İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com
şifa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şifa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Temmuz 2016 Salı

Bu Halde Ne Yapmalı?


Bir kitap fanatiği olduğumu inkâr edemem.

Kitaplara garip bir bağımlılığım var ve bunun Japonca’da tsundoku diye bilinen bir adı olduğunu da keşfettikten sonra kitaplarla bu bağ mı, bağımlılık mı dersiniz, bu durumun sadece bana özgü olmadığını keşfetmekle birlikte, bu ilişkide her iki tarafı da özgürleştirmem gerekiyor galiba.  Bunda kitaplarımı koyacak yer bulmak konusunda gerçekten ama gerçekten zorluk yaşıyor olmamın da etkisi var. Evimde, arabamda, ofislerimde, el çantamda, sırt çantamda, salonda, yatak odasında, mutfakta, kitaplar üzerime üzerime geliyor adeta.  Tamam, tamam, ofislerimdeki durum daha vahim evime göre ama bir sorun ile karşı karşıyayım işte.

Bu sorunu yaşayan tek kişi değilim ve tabii kitap almaktan ve biriktirmekten vazgeçememek olarak tarif edebileceğimiz bu duruma Japonların bir kelime yaratmış olması beni iyi hissettiriyor.  Japonya’yı seviyorum ve bazen gerçekten kimi Japon dostlarımın beni kimi Türk tanıdıklarıma göre çok daha iyi anladıklarını hissediyorum. Tsundoku, yani kitap almaktan ve biriktirmekten vazgeçmeme kavramından dolayı değil tabii ki.  Tsundoku’yu Japon arkadaşlarıma hiç anlatmadım.  Sadece onların yaşama ve insana, kimi zaman çok katı da denilebilecek prensiplerle, değişik bir saygı kavramı ile yaklaşmaları yerine göre enteresan bir huzur veriyor bana.  Japonlara güveniyorum ve Japonya’da, bu memleketin dilini hala tam olarak çözememiş olsam da, güvende hissediyorum.

En son kitaplarımı Japonya’da aldım.  Osaka’da kaldığım Hilton Osaka Oteli’nin hemen bitişiğinde altı yedi katlı, her katında sadece beş altı dükkanın olduğu bir alışveriş merkezi vardı. Bir akşam orada dolaşırken çıkmadığım bir katında bir kitabevi olduğunu gördüm.

O katta sadece o kitabevi vardı.  Neredeyse tamamı Japonca kitaplardan oluşan kitapçıda uzun süre oyalandım.  Bildiğim hiragana ve katakana Japon alfabesi ile başlıklarda kitapların adlarını çözmeye çalışmak gibi anlamsız denemelere bile girdim. Kanji denilen Japonca’nın ana yazım işaretlerini bilmeden kitapçıda satılan bir kitabın herhangi bir bölümünü okuyabilmek gibi bir ihtimal yoktu ki.  Şimdi aklıma geliyor, çocuk kitapları bölümüne bakabilirdim belki.

Japonca kitapların arasında dolaşarak belki biyolojideki osmoz benzeri bir süreçle Japoncamı ilerletmek gibi bir arzum var mıydı bilmem ama yanımda bir Japon arkadaşım olmadan Japonya’da bir kitapçıdaki bu ilk yalnız keşfim beni iyi hissettirmişti.  Yani ben Japonca’dan ürkmüyordum artık.  2016 yılının Haziran ayının 19’unda başlayan bu son Japonya yolcuğumda, bu altıncı Japonya seyahatimde, artık Japonca’dan korkmadığımı fark ettim. Yani başka bir deyişle daha önce, onca kuvvetli Japonca öğrenme isteğime ve gayretime rağmen, korktuğumu ve belki de işte tam o nedenle, mehter marşı gibi iki ileri bir geri, bir türlü kalıcı olarak yol alamadığımı.

O akşam kendime Japonca bir kitap alamamıştım ama kitapçının küçükte olsa İngilizce kitaplar bölümünden iki tanesi Japonya’da savaşçının yolu olarak bilinen ve samurayların yaşam felsefesini anlatan bushido üzerine olmak üzere beş tane kitap almayı yine başarmıştım.  Valizimde zaten yer olmadığını bilmeme rağmen almadan geçememiştim.  Tamam, yeni çıkan ve çok satanlardan, Türkiye’de belki bulmam zor olabilir diye, yeni çıkan bireysel gelişim kitaplarından iki tane almıştım.  Yani muhtemelen Türkiye’de bulurdum veya amazon.com’dan internetten sipariş edebilirdim ama.  Ve bir tane de Karate üzerine bir kitap aldım o akşam. Çocukluğumdan beri ilgi duyduğum ve özellikle son bir yıldır hayatımda ayrı bir yeri olan Karate üzerine bir kitap almadan Japonya’dan dönülmezdi değil mi?

Osaka’daki kitapçıdaki o akşam değil ama 4 Temmuz sabahı Türkiye’ye dönüş yolculuğu için valizimi yaparken çocukluğumdan beri garip bir tutku gibi bir şey olan kitaplar ile ilişkimi yeniden ele almaya karar verdim.  Yanımda zaten dört beş tane kitap getirmiştim Türkiye’den.  Katıldığımız eğitimlerden ve toplantılardan birçok doküman çantalarıma eklenmişti. Şimdi beş kitap daha. Hem de bazıları kalın ciltli kapaklı. Ah, Zeynep, yine yaptın yapacağını, demiştim.  Tamam, Japonya’da alışveriş yapmamıştım.  Bu defa birkaç çok küçük hediyelik eşya, Kyoto’daki Kiyomizudera gibi sevdiğim bazı tapınak ve mabedlerden muska gibi minik şeyler almak dışında pek alışveriş yapmamıştım. Eşya fazlalığı istemiyordum.  Ama kitaplar?  O konuda kendime hâkim olamamıştım. Esasında beş kitap neydi ki aslında, dedim kendime ama Türkiye'den Japonya'ya iki haftalık bir seyahate giderken götürdüğüm ve orada aldığım toplam 10 kitap valizimdeki en çok yeri kaplıyordu.  Notları, dosyaları ve defterlerimi saymıyorum. 

Kitaplar ile ilişkimi değiştirmek için bir şey yapmam gerekiyordu galiba. İnsan kırkaltı yaşında da olsa hayatta her zaman yeniliklere yer var değil mi?

*

Son Japonya yolculuğumdan sonra kendime kitap satın alma yasağı koyduğumu itiraf etmeliyim. Yani takriben üç küsur haftadır kitap satın almadım ve bu benim için yeni bir şey.

Gazete satın almak dışında sadece bir dergi satın aldım.  Son birkaç yıldır her ay alıp okumayı ve içindeki tariflerden bazılarını denemeyi sevdiğim Sofra dergisinin Temmuz sayısını.

Kitap satın almamanın değişik bir etkisi vardır.  Yani yine itiraf etmeliyim bu ilk defa deneyimlediğim bir his değil. Ben kitap satın alma orucunu daha önce de denedim. Denedim denemesine ama bu konuda bir haftadan daha uzun bir süre başarılı olmadım.  Bu defa niyetim ciddi. Yani ciddi ciddi karar verdim bu defa.  Etrafımda benimle birlikte ve bana rağmen var olmaya çalışan bu kitap kalabalığının bana ne söylemek istediğini anlamaya gerçekten gayret edeceğim bu defa.

Son yıllarda yeni kitap alma hızımda bir yavaşlama olmaya başlamıştı.  Ve daha önce okuduğum bazı kitapları tekrar okuma isteğimin çoğaldığını fark ediyordum.  Mesela büyük bir iştahla Şibumi’yi tekrar okumak istemiştim.  Ayn Rand’ı da mesela. Mesela Hayatın Kaynağı’nı, The Fountainhead’i.  Oğuz Atay’ı mesela. Mesela Sait Faik’in tüm hikâyelerini tekrar tekrar okumayı. 

Bazen yirmi, yirmi beş yıl önce okuduğum kitapları, bazen ortaokul lisede okuduğum romanları, bazen son on yılda okumaya ağırlık verdiğim bireysel gelişim ve ruhsal konulardaki kitapları. Okuduğum kitapları tekrar okuma isteğim beni mutlu ediyordu aslında. Çok sevdiğim bir filmi tekrar seyredebilenlerdenim ben.  Kitaplarda bu ayrı bir tat alıyor.

Kendi yazdığım kitaplar dâhil, her kitabın yeniden okunduğunda yeni bir kitaba dönüşebildiğini biliyorum.  Tamam, belki her kitap böyle olmasa da her okunuşta yeniden can bulan çok kitap var.  Bu da bu geri dönüşleri benim için gizemli kılıyor.

*

Türkiye’de son iki hafta içinde yaşadıklarımız ile hayat çok farklı bir hal içinde.  Üzüntü, keder, korku, telaş, ümitsizlik, ve bir yandan insan ruhunun nefes almak gibi doğasından gelen küçük şeylerden alınan mutluluk, dostluklardan akan sevgi, arkadaşlıkların ruhumuza akıttığı neşe.  Farklı dalgalar bedenlerimizde, ruhlarımızda çarpışıp duruyor.

Böyle bir halde yaşam pek normal ve pek anormal şekilde devam ederken ne yapmalı?


İşte bu ruh halinde hiçbir şey yapmak istemezken, bu sırada verdiğim Reiki dersleri sırasında heyecanımı, isteğimi o saatler içinde canlandırmayı nasılsa başarırken, en çok yapmayı sevdiğim şey olan yazı yazmayı istemezken, yapmadığımda nefes alamadığımı hissettiğim yazı yazmayı istemezken, yaşama sevincimi tekrar nasıl kazanacaktım ben?


Fethiye’de şehirdeki ve Ada’daki kitaplarımı karıştırmayı deniyordum.  Oradan bir umut ışığı çıkar mıydı bana?  Ayn Rand’ın esasında bugünlerde, tam da bugünlerde bana göre dediğim “İhtiyacımız olan Felsefe” kitabını en az beş defa okumaya başlamaya çalışmama rağmen okuyamadım. 

Doğan Cüceloğlu’nun “Mış gibi Yaşamları” ilerlemiyordu bir türlü. 

Kişisel gelişim dünyasının annesi, her okuyuşta ruha umut verdiğini düşündüğüm Louise Hay’ler bile ağır geliyordu.  “İnsanın Anlam Arayışı”, Halide Edip,  deniyordum, deniyordum da, bu halimde neyi okumayı başarabileceğimi bulamıyordum.  Her kitaptan birkaç sayfa okurken kitaplar biriktikleri yerlerden çıkıp yemek masalarımın üzerinde okunma zorluğu yaşatan kitaplar yığını oluşturmaya başlıyorlardı.

Ta ki, ta ki, o kitabı buluncaya kadar. 

Onbir günlük ruh halimde beni, kelimelerimi çözen kitabı buluncaya kadar. 

Benim travma şifacım, beklenmedik bir şekilde Semahat Arsel’in Divan Oteli’nin kırkıncı yılı için hazırlattığı “Eskimeyen Tatlar, Türk Mutfak Kültürü” kitabı oldu.  Bir yemek kitabı.  Farklı bir yemek kitabı.



Bu kitabı lütfen basit bir yemek kitabı olarak kabul etmeyin.  Satın aldığım günü çok iyi hatırladığım kitaplardan biri olan "Eskimeyen Tatlar"ı aradan geçen onküsur yıl boyunca, hep elimin altında bir yerlerde kendini göstermesine rağmen, hiç okumamıştım.  Sayfalarını karıştırdığım ve çok kısa paragraflarını okuduğum ve içindeki fotoğraflara bakmışlığım vardı ama okumamıştım.  Oysa Divan Oteli, Taksim’deki Divan Pub çocukluğumda ailecek yediğimiz bir çok özel yemeğin hatırasını taşıyordu.

Bu kitap benim için babam, annem, ağabeyim Yaman, İstanbul ve özel aile akşamları ve günleri adına o kadar farklı anıları uyandırıyordu ki.  Sadece hazırlanış nedeni ile.  Mesela, Japonya’ya gitmeden önce Ramazan’da ailecek iftara gittiğimiz Bebek’teki Divan Brasserie’nin bu yaz tadilata gireceğini ve kapalı olacağını öğrendiğimde üzülmüştüm.  Dışarıda yemek yemek veya ille de orada yemek yemek meraklısı olduğumdan değil.  Divan kelimesi beni hep Taksim’deki Divan Oteli’ndeki çocukluk anılarıma götürdüğü için belki. 

Belki o otelin alt katındaki Divan Pastanesi’ne nice bayram çikolatalarını almaya babamla ben gittiğim için.  Pastane çalışanı hanımların aldığımız hediye çikolataların paketlerinin kurdelelerini özenle bağlayışlarını dikkatle ve zevkle seyrettiğimi hatırlarım. Yıllar sonra bu hissi,  Japonya’ya ilk gidişimde, Kyoto’da bir alışveriş merkezinde, sade lacivert döpiyes ve beyaz gömleği ile pek tertipli duran Japon satış görevlisi hanımın, anneme anneler günü hediyesi olarak aldığım yelpazenin paketinin kurdelesini özenle ve sanki şefkatli dokunuşlarla bağlayışını seyrederken almıştım. 

Annem de Divan’ın yemeklerini beğenir.  Klasik Türk mutfağının tatlarını Divan Oteli’nin lokantalarında bulmak mümkündür genelde.  Hani son Ramazan iftarında Divan’ın o klasik güllacının sade lezzetinin Antep fıstığı çorbası, Antep fıstığı muhallebisine dönmesi ile bozulduğunu ve o naif file badem tadını aradığımızı söylemem gerekse de.

Ne çok uzattım ben lafı.  Gelelim sadede.

Canım hiçbir şey yapmak istemediğimde, bundan altı, yedi yıl kadar önce İskoçya’da Findhorn Ekoköyü’nde kaldığımda keşfettiğim bir şey yaparım.  Ellerim ile bir şeyler. 

Orada öğrenmiştim ki Dünya’da yapılan araştırmalara göre elleri ile bir şeyler yapanlar, çalışanlar Dünya’daki araştırmalarda mutlu olduklarını daha çok ifade eden insanlarmış.  Mesela doktorlar arasında cerrahlar.  Yani ücretleri, imkânlarından öte cerrahların ellerini daha farklı şekilde devamlı kullanıyor olmalarının işlerinden aldıkları mutluluğu ve doyumu yükselttiği fark edilmiş.  

Örgü örmek, dikiş dikmek, bahçe ile uğraşmak, tahta oymak, seramik yapmak, ve belki de bir nebze yazı yazmak, adını koyamadığımız bir şekilde doyuruyor olabilir bizi.

Şimdi itiraz edenleriniz olabilir, ve sanırım ben de eskiden itiraz edebilirdim, ama yemek yapmak da esasında en büyük mutluluklardan biri olabiliyor.  Bir kurabiye hamurunu yoğurmak, şekillendirmek, o tepsiye dizmek ve pişerken yaydığı kokunun evi doldurduğunu görmek.  Yeni tarifleri denerken çıkacak sonucu bir yandan zaten başından beri hissetmek ve bir yandan merakla beklemek.

İşte Ada’daki evimin deposundaki kitapların arasından çıkan, İstanbul’daki evimi kapattığımda oradaki evimin kütüphanesinden bu depodaki kitaplar arasında karışan “Eskimeyen Tatlar”, bende hem oradaki yemek tarihini okuma isteği ile kelimelerle aramdaki çekişmeyi ortadan kaldırdı, hem de daha önce nasıl yapmayı düşünmediğime hayret ettirerek bu kitaptaki tüm tarifleri teker teker deneme isteği uyandırdı. Mezeleri, çorbaları, et yemeklerini, tatlıları.  Neden yapmamışım bugüne kadar, dedim.  Türk Mutfağının klasiklerini Divan vesilesi ile gelen tariflerle denemek.

*

Osaka’da 30 Haziran 2016 akşamı o aklımda hep kalacak olan kitapçıda aldığım son kitaplardan sonra, kitap satın alma orucuma devam etmeye kararlıyım.  En azından elimdeki kitapların bana yaşattığı bu yoğun yer darlığının bana söylediklerini anlamayı başarana kadar.

Bu sürede hangi kitapları okumaya yüreğim izin verecek bunu henüz bilmiyorum. Aklım ve yüreğim fazlası ile karışık ve ben artık duygularına rağmen yaşama hiçbir şey olmamışçasına devam edebilenlerden değilim.  Bununla birlikte “Eskimeyen Tatlar”ın bana hatırlattığı izden ilerleyeceğim. Tatların, lezzetlerin yaşamımızı nasıl zenginleştirebileceğini, keyiflendirebileceğini, geçmiş kadar geleceği de keşfetmemizi sağlayabileceğini hissederek.

Eğer sizde yoksa “Eskimeyen Tatlar”ı almaya ve içindeki tarifleri denemeye ne dersiniz?

Ya da, başka seçenekler olsa da, tarifleri ile az yanıltan Sofra dergisinin eski veya yeni, herhangi bir sayısından denemediğiniz bir tarifi keşfetmeye? 

Yaşamda bazen hava, Fethiye’nin sıcak ve nemli havasının ötesinde ağır ve dayanılmaz olabilirken, yine Güzel Fethiye gibi, bir gün doğumu, bir gün batımı, Fethiye Körfezi’nden gelen beklenmedik serin bir rüzgârın saçlarımızı karıştırırken bizi tebessüm ettirmesi gibi, bir şeyler hayata taze bir can üfleyebiliyor.  Yemeklerin tatlarının rüzgârı da yüreklerimizi, ruhumuzu serinletebilir belki.

Ve belki de, bu halde, yapılabilecek en iyi şey sevdiklerimizle ve sevdiklerimiz için yemek yapmaktır.

19 Temmuz 2015 Pazar

Yeni Yazı Dizisi - Lions Relife Dergisi'nde

Yaşamı, tesadüfleri ve kaderin izlerini takip etmek adına, Lions Relife Dergisi'nin online sitesinde yeni bir yazı dizisine başladım.
Kendi tesadüflerinizi, yaşamın sihirli izlerini birlikte keşfetmek dileğiyle.

http://www.lionsrelife.com/kose-yazisi/tesaduflerin-izi-japonyadan-mi-gecer/

11 Mart 2015 Çarşamba

Reiki Bilgileri

Reiki'den bahsetmeye, her zaman yinelemeye özen gösterdiğimiz bilgileri pekiştirmeye devam edelim.
- Reiki enerjisini verirken yorulmamaya, özellikle dokunarak Reiki verdiğimiz zamanlarda ellerimizin, kollarımızın rahat olmasına dikkat etmeliyiz. Özellikle ağır durumda yatan hastalara Reiki verirken veya hastane ortamında kişinin bedeninin bazı bölgelerine uzanmak zordur. Yardım etmek isteği ile kendinizi incitmeyin. Hastanede, hasta yatağındaki bir hastaya daha kolay dokunabileceğiniz dizinden, ayak bileğinden, tek elle dokunarak Reiki verebilirsiniz. "Reiki verirken belimi incittim", "Reiki verdim kollarım tutuldu," diyen Reiki uygulayıcıları ile karşılaşıyorum bazen. O nedenle öğrencilerime hep hatırlatırım, Reiki dostlarına bir defa daha hatırlatmak istiyorum: Reiki vermek enerjiye kanal olmak demektir. Yani rahat olmalısınız. Kendinizi inciterek başkasına yardımcı olmak olmaz.
- Reiki verirken esas olan Reiki yapmaya niyet etmektir. Bütünün hayrı için. Kendi hayrınız için. Reiki vereceğiniz insanın hayrı için olması niyetini de ekleyebilirsiniz. İsterseniz. Sonrasında ellerinizi veya tek elinizi bedenin üzerine herhangi bir yere koymak yeterlidir. Reiki iki elle veya tek elle verilebilir. Önemli olan akış için rahat bir pozisyonda durmaktır.
- Ağır rahatsızlığı olan kişiler Reiki enerjisi alırken çok yoğun bir sıcaklık hissedebilir ve bu sıcaklık hissinden rahatsız olabilirler. Omuzlar gibi, dizler gibi eklemlerin üzerinden Reiki vermek bu rahatsızlığı hafifletir.
- Reiki giysilerin üzerinden uygulandığı gibi, çarşaf, pike, hatta battaniye/ler üzerinden verilebilir. Reiki verirken esas olan kişinin enerji alanının içinde olmak ve enerjiyi akıtmaktır. Bazen kendimize Reiki verirken elimizin tenimize temas etmesi, özellikle ağrımız varsa iyi gelebilir, daha iyi hissettirebilir. Bununla birlikte başkalarına battaniye, yorgan üzerinden ellerinizi koyarak Reiki verebilirsiniz. Reiki'nin harika kuvvetini rahatlıkla bu şekilde de aktarabilirsiniz.
- Başkalarına Reiki verirken, canınız istediğinde vermek, içinizden Reiki vermenin doğru olmadığı geldiğinde bunu dinlemek doğru olur. Reiki enerjisi uygulayıcıyı adeta yönlendirir; bunu dinlemek gerekir. Örneğin, bazen çok ama çok yorgun olmamıza rağmen Reiki vermemiz gerektiğini biliriz ve bunu yaparız. Bazen makul olan, doğru olan enerjiyi vermektir ama sanki enerji gitmez, gitmek istemez, enerjiyi vermek düşünesi yüreğimizi daraltır. Bu bizim enerji vermememiz gerektiğini söylüyor olabilir. Belki o kişiye bizim karışmamız doğru değil. Belki başka bir yerde olmamız gerekiyor ve o anda Reiki vermemiz doğru değil. Enerji bize mesaj verir. Bunu duymaya, dinlemeye ve fark etmeye açık olalım.
- Reiki'yi hiçbir zaman bir ağrının geçmesi niyeti ile vermemek gerekiyor. Reiki çoğu zaman çaresi olmayan ve zorlu ağrıların geçmesine yardımcı olur, ancak Reiki ağrının bastırılması veya geçirilmesi için verilmez. Reiki bir hastalığın iyileşmesi niyeti ile verilmez. Bir ağrının geçmesi için Reiki vermek, ağrının geçmesinin doğru olduğunu, en doğru şey olduğunu bildiğimizi varsaydığımız anlamına gelir. Oysa hiçbir Reiki uygulayıcısı böyle bir bilgiye sahip olduğunu iddia edemez. Özellikle Reiki'nin dokunarak Reiki verdiğimiz 1. Seviyesinde ve dokunarak Reiki verdiğimiz zamanlarda bizler ellerimizi koyar, Reiki'yi aktarmaya niyet eder ve enerji akışını ve olması gerekeni İlahi İradeye bırakırız. Müdahalesiz ve özgürce.
- Reiki bir destek enerjisidir. Bizlere hangi olumlu ve faydalı sonuçları göstermiş olursa olsun Reiki'yi bir iyileşme aracı olarak sunmak doğru olmaz. Özellikle ağrı şikayeti olan ve bizlerden Reiki isteyenlerin gerekli sağlık kontrollerinden geçtiklerinden emin olun. Örneğin, Reiki başağrılarının rahatlamasında çok yardımcı olur ama ya kişinin baş ağrıları beyin anevrizması gibi çok hayati ve önemli, ileri aşamada bir sorundan kaynaklanıyorsa? Size ağrısı olduğunu ileten ve sizden Reiki vermenizi isteyen kişilerin ağrının kaynağını tıbbi yönlerden kontrol ettirdiklerinden emin olun; bunu yapmaları için yönlendirmek Reiki uygulayıcıları olarak sorumluluklarımızdan biri olsun.
- Reiki bedenin, ruhun kendini iyileştirme gücüne destek veren bir araçtır denilebilir.
*
Yaşamda yapmamız gerekenleri yapma gücünü hep bulmamız dileğiyle. Sağlık, neşe ve bereket dolu günler sizinle olsun.

8 Ocak 2015 Perşembe

Devam etmek...


Yaşamda istediklerimizin yolunu açmak için, onlara yer açmak için, zamanı bitmiş duyguları, yeri kalmamış korkuları, bazen eşyaları ve belki de insanları geride bırakırız. 

Bazen geride bırakan oluruz, bazen bırakılan. Yaşam kabının dolması için bazen boşalması gerekir.

Bu bitiş ve başlangıçlarda, şikayet ederek destek almanın mümkün olduğuna inandıran ve yakınana prim verir görünen dünyada, acıya tutunmama cesaretini bulmak, hele bunu yapmak kolay değildir. Yardım istemek ile yakınmak ne kadar yakın ve ne kadar farklı şeylerdir. Bu yakınlık farkı bizden nasıl da saklar.

Yüce Yaradan'ın bize sunduğu ve kapısının anahtarını da bizlere emanet ettiği gücümüzü bularak, tadarak yaşayacağımız mutlu günler dileğiyle. Sevgi, şefkat, anlayış ve adaletle.


22 Kasım 2014 Cumartesi

Enerji Kullanımı, Reiki ve İzlenecek Yol

Yıllar önce rahmetli babam, bir iki saat sürmesi beklenen ve epidural  anestezi ile yapılacak olan bir operasyona girmişti. Operasyon 3 anestezi uzmanının girdiği 18 saatlik oldukça zorlu bir ameliyata dönüşmüştü.  "Reiki'yi Yaşıyorum"da hayatımda önemli yeri olan bu hikayeden bahsetmiştim.

Ameliyattan birkaç ay sonra doktor bir tanıdık ile tekrar ziyaret ettiğimde, cerrah hocanın, o ameliyatta ömrümden yıllar gitti dediğini duymuştum.  Akla gelebilecek her komplikasyonun başlarına geldiğinden bahsetmişti.  Sonunda başarı ile tamamladıkları zorlu ve mücadeleli bir operasyon olmuştu. Sonunda başardıkları ve babamda hiçbir sorun ve araz bırakmadan tamamladıkları uzun bir operasyon.

O günlerde de, sonrasında da düşünürüm, 2 saat sürecek diye girdiğin ameliyat olmadık ve akla gelmedik sorunlarla 18 saat sürdüğünde, ne yaparsın?  Öncelikle 2 saat yerine 18 saat etkin olarak dayanabilmek gerekiyor.  O cerrah 18 saat boyunca görev yapabildiği için babamı kurtarabildi.  Düşünce ve yapma gücünü koruyabildiği ve devam ettiği, vazgeçmediği ve çözüm aramaya devam ettiği için başarabildi.  Babamın hayatını, veya belki bacağını orada kaybetmesi çok muhtemeldi. O ya da bu nedenle olmadı ve ameliyat mutlu bir sonla bitti.  Birçok şey bu süreci kolaylaştırmış olabilir, ancak en basit ve gerekli şart olarak ameliyatı yapan cerrahın orada olmayı başarması gerekiyor.  Kendisine yıllar sonra tekrar sonsuz teşekkürlerimizi göndereyim bu konudan bahsederken.

O cerrah gibi, biz enerji ile çalışanların da buna dikkat etmesi gerekiyor.

Hiç planda, programda yokken bir anda çok acil bir duruma destek vermeniz gerekebilir. Bir çalışmanın sizi ne kadar yoracağını, yorabileceğini ve dayanma gücünüzü doğru tahlil etmeniz gerekiyor.  Bunu keşfedebilmek için korunaklı ortamlarda ne kadar Reiki verebildiğinizi denemeye ihtiyaç vardır.  Reiki buluşmalarımız sorulara yanıt vermek kadar, bu deneyime fırsat yaratmak içindir.  Vermeniz gerekse durmadan kaç dakika Reiki verebilirsiniz? Kaç kişiye ardı ardına Reiki verebilirsiniz? Hangi durumlarda ne kadar yoruluyorsunuz?  Yorgunluğunuzu atıp kendinizi doldurmayı nasıl başarabiliyorsunuz? Bu ne kadar zaman alıyor? ...

Enerjimizi etkin ve etkili kullamayı keşfetmek önemli. O nedenle her zaman ve her zaman bir sorunu çözebileceğim en kısa sürede ve en etkin şekilde çözmeye çalışıyorum. Çünkü sonraki dakikada nasıl bir şey yapmam gerekebileceğini bilmem mümkün değil.  Belki bu nedenle bir çok hocam, özellikle ileri seviyelerde çalışmalar yapmaya başladıktan sonra bana enerjimi son noktasına kadar bitirmemem gerektiğini hep hatırlattılar. Uyardılar. Ne zaman sana ihtiyaç olacağını bilemezsin. Her zaman, ne  yaparsan yap daha da acil bir durum için hızla hazır olman gerekebileceğini hatırla, dediler.  Çok haklı olduklarını zaman gösterdi. Dediklerini dinlediğimde ve dinlemediğimde yaşadıklarımla öğrendim.

Verdiğim, aktardığım enerjiden bahsetmiyorlardı.  Biz kaynak değiliz.  Ben kendi enerjimi değil, kanal olabildiğim enerjileri verme yolunda yürüyen bir insanım.  Onlar enerji verme işlemini yapma gücümden bahsediyorlardı.  Ve enerji vermeden önce veya verirken sorunları bulmak, araştırmak için harcayacağım enerjiden.

Askerlerin tatbikatlar ile kendilerini hazır tutmaları gibi, siz de enerjiyi kullanarak kendinizi geliştirin, hazırlayın, hazır tutun.  Ara ara 7 günlük veya 21 günlük çalışma programlarını sizlere burada veya özel gruplarımızda iletiyorum. Son günlerin bana yaşattığı ve hatırlattığı deneyimlerle siz dostların bu yolda ilerlemesi adına farklı uygulama önerileri paylaşmaya ısrarla devam edeceğim.

Enerjiyi nasıl kullanacağım diyebilirsiniz. Derslerde bunu elimden geldiğince paylaşıyorum.  Bu yolda deneyleri öncelikle ve özellikle kendi üzerinizde yapacaksınız, deneyeceksiniz.  Herşeyi önce kendinizde deneyin.  Neleri biliyorsunuz, bunları madde madde yazın.  Enerji ile Reiki ile neleri yapmayı biliyorsunuz?  Bu listeyi yapın.  Bu listeyi yaparken neyi bilip neyi bilmediğinizi daha net keşfedeceksiniz.

İlerleme yolunda neyi bilip bilmediğimizi bilmek, dayanma ve yapma gücümüzün miktar ve sınırlarını bilmek kadar önemli.

Reiki ile Sorunları Bulmak

Reiki ve benzeri enerji teknikleri ile çalışmalarda başarıda en kritik nokta sorunun, problemin, problem olarak adlandırdığımız olayın kaynağını bulabilmektir. Reiki veya tamamlayıcı tıp tekniklerini kullanırken doğru evet biz teşhis koymayız, Hastalıkları bilebileceğimiz veya iyileştireceğimiz ile ilgili bir iddiamız yoktur ve olamaz. Yol bu değil. Bununla birlikte, bizden destek isteyenlere destek olabilmek için olayları anlamamız gerekir. Bizim hedefimiz bizi engelleyen, tutan, yoran, kimi zaman hasta eden, neredeyse yıkan şikayetlerin enerjisel nedenlerini bulmak, anlamak, nasıl yapabileceğimizi bularak açmaktır.

Bu nedenleri bulmak her zaman kolay değil. Yaşam ve tecrübelerimiz, yaptığımız çalışmalar bize sormamız gereken soruları, bakmamız gereken yerleri ve alanları öğretiyor. Bizden önce bu yoldan yürümüş olan hocalarımız, kimi vakalarda öğrencilerimiz, tecrübelerinin aktarımları ile ihtimalleri taramamızı kolaylaştırıyor. O nedenle hep paylaşmaya çalıştığım gibi Reiki kuvvetinizi arttırmanın yolu Reiki'yi kullanmaktır. Deneyeceksiniz, kullanacaksınız, keşfedeceksiniz. Tabii ki sorumlulukla ve haddimizi bilerek bunu yapacağız. Zaten Reiki'yi öğrenme ve Reiki'de ilerleme süreci bu haddini bilme, ne yapacağını ve neye karışmamak gerektiğini bilme, kabul etmek sürecidir. Reiki kuvvetinizi arttırmanın yolu fırsat oldukça, fırsat bularak, farklı durumlarda, tabii ki rıza alarak, enerjiyi kullanmaktır. Yine de itiraf etmeliyim, her zaman kolay değil.

Ve işin en zorlu kısmı bu neden veya nedenleri bulmaktır. Nedeni bulduktan sonra ne yapacağımızı bulmak çok çok daha kolaydır.

İnandığımız yola göre bir kişi hasta ise, komada ise, kaza geçirdi ise, mutsuz ise, işlerinde bir sıkıntı var ise, kilolu ise, zayıf ise, başarılı ise, değilse, bunların hepsinin bir nedeni var. Herşeyin bir nedeni var. Peki, herşeyin bir nedeni var ise, bu durumlar karşısında biz ne yapacağız? Öncelikle karışmamız gerekip gerekmediğine bakacağız. Yani, bu durum değişmesi için bir şey yapmamız gereken bir durum mu? Bunun için mi karşımıza çıktı? Yanıta göre gereğini yerine getireceğiz.

Ya da olaylar karşısında kişinin gücünü mü yükseltmeliyiz, buna mı odaklanmalıyız? Bu güç duyguları ve şartları kendiliğinden mi değiştirsin?

Reiki ve enerji çalışmalarının prensipleri çok basittir aslında. Yüksek frekanslı enerjiyi yüklemek ve böylelikle kişinin enerji alanının dolmasına, temizlenmesine ve varsa etkilerin, izlerin, yüklerin atılmasına ve açılmasına fırsat vermek. Temel prensip budur ve Reiki bunu her verişte ve alışta yapar. O nedenle Reiki ile yaşamı açmak için engelleri, sorunları, problemlerin ne olduğu bilmeye esasında gerek yoktur. Reiki vermek yeterlidir. Düzenli olarak Reiki vermek yeterlidir. Er ya da geç sorun açılır.

Sadece süreci hızlandırmak istiyorsak, hızlandırmak gerekiyorsa, geçen zamana tahammül farklı nedenlerle az ise, işte o zaman Reiki ile Reiki'ye yol açmak adına, engelleyen, tutan, zarar veren enerjini, etkinin ne olduğu bulmak gerekir. Hızla açmak için ne olduğunu bulmak, bilmek gerekir.

Bulmayı, bilmeyi nasıl öğreneceğiz? İşte, Reiki ile ilerlemenin anahtarlarından biri de burada. Öncelikle size önerilen şekillerde kullanacaksınız. Kullanırken size gelen düşüncelere, duygulara, ve varsa görüntü ve izlenimlere dikkat edecek, fark edeceksiniz. Reiki verirken neler hissettiniz, aklınıza neler geldi, aklınıza gelenler Reiki verdiğiniz kişi ile mi ilgili, sizinle mi? Ve bu bilgiler ile neler yapmanız mümkün?

Sorular soruyorum değil mi? Siz de bunu yapacaksınız. Sorular soracaksınız ve yanıtları bekleyeceksiniz. Alacağınız bilgileri ve yanıtları bütünün hayrı için, insanların hayrı için kullanacaksanız bilgiler gelecek. Merakınız için değil faydalı olmak için sorduğunuzda yanıtlar gelecek. Geliyor. Bazen hemen geliyor. Bazense sabırla denemek, yapmak, sormak gerekiyor.

Sabır ve kuvvetle yolunuz hep keyifli ve açık olsun.


13 Ekim 2014 Pazartesi

İleri Seviye Reiki Uyumlamaları

Reiki Uyumlamaları Hakkında Bir Paylaşım:

Reiki uyumlamaları ile ilgili çok sorulan bir soru var, bununla birlikte burada sanırım hiç paylaşmadım. Bu hafta bu konuda sıkça soru gelince burada yazmak istedim:

Reiki evrensel ve Dünya'nın her yerinde kullanılan, öğretilen bir enerjidir. Özünde her yerde öğretilen Reiki aynıdır belki ama yıllarca yazılı bir doküman olmadan, sözlü olarak  öğretilen Reiki derslerinin farklı hocalar tarafından farklı şekillerde yapıldığı görürüz.

Bu nedenle birçok hoca gibi bende Reiki ile ilerleyişin sağlam olması ve sağlam şekilde kuvvetlenmesi adına Reiki'nin II. ve III. Seviye uyumlamalarını, Reiki yolculuğuna benimle başlamış olan ve çok önemli bir temel oluşturan Reiki I. Seviye Uyumlamasını benden almış olan öğrencilerime verebiliyorum.

Reiki II. ve III. Seviyede kullanılan sembollerin farklı hocalar tarafından kullanılan şekilleri farklılık gösterebilmektedir.  O nedenle eğer Reiki'nin I. Seviyesinin uyumlamasını aldıktan sonra farklı bir hoca ile yolunuza devam etmek isterseniz o aşamada Reiki'ye bir anlamda tekrar başlayarak, tekrar uyumlama almanız gerekebileceğini paylaşmak isterim.   Reiki ile daha önceden tanışmış olmanız nedeni ile yeniden başladığınız süreçler tabii ki yeni bir öğrenciye göre daha hızlı ilerleyebilir. Bu nedenle genelde Reiki yolumuza eğer özel bir şikayetimiz veya enerjiyi kullanma ile ilgili sorunlarımız yoksa, aynı hoca ile devam etmemiz önerilir.

Reiki'nin yaşamınızı açması ve kuvvetlendirmesi dileğiyle.

8 Ekim 2014 Çarşamba

Reiki Noktaları

Reiki Dostları için, kendimize Reiki uygularken dokunmayı tercih ettiğimiz noktaları hatırlatmak isterim.

1- Gözler
2- Şakaklar
3- Kulaklar
4- Başın arkası
5- Boyun
6- Göğsün üzeri
7- Göğsün altı
8- Göbek deliğinin altı
9- Kasıklar
Oturur formatta kasıklardan sonra Reiki vermeye devam etmek isterseniz:
10- Dizler
11- Ayak bilekleri
12- Ayakların altı

Kuvvetiniz bol olsun. Reiki'nin desteği sizinle olsun. Bütünün hayrı için. Kendi hayrınız için.
Saygı ve sevgilerimle.

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Reiki Uygulayıcıları için Hatırlatmalar



Reiki Uygulayıcıları için Hatırlatmalar:

Reiki verirken, Reiki'ye kanal olduğumuzu hatırlayarak,bir şeyleri oldurmak için değil, olmaya zorlamak için değil, olması gerekenin önünü açmak için kullanın.

Reiki vermek esasında akmasına imkan vermektir.

Reiki'yi, yapmanız gerekeni yapmak için kuvvetlenmeniz dileğiyle kullanın. 

Reiki manipülasyon ve zorlama sevmez, hoşgörü ile iyi niyete destek verir, kendini olumsuz bir dilek ve niyet için kullandırmaz. 

Reiki özgür iradeye saygıyla çalışır. İsteyene Reiki verin. Teklif edin, ancak ısrarla Reiki vermeyin. Zorla güzellik olmaz. Başkalarına Reiki vermek istiyorsanız Reiki isteyen ve bekleyenlerini bulmaya, onlarla buluşmaya niyet edin. Reiki'den fayda görebileceklerin size ulaşabilmesini dileyin.

Olması gereken olacaktır. Buna güvenin.

Yapıcı kuvvetinizin bol olması dileğiyle.


1 Temmuz 2014 Salı

Hatırlayın...


Nefes almayı ve su içmeyi dikkate almak, (unutulur mu demeyin oluyor gerçekten,) hatırlamak ve bizi üzen insanlardan uzak durmak kendimizi iyileştirmek için yapabileceğimiz en etkili 3 şey olabilir.

Sağlıklı günler sizinle olsun.

30 Haziran 2014 Pazartesi

Neredeyim?

Bir şeye dikkat edecek olsam o da başkalarının enerjisini bilerek veya farkında olmadan alıp almadığım olur.

Niyetimle kendime engel olurum. Zararsız olma niyetimi tazelerim. Faydalı olma niyeti ayrı bir derya dünyadır; bununla birlikte enerji dünyasında ilk olumlu adım zarar vermeyi bırakmakla başlar.

Kimsenin enerjisini, kuvvetini, canını almaya hakkım yok. Aynen hırsızlık gibi bunun da vebali var. Rızasız aldığım enerji er geç benden çıkar. Aldığım insan zarar gördüyse o kişiye borcum başlar.

Başta bilmiyordum, fark etmiyordum. Ellerim, kollarım uzanıvermiş başkalarına. Üzmüşüm mesela, enerjisi bana akmış. Kötü niyetle bilerek yapılanından bahsetmiyorum. Fark etmediğimiz akışlardan, alışlardan bahsediyorum. Esasında her zaman fark edebildiğimiz. Enerjimiz neler yapıyorsa ondan sorumluyuz.

İşin acı tarafı en çok kuvvet aldıklarıma bunu yapmışım, bildikleri, fark edebildikleri halde şikayet etmemişler, yakınmamışlar. Ben fark etmeye başlayınca hissettiğim şaşkınlık ve biraz da utançla kendime hakim olmayı seçtim sanırım. Kaynağın Tanrı olduğunu hep hatırlamak gerektiğini bildim.

İster enerji çalışması yapıyor olun, ister daha mutlu, sağlıklı yaşam için farklı bireysel gelişim teknik ve yaklaşımlarını kullanıyor olun, hep Evren'in sonsuz kaynağına bağlanmayı seçin. Yüreğinizin ve ruhunuzun huzuru için niyetiniz bu olsun.

Yardım edenleriniz, destek verenleriniz çok olsun; size akan sevgiyle, rıza ile aksın.

Sonsuz bereket sizinle olsun.


16 Mayıs 2014 Cuma

Ağır Hastalara ve Hayati Riski Olanlara Enerji

Özellikle ağır hasta ve hayati riski olan kişilere enerji gönderirken, Reiki gönderirken özel bir hassasiyet göstermek gerektiğini hatırlayalım.

Suyun hem şifa, can, hayat veren gücünü, hem yaşamı yok edebilen, önüne aldığını götüren gücünü hatırlayalım. Enerji genelde su gibidir. Suyu anlıyorsanız enerji ile çalışmak çok kolaylaşır.

İhtiyaç duyulduğunu düşündüğünüz kadar enerji verin. Fazla her zaman daha iyi demek değildir. Gerçekten bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorsunuz. Bazen çok ağır bir duruma sizin karışmanız uygun olmayabilir, doğru olmayabilir. An'ı, olayı, durumu hissetmeye çalışarak hareket edin.


Her can'ın, her ruhun gönderdiğiniz enerjiyi seçerse, isterse, ihtiyacı varsa ve ihtiyacı olduğu kadar kullanması niyetleriniz arasında olabilir.


Yaradan yapmamız gerekenleri fark etmeyi ve yapmayı nasip etsin.

7 Şubat 2014 Cuma

Reiki Uygulamaları


Dokunarak Reiki verirken bedenin hangi bölümlerine nasıl Reiki vermek gerekir?

Bu soru farklı şekillerde karşıma çıkan, hep sorulan bir soru. Çok basit ama bir o kadar da doğru anlaşılması önemli gelen bir soru.

Bu soruya deneyimlediğim kadarı ile bu paylaşımda ve sonraki paylaşımlarımda cevap vermeye çalışacağım.

Reiki vermek için özel bir noktaya elimize koymaya, dokunmaya gerek yoktur. Reiki'yi iki elimiz ile dokunarak ya da tek elimizde dokunarak verebiliriz.

Örneğin sadece bir beş dakikamız varsa Reiki vereceğimiz kişiyi bir iskemleye oturtup arkasında bir iskemleye oturarak ya da ayakta sadece omuzlarına iki elimizi koyarak vermek en çok kullandığım ve en verimli gelen şekil bana göre. Bazen omuzlara Reiki verdikten sonra kişinin başına, kulaklarına ya da boynuna bir iki dakika daha ya da Reiki verilebilir.

Özel bir durum, özel bir his yoksa o zamanı mesela kişinin sadece bir bölgesine Reiki vererek geçirmem. Beş dakikam varsa bunu yapmam. Örneğin genel diz ağrıları var ve beş dakikam varsa, dizi ile ilgili bir niyet ekleyerek yine de omuzlardan vermeyi tercih ederim çoğu zaman. Ama az önce düştü, dizini yaraladı, pansumanı yapıldı, beş dakikası var, muhtemelen dizine ve yaralanan bölgeye yakın bir yere elimi koymayı tercih ederim.

Enerji ve beden çok özel durumlar dışında genelde bütünleşmeyi, tamlanmayı, tamamlanmayı sever. O nedenle otururken omuzlardan verilen Reiki, uzanırken bedenin tamamını bir iki dakikalık dokunuşlarla tarayarak verilen Reiki, sadece bir yere uzun süreli olarak verilen Reiki'den çok daha etkili olabilir.

Hislerimiz bizi yönlendirecek ama Reiki verirken siz Reiki alırken neler hissediyorsunuz, bunu hatırlayın. O nedenle Reiki'yi iyi kullanabilmek Reiki vermek kadar Reiki almayı da içeriyor.

Reiki buluşmaları, Reiki akşamları, Reiki bilenlerin birbirlerine Reiki verdikleri çember çalışmaları bu nedenle dersler kadar etkili ve önemli oluyor.

Reiki'nin yaşamınıza her zaman sağlık, sevgi, bereket ve mutluluk getirmesi dileğiyle. Kuvvetiniz bol olsun.

Saygı ve sevgiler.

1 Aralık 2013 Pazar

Ağır Bir Hastalık Geçiren Çocuğa Reiki Göndermeniz İstenirse...

Dün akşam Reiki bilen dostlarımdan biri Facebook Reiki gruplarımızdan birine hasta olan bir çocuk için, annesinden izin aldığını belirterek bir Reiki gönderme davetinde, isteğinde bulunmuş. Bu vesile ile Reiki'nin böyle durumlarda kullanımı, II. ve üzeri seviyedeki kullanımları için bazı bilgileri paylaşmak isterim.

Başka bir kişiye uzaktan Reiki gönderme çağrısı geldiğinde neler yapmak gerekir?

Bu geniş bir konu. Ağır bir tedavi görmekte olduğu belirtilen çocuğuna Reiki göndermeye davet eden mesajı okuyunca, enerji olarak çocuğa ve duruma bakınca, ilerlemeden önce hangi bilgilere ihtiyaç duydum, bunları aktarmak isterim.

Aklıma, yüreğime hemen düşen sorular, konular şöyleydi:

1- Reiki desteği almasını arkadaşımız mı önermişti, yoksa rızası alındığı belirtilen annenin Reiki ile ön bilgisi var mıydı, kendisi mi istemişti, önerilmiş miydi? Reiki enerjisi hakkında bilgisi var mıydı, bu bilgi verilmiş miydi, nasıl verilmişti? Yaptığımızın ne olduğunu net ifade etmek aldığımız rıza açısından önemli. Bir faydalı olacağına inanıyoruz diye bilerek eksik bilgi veriyor muyuz? Bunun örneğini çok gördüm ve buna dikkat etmenin çok ama çok önemli olduğuna inanıyorum. Benim Reiki'nin iyi geleceğine inanmam bir başlangıç noktasıdır. Reiki vermeyi teklif etmek için, ancak ötesi benim kararım değildir ve olmamalıdır.
Tam olarak nasıl bir istek ve nasıl bir rıza alınmıştı? Anne kanalı ile geliyordu, enerji gönderilmesi istenilen kişi rahatsızlık geçirdiği belirtilen bir çocuk olduğu için bu detay önemli gelmişti.

2- Çocuğun yaşını, bildikleri kadarı ile çocuğun yaşam detaylarını sormak geldi: Hastalık ne zaman başlamıştı? Nasıl tespit olmuştu? Ne kadar zamandır tedavi görüyordu ve ne kadar zamandır hangi hastane ya da tedavi merkezlerinde bulunmuştu? Enerji gönderilmesi gereken yerler şu andan öte, geçmişte yer alabilir. Şu ana enerji göndermekte zorlanıyorsak, akış müsaade etmiyorsa, göndermemiz gereken yer var mı, başka bir yer mi diye sormak ve o yeri aramak gerekiyor. Gelecek bilgiler bu yolu açar, kolaylaştırır Yapmamız gerekeni anlamamızı sağlar.

3- Anne ve Babası ile ilgili bilgi gerektiğini hissettim. Çocuğa bakan başka aile üyeleri var mıydı, varsa yakınlıkları neydi?
Çocuğun aile bağları ile bağlı olduğu insanlar ve fiziksel olarak yakınında olan insanlar onun enerji alanını etkiler.

Reiki'nin 1. seviyesi, yani dokunarak Reiki vermek, özellikle bu gibi hastalıklarda Reiki'yi vermenin en güvenli yoludur. O nedenle bu gibi durumlarda mümkünse hastalara, çocuklara dokunarak Reiki vermenizi öneririm. Bir hasta ziyareti çerçevesinde, tabii ki aileden ve yerine göre çocuktan da izin alarak, bedeninin herhangi bir yerine, örneğin dizine veya ayak bileğine bir eliniz ile dokunarak Reiki verebilirsiniz. Çocuk Reiki akışını hissediyor olacak, bana ne oluyor diye endişe duymaması için ne yaptığınızı paylaşmanızı öneririm. Çocuğun/hastanın endişe duymaması için yapmanız gerekeni yapın.

Doktor arkadaşlarım bana tıptaki temel bir prensipten bahsederler. "Zarar verme." Biz doktor değiliz, sağlık personeli değiliz, kimseyi iyileştirmek gibi bir iddiamız yok ve olamaz. Biz Reiki enerjisi ile bir anlamda kişinin bedeninin kendi iyileşme sürecini yaşayabilmesi, gücünü bulabilmesi için bir destek veriyoruz. Zarar verme mesajı yaşamın her anı için önemli bir mesaj.

Hastalıklarda Reiki'yi nereye, ne kadar göndereceğimiz, neye, kime destek olacağımızı net hissetmeye özen göstermenizi öneririm. Emin olamıyorsanız ve uzaktan Reiki göndermek istiyorsanız, sadece o kişinin yanına ihtiyacı olursa ve seçerse kullanması niyeti ile uzaktan Reiki gönderebilirsiniz. Kullanılmazsa size geri dönmesi niyet ile

Ya da dokunarak Reiki verin. Temel bilgiye dönün.

Her zaman en güvenli Reiki verme şekli Reiki'nin I. seviye uyumlaması ile öğrendiğimiz dokunarak Reiki vermektir.

Akışa teslim olmak yapmamız gerekenin ötesinde bir zorlamayı ve zorlanmayı önler. Elle dokunarak Reiki'de hata olmaz. Yeter ki niyetiniz ile Yaradan'ın rızası ile bütünün hayrı ve o kişinin hayrı ile Reiki yapmaya niyetlenin. Yeter ki durmanız gerektiği zamanı dinleyin. Zaten uyumlayı alır almaz Reiki öğrenmiş olan hepinizin muhtemelen çok defa deneyimlediği gibi bu his ve bilgi her zaman vardır, her zaman gelir, her zaman hissederiz. Yeter ki, çok yardımcı olmam lazım diyerek bu bilgiyi ihmal etmeyin. Fark edin.

Bazen öğrencilerim paylaşır, "Çok hastaydı, en az bir saat Reiki vermem lazım diye düşündüm." Bu olmaz. Böyle bir şeyi ezbere bilemeyiz. Belki üç dakika, belki 60 saniye, belki 60 dakika Reiki vermeniz uygun. Buna her defasında duruma göre karar vereceksiniz. Bazen iki dakika Reiki veririm diye başlayacaksınız, yirmibeş dakika ellerinizi adeta kıpırdatamayacaksınız. Ve zaten siz de devam etmeniz gerektiğini bileceksiniz. Reiki'yi vermenin yolu budur. Kullanarak. Sınırları keşfederek. Saygıyla, hürmetle. Rıza ile ve gücün bize ait olmadığını bilerek, hep hatırlayarak.

O nedenle Reiki I ile, dokunarak Reiki vererek bu sınırları iyi bilenler, Reiki II'yi hakkı ile ve çok daha yerinde kullanabiliyorlar.

Belki hatırlatmaya hiç gerek yok, dokunmak mümkün olmadığında ellerimizi bedenin birkaç cm üzerinde tutarak da Reiki verebiliriz.

Ağır tedavi gören, yoğun bakımlardaki veya bağışıklık sistemi ile sorun yaşayan hastaların yanına maske ve gerekli hijyen önlemlerini alarak ailenin rızası ile girmek mümkün olabiliyor. Olmuyor ise içeceği suya veya duruma göre yiyeceğine Reiki yükleyebilirsiniz yine aile üyelerinin ve çocuğun rızası ile.

Tabii bir de ailenin enerji ihtiyacı çok yüksek olduğunda hastalar/ çocuklar kendilerinden vererek aileyi besliyorlar. Onları beslerken kendileri tükeniyorlar. Bu durumda anneyi, babayı veya enerji ihtiyacı yüksek olan yakınındaki kişiyi doldurmamız hastanın/çocuğun şifa bulmasına destek verecektir.

Umuyorum bu notlar size benzer vakalar ve durumlar için destek versin.

Yaradan'ın desteği ihtiyacı olanların hep yanında olsun.
Saygı ve sevgilerimle.
ZK


29 Kasım 2013 Cuma

Reiki Paylaşımları - 3

Reiki'yi daha iyi kullanmanın yolu Reiki'yi yaşamımıza daha çok dahil etmekten geçiyor.

Bu kendimize daha uzun süreler Reiki vermek demek değil. Yapabildiğimiz kadar yapmak demek. Ne zaman, nerede, ne kadar yapabilirsek, yapabildiğimizi yapmak demek. Kendimizi mecbur ederek değil, doğal olarak Reiki'yi yaşamın içine katmak demek.

Reiki'yi daha iyi kullanmak çok daha uzun süreler başkalarına Reiki vermek de değil. Reiki'yi daha iyi kullanmanın sadece süreler ile ilgisi yok.

Gerçekten ihtiyaç duyduğunuzda Reiki'yi daha etkin olarak nasıl kullanabilirsiniz? Bu soruyu sorup yanıtını aramak sizi kuvvetiniz ile buluşturur.

Gerçekten Reiki vermeniz gereken kişileri, yerleri, olayları nasıl daha iyi fark edebilirsiniz? Bu soruların yanıtları ilginizi çekiyorsa, cevaplar size hiç de uzak değil demektir.

Reiki verirken, evdeki sulanmaya ihtiyacı olan çiçekleri fark edip ihtiyaçları kadar suyu vermek gibi enerjiyi de ihtiyaç duyulan yere gerektiğini kadar vermeyi keşfetmeyi dilemek, bunu yapmayı dilemek en doğru niyet olabilir.

Ben ilk öğrendiğim günden itibaren Reiki'yi kullanmak istedim. Kendim kadar başkalarına da Reiki vermek istedim. Binlerce defa Reiki verdikten sonra artık emin olduğum birkaç şey var:


Öncelikle canınız Reiki vermek istemiyorsa, Reiki vermeyin. Ne kendinize ne de başkasına. Rica etmişler, ayıp olacakmış, bunlar yeterli nedenler değil. Reiki vermek istemiyorsanız bir neden var sizi engelleyen. Bu nedeni bulun, çözün ya da size mesajını dinleyin. Yorgun musunuz? Su mu içmeniz gerekiyor? Ortam mı müsait değil? Reiki vermenizi isteyen kişi bunu gerçekten istiyor mu yoksa başkasını ricası ile mi, başka birini mutlu etmek için mi bunu sizden talep ediyor? Belki birazdan başka önemli bir iş için kalkıp gitmeniz gerekecek ve o nedenle başlayamıyorsunuz. Siz bilinçli olarak bilmeseniz de, canınız, ruhunuz bunu biliyor. İçinizden gelmiyorsa, bu bilgiye saygı gösterin. Arzu ederseniz neden içinizden gelmediğinizi bilmenin mümkün olabileceğini bilerek. Yanıtlar her zaman var.

Reiki yaparken en önemli şey niyet. Yaşamın her alanında olduğu gibi. Niyetleriniz yapıcı olsun. Yaradan'a, özgür iradeye, insana ve cana saygı ve hürmetle.


22 Kasım 2013 Cuma

Reiki'ye Dair Paylaşımlar - 2


Reiki'yi öğrendiniz ve kullanmak istiyorsunuz diyelim. Kendinize Reiki veriyorsunuz ve bu size tam yetmiyor. Ki yetmemesi de çok doğal çünkü Reiki'nin sizin kanalınız ile tam olarak hayat bulması kendiniz kadar başkalarına da enerjiyi vermeyi içerir.

Peki, vermek istiyorsunuz ama almak isteyen var mı? Özellikle ailenizde, çevrenizde Reiki'yi daha önceden bilen ve kullanan yoksa çevrenizdekiler Reiki vermenizi istemeyebilir, kabul etmeyebilir. Bunu da çok doğal karşılamak lazım. Tamamlayıcı tıp metotları, Reiki ve benzeri enerji çalışmaları hakkında o kadar farklı uygulamalar var ki güvenilebilir birşey olduğunu, bir yanıltmaca olmadığını nereden bilecekler? "Bari sen bunlara inanma, bunlardan medet umma," diyenler çok olacaktır. Haklılar, çünkü bilmiyorlar. Reiki nedir bilmiyorlar. Hiç Reiki enerjisi almadılar, yaşamadılar, etkisini bilmiyorlar. Ve esasında Reiki'den hiçbir zaman bir şeyler beklemediğimizi, ummadığımızı bilmiyorlar. Sizinle görebilir ve öğrenebilirler. O nedenle ne yapıyorsak önce kendimize uygulamamız önemli. Biz denemeliyiz, sorgulamalıyız, sorularımızın yanıtlarını almalıyız. En doğru, en sağlam yol bu. Ben buna inanıyorum.

"Teklif var ısrar yok," diye tarif ederim. Başka birine Reiki vermek içinizden geliyorsa, o insanın Reiki'den fayda görebileceğini hissediyorsanız, Reiki vermeyi teklif edin. Teklif etmek sizin bir nevi göreviniz. Siz söylemezseniz nereden bilecekler. İçinizden, yüreğinizden geliyorsa. Ama ısrar etmek yok. Lütfen buna dikkat edin. Seçim sizin değil, onların.

Kendimi geliştirmem lazım, başkalarına Reiki vermem lazım diye çevrenizdekileri zorlamayın. Reiki kuvveti bu şekilde gelişmez. Enerji vermeniz gereken yerleri keşfedip vererek gelişir. Benim yıllarca sadece kendisine Reiki veren öğrencilerim oldu. Çünkü ihtiyaçları kendilerini doldurmaktı ve bunu hissediyorlardı. Reiki ilk öğrendiği günden itibaren başkalarına Reiki veren öğrencilerim de oldu, birinci seviyenin iki uyumlaması arasında onlarca kişiye Reiki veren de. Ben birinci seviyede yabancılara ya da az tanıdığımız kişilere hemen Reiki vermeyi önermem. Ama o kişinin yolunda vardı ki ve bunu o da hissetti ki bunları yaşadı.

Doğru, yanlış yok. Reiki'de kesin kurallar, kalıplar yok. Olamaz da. Reiki'nin temel prensipleri var, denenmişliklerden gelen önerilerim var. Esas olan yüreğin, kalbin, ruhun, aklın sesini birleştiren yanıtları bularak hareket etmek. O birlik hissi ile bir karar alıyorsanız yaşam açılıyor zaten.

Şunu sorabilirsiniz, dileyebilirsiniz: Benim yardım edebileceğim kişilere nasıl ulaşabilirim, benim Reiki ile destek verebileceğim insanlara ulaşma yolum açılsın, açık olsun.

Bu nedenle Reiki'yi öncelikle kendimiz için kullanmamız başkalarına yardım etme gücümüz adına önemli. Ben faydalarını görmeliyim, yaşamalıyım, ve ancak ondan sonra başkasına gerçekten destek olabilirim.

Sorular en kıymetli aracımız. Kendinize sorun, "Bugün Reiki'yi nasıl kullanmam gerekiyor?" Yanıt gelecektir.

Sevgi, neşe, bereket dolu günler sizinle olsun.

19 Kasım 2013 Salı

Reiki'yi Daha İyi Anlamak - 1

Reiki'yi daha iyi anlama ve kullanma yolunda temel prensipleri netleştirelim:

1-Reiki enerjisini verirken ve Reiki enerjisini alırken su içmek çok büyük olumlu fark yaratıyor.
Kimi zaman Reiki verirken ne su içmeniz ne de içirmeniz mümkün olacak. O zaman Reiki vermeyecek misiniz? Tabii ki vereceksiniz. İnsan yüzlerce defa Reiki verdikten ve aldıktan sonra farkı görüyor. Su varsa kuvvetlenme, iyileşme katlanıyor. Reiki'yi veren hangi seviyede olursa olsun, su olan seviyeyi yükseltiyor.

2- Reiki ile başkalarına yardım etmek istiyorsam önce kendime Reiki vermeliyim. Kendimize yardım etmeyi seçmeden başkasına yardım edemeyiz. Reiki'yi ilerletmenin bir yolu kendimize enerji vermek, diğeri başkalarına vermektir. İkisi de gereklidir, yeri ayrıdır. Aynen kendimizi sevmeden başkalarını sevmenin tam olarak mümkün olamayacağı gibi.

3- Reiki'ye, Reiki yapmaya niyet edilerek başlanır ve yapılır. Niyet olmadan Reiki olmaz. Niyet etmek belirli bir cümleyi yüksek sesle söylemek olabildiği kadar bir an için içimizden geçirmek olabilir. Reiki'nin temel prensipleri vardır ve Reiki yapmaya niyet bunlardan biridir, ancak illede şu cümleyle, bu cümleyle niyet edin diyemem. Artık diyemem. Niyetimizin ne olduğu kelimelerin kendisinden ziyade ardındaki düşünce ve istektedir.
Niyet konusunu farklı aşamalarda ele alacağız.
Ben en çok "Bütünün hayrı için, .... kişisinin hayrı için Reiki yapmaya niyet ediyorum," gibi bir niyet kullanırım.
...
Her gün kendimize 10-15 dakika Reiki vermek Reiki'yi ilerletmek için en güzel adımlardan biridir.

17 Kasım 2013 Pazar

Reiki ile İlerlemek İsteyenler için Paylaşımlar Başlıyor

Özellikle bu yılın Mayıs ayından beri Reiki öğrenmek, Reiki'yi seviyesini ilerletmek ve Reiki hocası olmak isteyen bir çok arkadaş, dost, öğrencim ile konuştum, bir çok istek geliyor.  Reiki ile ilerlemek isteyenler için bazı bilgilendirmeler yapma ihtiyacını hissediyorum.  Özellikle önümüzdeki 3-4 hafta boyunca gerek Facebook sayfamda (http://www.facebook.com/zeynepkocasinan) gerekse blog sayfalarımda Reiki ile ilerlemek isteyenler için Özellikle Reiki bilmeyenler, I. ve II. Seviyedekilerin ileri seviyeye geçişleri ve hocalık yolu için bazı öneriler de bulunacağım.
*
Reiki'yi öğretmek de öğrenmek de çok kolaydır.  Esas olan öğrendikten sonra yaşayacaklarımıza, yapacaklarımıza ve sorumluluklarımıza hakim olmak.  Yaradan'ın bize kullanmayı öğrenme imkanını sunduğu Reiki enerjisini doğru anlamak, doğru kullanmak.
Ateş gibi, su gibi, hava gibi, gıda gibi.
Bir orkide ile bir futbol sahasının farklı miktarda suya ihtiyacı olduğunu anlamak, fark etmek kolay.  Enerji ile çalışırken, özellikle Reiki II seviyesinde ve üstünde herşey bu kadar net ve açık olmayabiliyor.  Bir futbol sahasını sulayacak kadar suya sahip olmak zor değil Reiki enerjisi anlamında.  Önemli olan saksıdaki menekşeye su verirken suyun miktarını doğru ayarlamak.  Tabii, tüm aşamalarda doğru ve sağlam niyetlerimizle her zaman korunduğumuzu bilerek.

*
Önümüzdeki haftalarda bilmeden yapamayacağımıza ve ilerleyemeyeceğimize inandığım noktaları vurgulayacağım.  Facebook'tan ve www.zeynepkocasinan.com kanalı ile bloglarımdan takip edebilirsiniz. Arzu edenlerin Reiki'ye özüne uygun olarak kullanma yollarının açılması dileği ile.
*
Birinci aşama niyet.  Niyeti keşfetmek için bir alt çalışma yaparak başlayacağız. Kendinize bir defter seçin ve bugün aşağıdaki şu sorulara yanıt vererek başlayın.  Yanıtlarınızı zamanı gelince soracağım ve üzerinden geçeceğiz:
1- Reiki sizce nedir?
2- Niye Reiki öğrenmek/daha ileri seviyede öğrenmek istiyorsunuz?
3- Reiki ile yapmak istedikleriniz neler?
Ve Su için. :) Su içmeden Reiki olmuyor. Ne tam yapılabiliyor, ne tam alınabiliyor.
*
Bu çalışmanın sizleri Reiki ile sonraki aşamalarınıza taşımasını ve yolunuzu açmasını niyet ediyorum.
Tekrar görüşmek üzere.
Saygı ve sevgiler.
ZK

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Karpal Tünel için...

Bilgisayarların yaşamımıza yoğun olarak girdiği yeni yaşamda bir çok insan Carpal Tunnel Syndrome/Karpal Tünel Sendromu sorununu yaşıyor. 

Fiziksel nedeni üzerinde daha çok durulan bu rahatsızlık için Louise Hay zihinsel nedenlerine dikkatimizi çekerek, nedenin "Yaşamın adaletsizliğine duyulan öfke," olabileceğini hatırlatıyor.

Şifalandırmak adına şu olumlamaları kullanmamızı öneriyor:

"Neşeli ve mutlu bir yaşam yaratacağım. Huzur doluyum."


*