İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com
Sergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ağustos 2016 Pazar

Babam

İstanbul’daki resim atölyemi 2004 yılının 17 Aralık günü açmıştım.
 
Babamın vefatından tam 3 ay sonra.

Esasında onun yokluğunda kendim için bir şeyler yapmayı seçiyor olmaktan biraz suçluluk duyduğumu itiraf etmeliyim. Bununla birlikte, babam Sinan Kocasinan’ı tanıyor onlarından çok iyi bildiği gibi insanın hep kendini aşması gerektiğine inanan bu adamın hayatı, çevresindeki insanları belki onların fark edemediği ama bir şekilde kendisinin görmeyi başardığı en üst potansiyellerine ulaştırmaya çalışmakla geçmişti. Mühendis olarak. İşveren olarak. Ağabey olarak. Dost olarak. Baba olarak.  Vazgeçmeyen bir azimle. Değişik bir mütevazılık, heyecan, inanç ve sabırla.

Ve kimi zaman sırf bu nedenle belki yanlış anlaşılmayı ve bir süre için de olsa sevilmemeyi göze alarak. Çünkü sonunda, çoğu insan onun ne demek istediğini, kendileri için ne yapmak istediğini anlarlardı.  Dediklerinin kendi iyiliği için değil, onların iyiliği için, doğru olan olduğu için olduğunu anlamak, kabul etmek kolay olmazdı.  Tıpkı vefatından sonra taziyeye gelen üst kademedeki yönetici ve bürokratların bana sanki bir itiraf gibi ısrarla “Sinan Ağabey haklıymış,” demeleri gibi.

Babam aferin bekleyen bir adam değildi. Belli ki çocukluğunda da, gençliğinde de kuvvetli gözlem yeteneği ile takip ettiği yaşamın doğrularını keşfetmek ve o yolda ilerlemek gibi bir amacı sahiplenmişti.  Ben doğmadan çok önce öldükleri için rahmetli babaannemin ve dedemin bundaki etkileri ne kadardı bilmiyorum. Ama 1927 doğumlu olan babam da, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında doğan o neslin çocuklarında olduğu gibi, Kurtuluş Savaşı’nı kazanmayı başarmış bir neslin azminin hayat bulduğunu söylemek mümkün olabilirdi.  Ondaki o muazzam vazgeçmeme azminin beni etkileyen yönü bu azmi kendi çıkarına olan şeyler için değil, doğru olduğuna inandığı şeyler için kullanmasıydı.

Babam doğruları savunmak konusunda hiçbir zaman korkmadı. Cesur kalmayı ve mücadeleye etmeyi başardı.  Yaşam zaman zaman onu bu nedenle çok yıprattı.  Maddi, manevi, zorladı.  Ama vazgeçirmeyi başaramadı.  Sorgulamayı belki son nefesine kadar bırakmayan bu ufak tefek sarışın mavi gözlü adam, yaşamındaki tüm kayıp, yenilgi ve yaralara rağmen gerçekten asil bir şekilde savaştı.

*

Babamdan en çok ne öğrendim diye düşünüyorum.  Onu en çok hangi özellikleri ile tarif edebilirim?

Çalışkanlık, sabır ve sebat.

Babamın vazgeçtiğini görmedim.  Vazgeçtiğini hiç görmedim.  Sadece vefatından birkaç gün önce, “Babacığım siz bu rahatsızlıkları aşabilirsiniz,” dediğimde, o meşhur yarım tebessümü ile bana mavi gözleriyle bakıp güldüğünde vücudumdan bir ürpermenin geçtiğini hatırlıyorum.  Bu defa, bu defa artık vazgeçiyordu galiba.

*

Babam bir Cuma günü vefat etti ve bir 17 Eylül günü toprağa verdik. Çalışma temposu nedeni ile Pazartesi günü ofise gittiğimde yaşama adapte olmakta zorlanıyordum.  Ve nasıl oldu ise resim yapmaya başladım.  Ofisimizde on iki yıllık iş hayatımda neredeyse hiç yapmadığım gibi müzik açtım. Ruh halime uyan bir şarkı seçtim ve o şarkıyı tekrara ayarlayarak çalarken resim yaptım.  7 resim. 1 metreye 1,20 metre 7 tuvale.  Beyaz ve mavinin tonları ile. Ve çok çok az pembe, kırmızı kullanarak.

Yedinci resim bittiğinde ben de artık içimdekilerin o an için tükendiğini hissediyordum.
Bu kaç saat sürdü ve o şarkı kaç defa çaldı gerçekten hiç bilmiyorum.

Yıllardır resim yapıyordum ama o gün benim resimle buluşmamda bir devrim yarattı.  O günden sonra yaşamımda daha önce yapmadığım gibi, bir hamlede çok uzun süre resim yapabildiğim zamanlar açılacaktı.  Yaptığım resimlerin ebatları büyüyecekti.

Babamın ölümü ile yaşamımda resimle ilgili sanki değişik bir kapı açılmıştı.

*

O ofisimde resimle geçen Pazartesi gününden, o 19 Eylül 2004 gününden sonra neredeyse her gün resim yapmaya başladım. Gece, gündüz, işten bulabildiğim her fırsatta.

Ve işte bu nereden geldiği belli olmayan yoğun akım bir anda kendi resim atölyemi açma kararını verdirdi.  17 Aralık 2004 tarihi de yaşamımdaki milatlardan biri oldu.

Evime kendi yaptığım resimleri asmaya kendi resim atölyemi açtıktan sonra başladım.  Çok sayıda sergi açtım.  Yazı yazmanın benim için çok değerli olduğunu çocukluğumdan beri biliyordum ama resim yapmaya olan tutkumun yoğunluğunu babamı toprağa verdikten iki gün sonra keşfettim.

*

Bugün 7 Ağustos.  Babam Sinan Kocasinan’ın doğum günü.

Ve ben mutluyum.

Doğumuyla, ölümüyle, bana verdiği nefesle bende yaşamaya devam ediyor babam. 


Bugün, belki bir babadan daha çok, her gün kıymetini daha çok keşfettiğim hep özlenecek bir hoca olarak.

23 Ocak 2016 Cumartesi

Sergiden An'lar, "Yolu Yürümek", Teşekkür

Fethiye Belediyesi Kültür Merkezi Sergi Salonu'nda  18-22 Ocak 2016 tarihlerinde gerçekleştirdiğim Resim Sergisi'ne Fethiye'de gösterilen ilgiye yürekten teşekkür ediyorum.  

Facebook'taki Zeynep Kocasinan sayfamda sergi albümüne yer verdim.

Burada da sergiden bazı kareleri paylaşıyorum.

Yolu saygı, sevgi, neşe ve duygularımızın gerçekliğine sadık kalabilme gücü ile yürümek nasip olsun.

Yürekten saygı ve sevgilerimle.
Zeynep Kocasinan

















18 Ocak 2016 Pazartesi

"Yolu Yürümek" Sergi Özgeçmişi


Zeynep Kocasinan
Resim Sergisi
18-22 Ocak 2016
Fethiye Belediyesi Kültür Merkezi
Sergi Salonu

*

Zeynep Kocasinan

Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’ni birincilikle bitirdi. Amerika Birleşik Devletleri’nde Cornell Üniversitesi’nde yılda dünyada 12 öğrenciye verilen başarı bursu ile Endüstri Mühendisliği okudu. Aile Şirketleri Yönetimi, Dış Ticaret ve İnşaat Muhasebesi eğitimleri ile başlayan kendini geliştirme süreci profesyonel koçluk ve bireysel gelişim alanlarında onlarca eğitim alarak bu alanlarda uzmanlaşmasına imkan sağladı. 1992 yılından aile inşaat şirketlerinde 2015 yılına kadar görev yapan Zeynep Kocasinan şirket genel müdürlüğü ile inşaat saha çalışmalarını sonlandırdı. 

Sanatçı resim çalışmalarına, inşaat işlerine ek olarak profesyonel olarak devam etmiştir.  2004 yılında İstanbul’da açtığı kendi resim atölyesinde ana konu olarak yaratıcılık başlıklı atölye çalışmaları düzenlemiştir.  Resim çalışmalarına 2013 yılından beri Fethiye Şövalye Adası’ndaki resim atölyesinde devam etmektedir.

Özellikle 2007 yılından itibaren resim çalışmalarının yaratıcılık çalışmalarını kişisel gelişim atölyesi çalışmaları altında daha detaylı ve üç aylık programlar çerçevesinde yapmaktadır.
Fethiye’de 2006, 2007 yıllarında Fethiye Belediyesi Kültür Merkezi’nde sergiler açan Kocasinan’ın bu sergi Fethiye’deki üçüncü sergisidir.


İngilizce ve az derecelerde Almanca, İspanyolca, Japonca ve Fransızca bilen Zeynep Kocasinan Türk İşaret Dili eğitimi almış olmaktan mutluluk duyuyor. 6 Türkçe, 2 İngilizce olmak üzere 8 Kitabı bulunuyor.

25 Ocak 2009 Pazar

Turner'in Kıymetini Bilmek


2002 yılında Zürih sokaklarında tanıştım ben JMW Turner ile. Ve bakış açım değişti.

En başta Turner’a karşı. Karşı karşıya olmak farklı bir şeymiş. Ve ne kadar güzel çekilirse çekilsin bir fotoğrafın bir Turner resmini tüm ruhu ile aktarması mümkün değilmiş. Ben Zurih sokaklarında gezerken bir postere tutuldum. Belki ve çoğu ilk defa sergilenen 200 kadar Turner resmi ile aynı odalarda bulundum, aynı havayı soludum.

Thomas Kinkade’e Amerikalılar “Painter of Light – Işığın Ressamı” diyorlar. Kinkade günümüzde hayal dünyalarını çizen bir ressam. 1775-1851 yılları arasında yaşayan İngiliz ressam William Turner yarattığı bambaşka dünyalar ile o dönemlerde “Işığın Ressamı” olarak anılıyor.

Turner ışığı ve rengi dönemine göre o kadar farklı ve yaratıcı olarak kullanıyor ki büyük eleştirilere maruz kalıyor. Beni çok etkileyen çok resmi var. Ancak söylemek zorundayım kimi resimlerinin önünde ayrılmak mümkün olmuyor, sanki insanı başka bir dünyanın içine çekiyor.

Zürih’te sergiyi gezerken serginin sesli kayıt kulaklığını da almıştım, bu sanki yeni keşfettiğim ressamı daha iyi anlayabilmek için. Tabi bizlerin birkaç yüzyıl sonra yaptığımız yorumlar Turner’ı ne kadar doğru tarif edebilirse. Beni etkileyen kendi sözleri.

Turner’i görmek gerekiyormuş, bilmiyordum, o ilk buluşma an’ından sonra yaşadığım şaşkınlık her Turner resmi görüşümde devam ediyor.

Londra Tate Müzesi en büyük Turner koleksiyonlarından birine sahip, ancak ben Turner ile Zurih Kunsthaus’da tanıştım, organize edilen büyük retrospektif sergide.



Londra’daki “The National Gallery – Ulusal Galeri”de de Turner’in resimlerini görmek mümkün. Britanya’daki En Mükemmel Resim seçilen “Fighting Temeraire”yi de burada görmeniz mümkün.

Joseph Mallord William Turner, yaşarken kıymeti bilinebilen ressamlardan. Daha 30’una varmadan tanınıyor, 1807’de Kraliyet Akademisi’nde Perspektif Profesörü oluyor. Güneş ve günışığı O’nu çok etkiliyor, ve bunu da ifade ediyor zaman zaman. Avrupa seyahatlerinde, Alp’lere yaptığı yolcuğu ressamı gerçekten etkileyen dönemleri.

Turner’in beni en çok etkileyen resimlerinden biri “Huzur-Deniz’de Cenaze, Peace –Burial at Sea”. Ressam David Willte’nin denizde yapılan cenaze törenini ve ölünün denize bırakılmasını resmeden Turner, geminin yelkenlerini simsiyah yapar. Ruhunu yansıttığı bu renk seçimi çok eleştiri alır. Turner’ın bunlara cevabı ise “Keşke daha siyah yapabilseydim” oluyor