İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com
Rothko etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rothko etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ocak 2009 Pazartesi

İstanbul'u Arzulayan Resimler


Mayıs ayıydı. 2005. Barselona’ya tekrar gidiyordum, İstanbul’a çok benzettiğim bu şehre. Ve ilk yolculuğumdan farkı belki artık bu topraklarının dilinin bana o kadar da yabancı olmamasıydı.

Doğrusu Figueres’e, Dali’nin şehrine gitmek başta programda yoktu, ama 1-1,5 saatlik bir yolculuktan sonra Dali Müzesi’nde bulmuştum kendimi. Gerçekten de enteresan bir hayal dünyasında.



Sabancı Müzesi’ne Picasso sergisi ilk Barselona seyahatimden ve oradaki Picasso Müzesi’ni gördükten sonra gelmişti. Kasım 2005’ten Mart 2006’ya kadar Picasso gezindi İstanbul Boğazı’nda. Ve şimdi Dali, ve gitmesine az kaldı.

Her müzenin ayrı bir ruhu var, resimlerin ayrı bir ruhu olduğu gibi. Ve her resmin enerjisinin biz insanlar gibi olmak istediği yerler, dolaşmak istediği topraklar var. Bazen kök salacakları yerleri çabuk bulurlar. Bazense onlar da bizler gibi yüreklerinin çağırdığı yeri arar dururlar.

İstanbul’da Arkeoloji Müzesi farklıdır. İstanbul Modern ve Sabancı Müzeleri de bu şehri müzeleri olan diğer şehirler ile artık daha çok bağlıyor sanki.

Fethiye Müze Müdürlüğü’ne her gidişimde yüreğim biraz burkulur. Bu toprakların sunduğu tarihi korumakta, kollamakta, paylaşmakta neden bu kadar zorlanıyoruz diye. Ortaokul yıllarında ilk defa gittiğim Londra’daki British Museum’u gezdiğim günlerdeki hayretimi hatırlıyorum. Aynı tarihlerde İstanbul’da gezebildiğim Müzeler Topkapı Sarayı Müzesi ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ydi. Londra’ya gittiğim aynı yıl Paris’te Louvre Müzesi’ni de gezme şansım olmuştu. Ağabeyim Yaman ile müzede saatlerce kaldıktan sonra müzenin kapanma saatinin yaklaşmakta olduğunu fark edip koşarak yetişmiştik bazı bölümlerine. O günden sonra belki 4-5 defa daha Paris’e gitme şansım oldu. Ve karar verdim Louvre’ı gezme macerası bitmez. Ve bu güzel bir şey.

Bir yeğenim var altı yaşında. O Salvador Dali’nin İstanbul’daki sergisine benden önce gitti, anaokulu sınıfı ile. Ben ortaokul’da Mona Lisa ile tanıştım. Yine de çok şanslıydım. Ancak devir değişiyor, ne dersek diyelim dünya ile Türkiye arasındaki sınırlar artık çok farklı renkler ile çiziliyor.



Son Japonya seyahatimde Kurashiki’deki Ohara Sanat Müzesi’ni gezmiştim. Kurashiki, Okayama’nın batısında gerçekten rüya gibi küçük bir tarihi şehir. Ve bu şehirdeki Ohara Müzesi’nde Signac, Toulouse-Lautrec, Gauguin, Renoir ve Degas gibi sanatçıların eserlerini görmek mümkün. Orada bir Rothko gördüğümü de hatırlıyorum. Ohara Sanat Müzesi’nin bir özelliğine Japonya’da Batı eserlerinin daimi olarak sergilendiği ilk müze olması. Müzenin yeni bölümlerinde Japon, Yakın ve Uzak Doğu eserlerini de görmek mümkün.

*

Müzeler resimlere ev sahipliği yapıyor. Aramızda olan veya olmayan sanatçılardan bize emanet kalanlara bir yuva sağlıyor. Resimler de, heykeller de bizlerin arzuladığı gibi geceleri ruhlarının huzurda olacağı ve gündüzleri yaşam ile karışabilecekleri mekânları arıyor. Bir ev, bir müze veya bir atölye. Ve kimi resimler kapalı dolaplarda, depolarda gün ışığına çıkacakları zamanı bekliyorlar.

Haydi İstanbul misafirperverliğe devam. Kim bilir hangi ressam seninle kucaklaşmak istiyor.

27 Aralık 2008 Cumartesi

Yaşamayı Seçtiğimiz Renkler




Ekim ayı’nda Londra’daydım. Bir fırsatını yakalayıp Tate Modern ’e gittim. Rothko ’nun da bir sergisi vardı. 1940’larda 1950’lerde modern resim için belki de büyük çıkışlardan biriydi belki Rothko’nun zaman içinde değişen çalışmaları. Kendisi bu adlandırmaları pek kabul etmiyor olsa da.

Rothko’nun eserlerini sevmem diyemem. Soyut ve modern çalışmalar beni cezbeder. Ancak o Ekim günü Tate Modern’de sergilenen renkler sanki ruhumu üzdü. Kim bilir bu çalışmaları yaparken Rothko’nun ruhu neredeydi. Gönlüm başka resimleri diliyordu.

Konu resimlerin soyut olması değildi. Ben de İstanbul’daki büyük HSBC patlamasının olduğu günden beri soyut resimler yapıyorum. Neden ve nasıllarına girmeyeceğim. Gönlümden artık bunu yapmak geliyor. Bir ressamın yüreğinden gelen renkler ile çalışmasının de demek olduğunu biliyorum. Eğer kendiniz ile yüzleşme cesaretiniz varsa başka yol da yoktur hani. Ancak o renkleri istememize neden olan ruh halleri nelerdir? İşte buraya baktığımızda farklı cevaplar ortaya çıkıyor.

Tamamlayıcı tıp’ta renklerin ayrı bir yeri var. Birçok hoca, ki benim hocalarımdan bir tanesi de, farklı renkler veren el fenerleri ile çalışıyor. Bedenin farklı yerlerine ihtiyacına göre belirli bir rengin frekansını veriyorlar. Belki birçoğunuz ‘çakra’ kelimesini duydunuz. Enerji çalışmalarında çok kullanılan bu kelime bedenimizin etrafını sardığı varsayılan enerji alanın giriş bölgeleridir. Genel olarak 7 ana enerji girişi, 7 çakramız olduğu varsayılır. (Çarka yerine ‘şakra’ kelimesinin kullanıldığına da rastlayabilirsiniz.) Genel olarak her çarka, aynı frekansı temsil eden bir renk ile ilişkilendirilir. Örneğin, boğaz bölgemizdeki çarkanın mavi rengin frekansı ile uyumlu olduğu düşünülür, ve bu bölgedeki problemleri gidermek için mavi renk ile çalışır. Ancak, benim renk çalışması olarak bahsetmek istediğim şey bundan biraz farklı. Belki bunu ruhumuzun renklerine ve renklere ihtiyacına bakmak olarak tarif edebiliriz.

Rothko sergisini gezerken kendimi koyu ve pek de berrak olmayan renklerin içinde buldum. Oldukça büyük ebatlı çalışmalar ile dolu odaları dolaşırken, sergiye geleli belki de 5 dakika dahi olmamıştı, şiddetle oradan çıkmak istediğimi fark ettim. İçimdeki hisleri bastırmaya çalışarak gezdim, tarifi zor bir huzursuzluk ile. Ruhum ogün bu karanlığı istemiyordu. Belki de karanlıklar hiçbir zaman da benim favori alanım olmayacaktı.



Geçtiğimiz Mayıs ayı’nda bambaşka bir müzedeydim. Japonya’nın güneyinde Shiga bölgesinde Shigaraki dağlarındaki Miho Müzesi ’nde. Londra’nın ortasındaki endüstriyel tasarımı ile Tate Modern ve muhteşem bir doğa içerisinde bir dağın adeta oyularak içine oturtulmuş bir müze olarak Miho Müzesi sanki ayrı dünyaları temsil ediyorlar. Ve ben esasında bu iki dünyayı da seviyordum.


Ben Londra’yı çok severim. Gerçekten evimde hissettiren, kendimi ait hissettiğim bir şehirdir. Japonya’da ise tamamen farklı bir doğa ve kültür içinde aynı şeyleri hissettiğime zaman zaman ben de şaşırıyorum. Peki, her iki dünyada aynı keyif ile var olabilmek nasıl mümkün?

Ruhumuzun sesini dinleyerek.

Esas olan ruhumuzun o gün için, o günler için arzuladığını duyabilmek ve bu ses ile gitmek. Ve ruhumuz gerçekten kimi günler bazı renkleri ve bazı görüntüleri arzular. Beslenebilmek için, doyabilmek için. Belki o yeşil kazağı giymek için ısrarlar aramanız sadece size yakıştığını düşündüğünüz için değil. Belki o mavi atkı yıllar içinde eskimiz ve yıpranmış olsa da hala boynunuzu farklı bir şefkat ile sarıyor. Sahi, o mavi atkıyı boynunuz neden istiyor?

*

Bedenimiz bir enerji ve bu enerji kendini korumak, beslemek ve tamamlamak için enerjiye ihtiyaç duyuyor. Bu enerjinin büyük bir kısmını yiyeceklerden alıyoruz. Birçok üstada göre yediğimiz yiyeceklerin rengi bile içindeki bildiğimiz besin değerlerinin üzerinde bir şeyler veriyor ve söylüyor.

Renklerin size neler söylediğini daha iyi duyabilmek için biraz dinlemeye ne dersiniz? Hangi renkleri giymekten hoşlanıyorsunuz? Odanızda, evinizde hangi renkler hâkim? Hangileri sizi mutlu ediyor?

Ana tarifleri renklerin bazı genel anlamları var. Örneğin yeşil rengin, özelikle zümrüt yeşilinin iyileşmeyi desteklediğine inanılıyor. Mavi rengin sağlıklı ifade ve iletişimi desteklediğine, kırmızının bizi yaşama bağladığına ve “yapma-başarma” gücümüzü artırdığına. Tabi kırmızın iştah açtığını çok duymuşuzdur. Kim bilir gerçekten yaşama iştahımıza da artırıyordur belki de.

Yaşamaktan keyif aldığınız sevgi dolu günler sizinle olsun.

Sevgiyle,
Z.

______________________________________________
Günün Onaylaması: “Bedenim için iyi olan yiyeceklerden keyif alıyorum. Vücudumun her hücresini seviyorum.” Louise L. Hay

Üstatlardan: “Resmin kendi yaşamı vardır. Ben onun çıkmasına izin vermeye çalışırım.” Jackson Pollock

Zeynep’in Okuma Tavsiyesi: “Tibet’in Gençlik Pınarı” Yazar: Peter Kelder

______________________________________________
www.serbestyazarlar.com adresinden yazılardan.