığını fark ettik. Hatta taşların bir tanesi yolculuk yapıp İzmir'den geri geldi.

52 kelimenin, 52 Melek'in içinden bir tanesi o günden bugüne ortaya çıkmadı: 'Açıklık'

Bundan sanırım dört yıl kadar önceydi Japonya'da bir ailenin evinde akşam yemeğine davet edilmiştim. Yemeği yedikten sonra Japonya'da genelde adet olduğu üzere ev sahipleri bana küçük bir hediye vermek istediklerini söylediler. Genelde yapıldığı üzere bana bir el havlusu hediye edeceklerdi. Japonya'da havlu sık verilen hediyelerden biri. Ancak ev sahiplerim bana kapalı şekilde farklı havlular uzattılar ve seçmemi istediler. Doğrusu ben böyle küçük oyunları ve sürprizleri severim ve bir havlu seçtim.

Havluyu seçtikten sonra açmamı ve yazan mesaja bakmak istediklerini söylediler. Ben havluların kapalı duruşlarından üzerilerinde bir yazı olduğunu görmemiştim. Açtım. Okudular. Birbirleriyle gülümseyerek bakıştılar. Meğerse havluyu seçmemi isterken seçtiğim havlunun benim ruh yapımı, ruh yolumu ifade eden, gösteren bir mesaj olmasını dilemişler. Havluda yazan mesajı ve sonra diğer havlularda yazan mesajı paylaştılar. O geceyi ve o küçük el havlusu hatırlamak bugün bile beni farklı bir dünyaya götürür.

Japonya'da, Fethiye'de, İstanbul'da ya da İskoçya'da, Dünya'nın bir çok yerinde bir çok insan yaşamın bize işaretler sunduğuna inanıyor. Yaşamak üzere doğduğumuz yaşamın izini sürmemizi sağlayan işaretlerin etrafımızda olduğuna. Yaşamı doğru algılamamızı sağlayacak işaretlerin etrafımızda olduğuna. Böyle bir kaç cümle ile özetlemek zor ama buna ben de inanıyorum.

İşaretlerin olduğunu kabul etmek ve fark etmek başka bir şey; işaretleri her zaman okuyabilmek, doğru okuyabilmek başka bir meziyet.

Yaşamımızda olan veya olamayan, beliren ve kaybolan şeylerin bizlere söylemek istediği olabileceğine inanıyorum. İşaretlerin bin bir şekli olabiliyor.

Aylar sonra, dokuz yıl önce bana hediye edilen ve bir iki hafta öncesine kadar evimde hep aynı yerde duran, ancak farklı bir hazırlık için yerinden oynattığımız oltayı, dokuz yıl sonra, ilk defa bugün kullanmak istedim. Oltayı bana ev hediyesi olarak getiren arkadaşım "Bir gün kullanmak istersen," diyerek vermişti. Dokuz yıl boyunca o oltayı ne kendim ne başkası için kullanmak istememiştim. Bugün dokuz yıllık oltam yok olmuştu. Yeri değiştikten çok kısa bir süre sonra. Ararken oltanın bana verildiği günü hatırladım. Bana o gün benim ilgi alanıma göre çok anlamsız gelen oltanın esasında benim için dokuz yıldır durduğu yerde anlamlı olduğunu bugün anladım. Bir oltanın ve yanındaki içinde yedek olta malzemeleri olan basit plastik kutunun.

Maddiyat dünyasına bağımlı olmamaya gayret ederim ancak kimi eşyaların benim için anlamı vardır. Oltanın nerede olduğunu, nasıl ortadan kaybolduğunu bilmediğim gibi 'Açıklık' Meleğine de ne olduğunu bilmiyorum. Taş belki o akşamki kalabalık akşam yemeği sırasında çöpe gitmiş olabilir. Bildiğim o ki ben 'Açıklık' enerjini yaşamımda istiyorum. Ruhların, yüreklerin, birbirlerine açık olabildiği, düşüncelerin duygular kadar açık ifade edilebildiği bir yaşam istiyorum. Bu olmadan diğer 51 taş gibi yaşam eksik kalıyor.

Ve asla kullanmayı hayal etmediğim bir oltanın yaşamda sunduğu farklı ihtimalleri ve tatları da istiyorum. En az bu ihtimalleri bana açan, açık tutan, hayalimde yokken yaşamıma davet eden dostlar kadar çok.

Hiç yorum yok: