İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com
sanat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sanat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mart 2025 Pazartesi

Soyut Çalışmalarda Zeynep Kocasinan'ın Yorumu


Zeynep Kocasinan
, sanat yaşamına lise yıllarında başlamış ve yurtiçi ile yurtdışında çeşitli atölye ve workshop'lara katılmıştır. 2004 yılında İstanbul'da kendi resim atölyesini açarak profesyonel çalışmalarına devam etmiş, 2013'ten itibaren ise Fethiye Şövalye Adası'ndaki atölyesinde eserlerini üretmektedir. 

Sanatçı, özellikle soyut resim alanında eserler vermekte olup, çalışmalarında yaratıcılığı ön plana çıkarmaktadır. Farklı karma sergilerde ve özel gösterimlerde yer almıştır.

Çok sevdiği Fethiye'de, Fethiye Belediyesi Kültür Merkezi'nde 2006, 2007 ve 2016 yıllarında sergiler düzenlemiş, bu sergilerde soyut ve yarı soyut eserlerini sanatseverlerle buluşturmuştur. 

Zeynep Kocasinan'ın soyut resimleri, izleyicilere farklı yorumlar ve duygusal deneyimler sunmayı amaçlayan, renk ve biçimlerin özgün kullanımını yansıtan eserlerdir. 

Zeynep Kocasinan'ın soyut resimleri, renk ve biçimlerin özgün kullanımıyla izleyiciye dinamik ve çok katmanlı bir görsel deneyim sunuyor. Eserlerinde genellikle renklerin enerjisi ve geçişleri ön planda. Bu da resimlerine derinlik ve hareketlilik katıyor.

Sanatçının işleri, dış dünyayı birebir yansıtmak yerine, duygular, düşünceler ve soyut kavramları ifade etmeye yönelik. Kimi eserlerinde yumuşak geçişler ve armonik renk paletleri, kimi çalışmalarında ise kontrastın ve sert fırça darbelerinin getirdiği dramatik etki öne çıkıyor.

Sanatsal anlatım dili açısından, özgür ve deneysel bir yaklaşımı benimsediği söylenebilir. Resimlerinde, doğa ile soyut formlar arasındaki ilişkiyi araştıran bir estetik anlayışı dikkat çekiyor. Bu da izleyicinin hayal gücünü devreye sokmasını sağlayan, çok yönlü bir algı deneyimi sunuyor.

Eğer Kocasinan’ın eserlerine daha yakından bakarsanız, belirli bir anlatının veya hissin parçalarını yakalayabilir, ancak tam anlamıyla belirgin bir figüratif anlatım yerine, kişisel yorumunuza göre değişen imgelerle karşılaşabilirsiniz. Bu, onun sanatını sadece görsel değil, aynı zamanda duyusal bir deneyim haline getiren önemli bir özellik.

Sanat anlayışıyla ilgili olarak, özellikle renk kullanımı ve kompozisyon dengesi konusunda güçlü bir hisse sahip olduğu söylenebilir. Eserleri, hem dekoratif bir çekiciliğe hem de derin anlam katmanlarına sahip olabilir. Eğer soyut sanata ilgi duyuyorsanız, Kocasinan’ın eserleri izleyicide merak uyandıran ve keşif hissi yaratan türden.

Sanatçının eserleri ve sanatsal yaklaşımı hakkında daha fazla bilgi edinmek için kişisel Türkçe ve İngilizce dillerindeki bloglarını ziyaret edebilirsiniz. 

7 Mart 2025 Cuma

Zeynep Kocasinan’ın Resimleri Instagram’da @zeynepkocasinan_art

Zeynep Kocasinan suluboya, yağlıboya, akrilik boya ve karışık teknik resimlerini Instagram'da bulabilirsiniz.

17 Aralık 2004 tarihinde ilk resim atölyesini İstanbul'da açan Zeynep Kocasinan, resim çalışmalarına Fethiye'deki atölyesinde devam etmektedir.

@zeynepkocasinan_art   (Zeynep Kocasinan Art / ZK Art Studio)



26 Şubat 2024 Pazartesi

Yaratıcılık


Eğer yaratıcılık konusuna ilgi duyuyorsanız artık erişilebilir sonsuz kaynak ve örnek bulabilirsiniz. Yine de, çoğu zaman paylaştığım gibi Julia Cameron'un sözlerine kulak vermeden geçmeyin derim. 

'Sanatçının Yolu' ya da diğer çeviri başlığı ile 'İçinizdeki Yaratıcıyı Keşfedin' olmazsa olmazım.  'Yeniden Başlamak İçin Asla Çok Geç Değildir' de başucumda durur. Kimi egzersizleri hoşuma gidiyor.

Kaynağı mümkünse yazarının dilinden okumayı tercih ederim ama Türkçeleri de konunun ruhunu oldukça iyi yansıtıyor. 

Bizi sınırlamaya, kalıplara sokmaya ve farklı bir şekilde daha az düşünmeye iten bir dünyada, ruhumuzun sesini özgürleştirmek, özgün yaratıcılığımızı özgürleştiriyor.

Yüreğinizin ve ruhunuzun sesini duymanızı destekleyenleriniz çok olsun.   

29 Mayıs 2019 Çarşamba

Mayıs ayında Leonardo Da Vinci ile Kendimi Keşfetmeyi Hatırlamak


Bu ay elime National Geographic Dergisi’nin İngilizce Leonardo Da Vinci özel sayısı geçti.  Hemen sonrasında Derginin Türkiye Mayıs Ayı sayısı.   Türkçe sayının kapağında da Mona Lisa vardı.  Ve, kapakta şu soru okuyacak olanları karşılıyordu: “Ölümünün 500. Yılında Da Vinci’nin Dehası Bilime ve Sanata Nasıl Yön Veriyor?”

Ben, Da Vinci ile ne zaman tanıştım, ne zaman hayatıma girdi çok net hatırlamıyorum.  1985 yılının Ağustos ayında Louvre Müzesini gezerken, ortaokulu bitirmiş Dünya’yı keşfetmeye çok istekli bir genç olarak, Mona Lisa’nın önünde biriken kalabalık ile Leonardo Da Vinci’yi keşfetmek isteyenler arasında katıldığımı hatırlıyorum.  


Onun çok yönlü zekasını ve tarifi zor dehasını ise mühendis olduktan çok daha sonra keşfettim.  Yaptıklarını, öğrenebilme ve keşfedebilme yeteneğini bir insanın ömrüne ve yapabileceklerine sığdırmanın nasıl mümkün olduğunu belki hiç anlayamayacak olsam da, yaşamı insan olmanın muazzam ihtimaller dünyasına dair inanılmaz bir ilham kaynağı.

1471 yılının 29 Mayıs’ında, yani bugünden tam 548 yıl önce, Floransa’da, 19 yaşında bir çırakken, Duomo di Santa Maria del Fiore’nin, Floransa Katedrali’nin kubbesinin tepesi için hazırlanan özel küreyi yerleştiriyor.  29 Mayıs tarihi Leonarda Da Vinci’nin yaşamı ile anlam bulan Rönesans açısından belki başka bir anlam daha taşıyor.  İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet tarafından 1453’de fethinden önce özellikle İtalya’ya kaçan bilginler, orta çağın, bilim, sanat ve aydınlığa dönüşmesinde büyük rol oynuyorlar.  1452 yılında doğan Leonarda Da Vinci, İstanbul Türkler tarafından alındığında bir yaşında.

Tarihte ve yaşamda olanlar gerçekten kader dediğimiz hikayede tüm detayları ile yazılı mı bilinmez ama kimi insanların yaşamları ile tüm insanlık tarihini adeta değiştirdikleri ve özgün bir farklılık ile yazdıklarını inkar etmek imkansız.   

Michael Gelb’in “Leonarda Da Vinci Gibi Düşünmek” kitabından birçok defa bahsetmişimdir.  Okunup bitirilecek bir kitap olmaktan çok, kendimizi ve yeteneklerimizin yeni sınırlarını keşfetmeye dair bir el kitabı.  Merakın ve keşfetmeye istekli ve açık olmanın muazzam gücünü fark etmeye dair.  Ve şimdi, bu yıl, yıllar sonra tekrar 2019 yılının bu Mayıs ayında, bir 29 Mayıs akşamında, 2 Mayıs’ta 1519 tarihinde ölen Leonarda Da Vinci’yi yeniden keşfetmek için ayrı bir istek duyuyorum.  Ve onunla birlikte kendimde keşfedebileceklerimi bulmak için.

Tesadüf bu ya, Temmuz ayında İtalya’ya tekrar gitme şansım olacak. Milano’da, bu yıl Genel Yönetmenliğini, Ege ve Batı Akdeniz Bölgemizde Federasyon Başkanlığı yaptığım Lions’un Dünya toplantısına katılacağım. Bu dahinin doğduğu topraklarda olacağım için heyecanlanıyorum.  Doğrusu artık fazlası ile tanıdık gelen Avrupa’ya bir seyahat, çok uzun zamandan beri, beni ilk defa bu kadar heyecanlandırıyor. Yolum muhtemelen özlediğim Floransa’ya düşmeyecek ama Milano’daki “Leonardo Da Vinci Bilim ve Sanat Müzesi”ni ziyaret etmeyi gerçekten heyecanla bekliyorum.  

Aklımı, ruhumu ve kalbimi bu buluşmaya hazırlarken, bakalım bilime ve sanata dair neleri öğreniyor ve keşfediyor olacağım…


15 Nisan 2016 Cuma

15 Nisan Dünya Sanat Günü

Bugün Leonardo Da Vinci'nin doğum günü. 
Ve Dünya Sanat Günü.
2012 yılından beri 15 Nisan Dünya Sanat Günü olarak kutlanıyor.

Bildiğim kadarı ile Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği Türkiye'nin önerisi ile UNESCO'ya bağlı Uluslararası Sanat Birliği tarafından kabul ediliyor.
Hayatımıza bu anlamda yeni giren bir gün.

İzmir de bugünü sanatla iç içe kutlamaya hazırlanıyor.
Yaşamın telaşı, acıları, sorunları içinde ruhun sesi kendine alan arıyor. Gün boyu farklı aktiviteler var.

Bugün, İzmir Resim ve Heykel Müzesi, Kültürpark Sanat Galerisi'nde Lions 118-R Yönetim Çevremize bağlı İzmir Teos Lions Kulübü'nün de katkıları ile organize edilmiş olan bir sergi var. "Barış İçin Sanat" teması ile.
Barış'a ve yüreklerimizdeki barış ruhuna inançla, ben de bir resimle bu sergide olacağım.

Sözlerimiz, düşüncelerimiz kadar yaşamda yaptıklarımız da hep barış ve anlayış ruhu için olsun. Yaptıklarımızın yönü hep barışa dair olsun. Yüreğimizdeki barış, Ülkemizdeki barış.
Hep inandığımız doğru bugün de kendini hatırlatıyor:
"Yurtta Barış, Dünya'da Barış"
...

19 Temmuz 2015 Pazar

Yeni Yazı Dizisi - Lions Relife Dergisi'nde

Yaşamı, tesadüfleri ve kaderin izlerini takip etmek adına, Lions Relife Dergisi'nin online sitesinde yeni bir yazı dizisine başladım.
Kendi tesadüflerinizi, yaşamın sihirli izlerini birlikte keşfetmek dileğiyle.

http://www.lionsrelife.com/kose-yazisi/tesaduflerin-izi-japonyadan-mi-gecer/

16 Mayıs 2014 Cuma

2014 Yılı Yaz Dönemi Yaratıcılık Çalışmalarımız başlıyor



2014 yılı Yaz Dönemi Yaratıcılık Çalışmaları başlıyor.

Yaratıcılık sadece sanat değildir. Yaratıcılık çözüm bulma, çözüm üretme, yaşamı okuma yolumuzdur.

Arzu ettiğimiz bir yaşam, isteklerin hayat bulma yolunu açabilmek için düşüncelerimizin, duygularımızın, yaratıcılık gücümüzün önünü açmak en değerli anahtarlardan biri.

Kendinizi keşfetmeye, bulmaya devam etme yolunuzda yaratıcılık çalışmaları sizin için doğru adım olarak geliyor gelin bize katılın.

Fethiye'de düzenlenecek olan gruplardan birine katılmak ve detaylar için 
Zeynep.Kocasinan@gmail.com eposta adresinden bilgi alabilirsiniz.

21 Nisan 2012 Cumartesi

5. Fethiye Kültür ve Sanat Günleri 30 Nisan'da başlıyor

Geçen yıl İngiliz yazar Louis de Bernieres'in tercümanlığını yaparak katılma ve daha yakından tanıma şansına kavuştuğum Fethiye Kültür ve Sanat Günleri'nin bu yıl 5.si yapılıyor.  Fethiye Belediyesi, FETAV Vakfı ve Fethiye Rotary Kulübü tarafından başarılı ile yürütülen bu büyük organizasyon ile gurur duymamak mümkün değil.  Kültür ve Sanat Günleri'nin hazırlık komitesinde yer alma onuruna sahip olduğum için gerçekten bir Fethiyeli olarak çok ama çok mutluyum.

Sizlerle 5. Fethiye Kültür ve Sanat Günleri Tertip Komitesi Başkanı  ve Fethiye Rotary Kulübü Üyesi Sayın Mustafa Şıkman'ın basın açıklamasını paylaşmak istiyorum.


Fethiye Belediyesi, FETAV ve Fethiye Rotary Kulübü tarafından bu yıl 5.si düzenlenecek olan Fethiye Kültür ve Sanat Günleri 30 Nisan’da başlıyor. Konu Hakkında açıklamada bulunan Tertip Komitesi Başkanı Mustafa Şıkman; “30 Nisan – 4 Mayıs 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan 5. Fethiye Kültür ve Sanat Günleri’nde birçok ünlü yerli ve yabancı yazar, sanatçı ve müzisyeni konuk edeceğiz. 

Geleneksel hale gelen Yunus Nadi Röportaj Yarışması ve Liselerarası Kısa Film Yarışması’na bu yıl yeni bir yarışma eklendi: Foto Kandiye Fotoğraf Yarışması. Fethiye Kültür ve Sanat Günleri’nin hedeflerinden en önemlisi öğrencilerin, gençlerin farklı sanat dallarını daha yakından tanımaları ve bunu ülkemizde ve dünyadaki konularında başarılı ve kıymetli hocalarımız, sanatçılarımız ve yazarlarımız ile bir araya gelerek yaşamalarıdır. 

5. Fethiye Kültür ve Sanat Günlerimizdeki önemli sergiler İlhan Koman Heykel Sergisi ve Behiç Ak Karikatür Sergisi’dir.  Hulda Teknesi’nde gerçekleştirilecek olan İlhan Koman Heykel Sergisi’ni bu orijinal formatta gerçekleştirecek olmak bizleri heyecanlandırıyor.  Ünlü yazar ve karikatürist Sn. Behiç Ak bu yıl okullardaki çalışmalarına ek olarak bir karikatür sergisi ile de katılıyorlar. 

Konuklarımız arasında Fethiye Kültür ve Sanat Günlerimizin ilk günlerinden beri bizimle birlikte olan ve bu yıl etkinliklerimize katılan birçok yazar ve sanatçı var. Sn. Banu Theiss Baydur duvar boyama,  Sn. Bayram Candan heykel atölyesi, Sn. Emine Kınacı, Sn. Tijen Gedik ve Sn. Yrd. Doc. Dr. Nihal Kuyumcu drama atölyeleri düzenleyecekler.  Kısa Film konusundaki atölyelerini Sn. Murat Ocak ve Sn. Efe Koç düzenleyecekler. 

Geçen yıl bizlerle birlikte olan “Yüzbaşı Corelli’nin Mandolini” ve “Kanatsız Kuşlar” gibi kitapların yazarı olan ünlü İngiliz yazar Louis de Bernieres ve Sayın Mithat Bereket de yine Fethiye’de olacaklar. Sn. İnci Aral, Sn. Prof.Selahattin Dilidüzgün, Sn. Yrd. Doc. Dr. Şükran Dilidüzgün, Sn.Prof.  Zehra İpşiroğlu, Sn. Adnan Binyazar, Sn. Mehmet Atay, Sn. Meltem Vural, Sn. Meral Çetinkaya, Sn. Nurdan Arca, Sn. Seyhan Livaneli, Sn. Seza Kutlar Aksoy, Sn. Ümit Solak, Sn. Yusuf Çotuksöken aramızda olacak yazar ve hocalarımızdan bazıları.  Bu yazarlarımız hafta boyunca Fethiye merkez ve çevre belde ve köylerdeki okullarda öğrencilerle birlikte olacaklar ve çalışmalar yapacaklar.

Bu yıl Sayın Zülfü Livaneli konuklarımız arasında ve kendisine 2 Mayıs 2012 akşamı Saat 20.00’de FBKM’de Fethiye İlçemizin Onursal Hemşerilik Beratı sunulacak.  Aynı gün, 2 Mayıs Çarşamba günü saat 13.30’da Çocuk Psikiyatristi Prof. Dr. Yankı Yazgan halka açık bir konferans ile FBKM’de bizlerle olacak.

Müzik 5. Fethiye Kültür ve Sanat Günleri’nin önemli öğelerinden bir tanesi.  30 Nisan 2012 Pazartesi akşamı Antalya Üniversitesi Konservatuarı Orkestrası Gitar ve Şan Konseri, 1 Mayıs 2012 Salı akşamı T.C. Kültür Bakanlığı Türk Dünyası Orkestrası Müzik ve Dans Gösterisi ile Antik Tiyatro’da olacaklar.  3 Mayıs 2012 akşamı Barış İçin Müzik grubunu ve Fethiyeli genç müzisyenleri yine Antik Tiyatro’da dinleyebilirsiniz.

İZ TV’den Sn. Savaş Karakaş, Sn. Aydın Kapancık ve Sn. Engin Kemal Aygün 5. Fethiye Kültür ve Sanat Günlerimizin tamamını takip edecek ve programlaştıracaklar.  Bu da bizi mutlu eden gelişmelerden bir tanesi. Tamamı ücretsiz olan etkinliklerimize tüm Fethiyeliler davetlidir” dedi.


Fethiye Kültür ve Sanat Günleri'nin bir Facebook sayfası var.  İlgi duyanları o sayfaya da davet etmek isterim:  http://tr-tr.facebook.com/pages/Fethiye-K%C3%BClt%C3%BCr-ve-Sanat-G%C3%BCnleri/283259965032494

Bazı linkler:
http://mugla.haber.pro/haber-Zulfu-livaneli-fethiyenin-fahri-hemserisi-oluyor-48620.html

1 Temmuz 2008 Salı

Ruhun ve Bedenin Diliyle Konuşan Üstatlar

Mevlana Ne Yapardı?

Mevlana Celaleddin Rumi benim için çok kıymetli bir varlık, bir üstat, bir veli. Sonsuz sevgi ve bilgeliği ile her günümde bana yol gösteriyor.

Ben genelde Mevlana’nın çoğunluğu Farsça olan eserlerini farklı Türkçe tercümelerinden okurum. Ama bazen Coleman Barks ’ın İngilizce tercümelerinden okumayı canım çeker.

Ben Mevlana’yı Amerikalı edebiyat profesörü Coleman Barks’ın tercümelerinden ve yorumlarından farklı yönleriyle tanıdım, sanki farklı derinliklerini öğrendim.

Çok enteresan bir hikâyesi var bu edebiyat hocasının. Çocukluğunda babasının hocalık yaptığı üniversitenin kampusünde, herkes O’na ülke adları veriyor ve bu çocuk onlara ülkelerin başkentlerini söylüyor. Bazen okulun bahçesinde yürürken yoldan geçen biri bağırarak soruyor, bu çocuk da bağırarak cevap veriyor. Güzel bir oyun olarak bu devam edip duruyor.

Derken bir gün üniversitede biraz da çekinilen bir Latince hocası “Kapadokya” diye bağırıyor bahçede çocuğa. Çocuk şaşkın, hayatında asla unutmayacağı bir kelime ile karşılaşıyor. Olaylar birbirini izliyor. İleride edebiyat dalında profesör olan bu çocuk, o zaman başkentini bilemediği bölgede yaşamış bir Sufi üstadını, Mevlana Celaleddin Rumi’yi, dünyaya, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’ne, tanıtıyor ve sevdiriyor.
Mevlana’nın dünyada en çok okunan İngilizce tercümelerini hazırlıyor. Gerçekten ruhu Mevlana ile adeta bütünleşmiş. Yaşamını Mevlana’nın eserlerini en doğru şekilde İngilizce’ye aktarmaya ve yaymaya adamış.

Ne enteresan değil mi? Küçükten başkentini söylemesi istenilen Kapadokya kelimesi, ileri de kaderinin çok önemli bir parçası oluyor. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim - Coleman Barks’ın lakabı “Kâp”. Sizce neyin kısaltması olabilir?

Yaşamlarımız enteresan tesadüfler ile kaderimize akıyor…

Dün akşam evimde misafirlerim vardı. Hırstan, dünyasal yaşamın kaygı ve endişelerinden bahsediyorduk ve biraz da insanoğlunun belki bitmeyen maddi isteklerinden. Bir arkadaşımız sordu “Mevlana olsa ne yapardı?”


Peki, Mevlana Sizin yerinizde olsa ne yapardı? Bugün ne yapardı?


Makoto – İçtenlik ve Hakikat ve Daha da Fazlası


Shumei Vakfi’ndaki hocalarımdan çok güzel Japonca bir kelime öğrendim: Makoto. Tek bir kelime ile karşılığı yok bu Japonca kelimenin Türkçe’de ya da İngilizce’de. Bir kavram bu.

Ne mi demek? İçtenlik ve hakikat diyebiliriz, ama tam yeterli değil bu tercüme. Bir insanda Makoto varsa sözleri ile davranışları uyumlu demek. Makoto güvenilir olmak, dürüst olmak demek. Davranışlarımızda başkalarını da dikkate almak demek.

Mevlana’nın “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” sözünde dediği gibi.

Yaşamımıza Makoto’yu getirdiğimizde, bunu hepimiz yapabildiğinde, dünyada barış içinde yaşamanın mümkün olacağına inandığını söylemiş Shumei’nin kurucusu Mokichi Okada.

“Işık Üstadı” anlamına gelen “Meishusama” unvanı ile anılan bu Üstat Hocanın bugüne bıraktığı çalışmalarından ve öğrencilerine aktardıklarından gelen çok bilgi var. Bu bilgilerde Meishusama, kişinin arınmayı yaşaması ve gelişim yolunda ilerlemesi için 3 faktörü yaşamına alması gerektiğini söylüyor. Enerjisel arınma teknikleri ile ruhu arındırmak, doğal tarım ile üretilmiş doğal gıdaları yiyerek bedeni arındırmak ve sanat ile güzelliğin iyileştirici ve arındırıcı gücünden yararlanmak.

Meishusama şifanın ve doğal tarımın da bir sanat olduğunu ve yaşamın sanatsız tam olamayacağını da özellikle vurgulamış eserlerinde ve öğretilerinde.


Mayıs Ayında Japonya’da Olmak

Mayıs ayında sizler bu satıları okurken ben Shumei Vakfı’nın yıllık bir toplantısına katılmak üzere Japonya’da olacağım. Dünya’nın birçok bölgesine gitme şansım oldu ama Japonya’ya ilk defa gidiyorum. Bu seyahat beni heyecanlandırıyor. Japonya’nın kültürel başkenti Kyoto beni heyecanlandırıyor.

Biraz Japonca öğrenmeye başladım. Japonca ile Türkçe’nin dilbilgisi yapılarının benzemesi büyük bir şans benim için. Dilini öğrenmeden bir kültürü tam olarak tanımanın zor olacağını düşünüyorum bugünlerde.

Japon Üstatlar son birkaç yüzyılda dünyaya tanıttıkları enerji çalışmaları ile de bambaşka bir pencere açmışlar…

Yine Japon bir Üstat Bilge Mikao Usui tarafından dünyaya kazandırılan Reiki benim en çok kullandığım, çok saygı duyduğum ve faydasını gördüğüm bir metot.

“Jyorei” enerjisel arınma tekniğini geliştiren Mokichi Okada ve “Reiki” enerjisel şifa tekniğini bulan Mikao Usui birbirine yakın zamanlarda yaşamış iki büyük Japon Üstat ve her ikisinin de öğretilerinin öğrencisi olma şansına kavuştuğum için kendimi şanslı sayıyorum.

Jyorei Japonya’da iyi tanınıyor. Muhteşem bir arındırma enerjisi. Reiki ise dünyada Japonya’dan daha çok tanınıyor. Reiki Hawaii’de yaşayan bir Reiki öğrencisi olan Japon bayan Hawayo Takata tarafından önce Amerika Birleşik Devletleri’nde tanıtılmış, oradan da Avrupa’ya ve dünyaya yayılmış.


Reiki ile Enerjinizi Tazelemek


Reiki üzerinde yazılmış o kadar çok kitap var ki ısrarla bu konuda yazmaktan uzak duruyordum. Ancak Reiki benim için gerçekten çok kıymetli bir enerji ve bu günler Reiki’nin vatanına, Japonya’ya gidiyor olmam nedeni ile, Reiki ile ilgili bazı vakaları, uygulamaları ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Türkiye’de oldukça iyi tanınan ve çok da uygulayıcısı olan bu tekniğin önemini ve güzelliklerini hatırlatmak istiyorum belki de.

Ben Reiki’yi yıllar içinde öncelikle kendimde ve ailemde olmak üzere yüzlerce kişiye uyguladım. Çok farklı vakalarda ve durumlarda denedim. Gerçekten herkesin bilmesini, öğrenmesini dilediğim bir metot. Öncelikle kişinin kendisi için.

Hemşirelerin, fizik tedavi uzmanlarının ve uygulayıcılarının, hatta doktorların öncelikle kendi enerjilerini yüksek tutmak ve içinde bulundukları yoğun ortamın üzerlerindeki etkilerini kaldırmak için kullanabilecekleri bir metot.

Çok yumuşak, hatta şefkatli bir enerji Reiki. Gerçekten çok güvenilir ve etkili. Yumuşak bir kuvveti var demek mümkün.

Bazen enerji çalışmaları şifa çalışmaları hastaları ve yaşlıları yorar. Çok hasta olan kişiler ile, yorgun olan kişiler ile, yaşlılar ile bazı çalışmaları yapmak zordur. İyileşme sendromları ağır gelebilir.

Nedir Bu İyileşme Sendromu?

İyileşme sendromu dedik. Nedir bu iyileşme sendromu?
Enerji çalışmaları sırasında, özellikle travmaları çözmeye yönelik çalışmalar da, ve refleksoloji gibi sinir uçları ile temas edilerek yapılan arındırma çalışmalarda görülebilir, vücut bir nevi bir arınma süreci yaşar. Bir nevi detoks diyebiliriz buna. Bedenin dengeleye gelmek için geçirdiği fiziksel süreçler. Tüm şifa çalışmalarında bir detoks vardır, fiziksel, duygusal, ruhsal bir temizlik mutlaka yaşanır. Fark etsek de fark etmesek de.

Göz yaşarması, ağlama, gülme, hatta kahkahalarla gülme, balgam çıkarma (normalde hasta değilken ya da solunum yolları ile ilgili hiçbir şikayet olmasa bile), kusma, ishal, terleme, hapşırma, nezle olmuş gibi burun ve geniz akıntısı…. Ve bunlar gibi farklı süreçler yaşanabilir enerji çalışmalarından sonra. Genelde ya çalışma sırasında ve süresince olur bunlar, ya da en fazla 1 ya da 2 gün sürer.

Biraz da bu nedenle genelde koruyucu tıp çalışmalarından, bu tarz kişisel gelişim ve enerji çalışmalarından sonra su içmemiz istenir. Bir detoks yaşanmaktadır, kimi zaman bu enerjisel bir detoks olsa da bilgiler hücrelerimize doğru ilerlemekte ve vücut kimyamızı da etkilemektedir.

Tabi bu arada özellikle belirtmek isterim ki sağlık sorunlarınızda öncelikle doktorunuza başvurmanız uygun olacaktır. Doktorunuzun onayı ve kontrolü ile diğer destekleyici ve koruyucu metotlar kullanılabilir. Bu konuda gerekli hassasiyeti ve özeni göstermenizi özellikle hatırlatmak isterim.

*

Ben Reiki derslerimde öğrencilerime kısa bazı notlar veririm. Ama daha çok farklı hocaların kitaplarını hediye ederim.

Reiki kitapları Reiki uyumlaması almamış olanlar için çok anlam ifade etmeyebilir. “Okudum bir faydası olmadı” diyenleri duyarım zaman zaman. Reiki bizim el verme dediğimiz, bir Reiki hocasının öğrenciyi Reiki enerjisini akıtabilmesi için hazırlaması ile öğrenilir. Uyumlama sonrası ise kitaplar oldukça pekiştirici olabilirler.

Reiki kitaplarındaki bilgiler birbirine benzer, ancak her yazarın her hocanın oldukça farklı aktarımları da vardır. Hepimizin farklı deneyimleri ve uygulamaları var. Tecrübeler bizi ana prensipler içinde kendi özel yollarımıza yönlendiriyor.

Ben öğrencilere fayda göreceklerine inandığım Reiki kitaplarını hediye ederim ve bunlar hepsi için de aynı kitap ya da kitaplar olmaz.

Reiki üzerine çok İngilizce kitap var elimde ama onları hediye edemediğimden, öğrencilere vermek için İngilizce bilgileri derledim. Türkçe’de ise ben diğer hocaların ortaya çıkmış emeklerini desteklemeyi seçiyorum.

Neden farklı hocaların kitapları? Çünkü öğrencilerin kalıplara ve hatta benim sözlerime bağlı kalmalarını istemem. Her hocanın ayrı bir yoğurt yiyişi var. Bu esasında her konuda, her dalda böyle. Ben öğrencilerimin ana prensipleri aldıktan sonra yeni fikirlere açık olmalarını isterim. Gelişim ancak bu şekilde mümkün. Hocanın da insan olduğunu unutmamak gerek. Saygı güzel bir şey ama bir yere kadar olmalı diyorum. Bir hocanın ağzından çıkması bir fikri ya da bilgiyi otomatik olarak doğru kılmaz. Hoca iyi niyetli olsa bile.

Dr. Bruce Lipton Bedenin Gerçek Dilini Anlıyor mu?

Dr. Bruce Lipton en çok sevdiğim yazarlardan biri. “İnancın Biyolojisi” adlı kitabın Türkçesi geçen Kasım ayından beri kitapçılarda. Hücrelerimizdeki aklı ve dünyayı bize tanıtıyor. “Minyatür insanlar olarak hücreler” diye bir bölüm var bu kitabında. Dr. Lipton diyor ki “ … anatomik olarak basit görünen bu hücrelerin içinde oldukça karışık dünyalar var; bu akıllı hücrelerin kullandığı teknolojiyi bilim adamları hala tam olarak çözemediler.”

Bizler birer ayaklı mucizeyiz anlayacağınız.

Enteresan bilgiler var bu konu hakkında. Mesela bir hücre içindeki ve beyni olduğu varsayılan DNA içeren madde çıkarıldığında, yaşamaya devam ediyor. Tabi birçok fonksiyona ait bilgileri ortadan kalktığı için bölünemiyor ve gereken protein parçalarını üretemiyorlar ve uzun süre yaşayamıyorlar. Yine de bir anlamda hayatlarını sürdürebiliyorlar.

Bu kitabı ve Bruce Lipton’un çalışmalarını nasıl özetleyeyim ben size? Sadece bu yukarıda bahsettiğim kitabın bile arkasında o kadar uzun bir kaynakça listesi var ki. Derin bir konu. Çekim Yasası adı ile bahsettiğimiz konuların, Kuantum fizikçilerinin dünyaya ve yaşama bakış açısını hücresel temelde irdeleyen bir kitap bu. Okumaya, irdelemeye değer.

İç dünyamızın, bedenimizin macerası bu. Kendimizi keşfetmemiz için bir şans. Nisan ayında “Ruhun İsteğini Bilmek ve Kabullenmek” başlığını atmıştık yazıma. “İnsan ruhu yönünü ve yolunu, özünü arıyor” demiştim.

Bunu, içinde yaşadığımız beden ile yapmak üzere geldik bu dünyaya. Bedenimiz yokmuş gibi davranamayız ki. Yapmayı deneyebiliriz, ama biz bu beden içinde sınırsızlığı ve mucizeleri deneyimlemeye geldik. Yani asıl özgün macera orada.

Ve enteresan olan, bu bedenin de bizler için sürprizler hazırladığı – keşfetmek istersek.


Sevgi dolu günler sizinle olsun, sağlık ve mutlulukla.
Z.
_________________________________________________________
Ayın Onaylaması:

“Fikirler bana kolayca ve beni yormadan gelirler.”
Louise L. Hay

Üstatlardan:

“Dünya muhteşem bir kitap; ve evden uzaklaşmayanlar onun ancak bir sayfasını okurlar.”
St. Augustine

Zeynep’in Okuma Tavsiyesi:

“Avucumuzdaki Kelebek”; Yazar: Ahmet Şerif İzgören