İnternet Sitesi

www.zeynepkocasinan.com
yeni yıl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yeni yıl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ocak 2023 Pazar

Yeni Yıl için

 Mutlu Yıllar

🥰🥰
Yeni yılın ilk sabahında 2019 yılının sonundaki düşüncelerimi hatırlayarak hepinize yürekten sevgilerimi gönderiyorum. Sevgi, şefkat, neşe, mutluluk dolu bir yılınız olsun. Gönlünüzce sevdiğiniz ve sevildiğiniz. Yeni yılınız, iyi ki yaşıyorum, iyi ki bugünü yaşadım, dediğiniz günlerle dolu olsun.
*
31 Aralık 2019'dan...
Yeni bir yılın başlangıcına yaklaşırken ben de geriye dönüp belki sadece bitmekte olan yıla değil, yaşamımın tamamına hızla göz gezdiriyorum.
Geriye dönüp baktığımda, belki detaylı incelersem daha çok ama, yaşamla ölüm arasındaki ince çizgiden geçtiğim üç olay var.
Yani bugün nefes alabiliyorsam eğer, o üç günde, o üç anda birileri, bir şeyler, Yaradan, nasıl adlandırırsanız adlandırın, beni koruduğu ve belki de yaşama devam etme şansı verdiği için.
İşte o yüzden belki de, bugün ve her gün, rahmetli Louise Hay'in en sevdiğim kitaplarından "Love Your Body-Bedenini Sev”deki ilk olumlamalardan birini hep hatırlamak ve hatırlatmak isterim.
O cümleyi aklımıza geldikçe fısıldamak yıl boyunca kendimize vereceğimiz en güzel yeni yıl hediyesi olabilir.
Ne mi o cümle?
...
"Hayatta olduğum için müteşekkirim."

31 Aralık 2014 Çarşamba

Mutlu Yıllar

Hayattan tat alacağımız, sevgi dolu bir yıl dileğiyle...



31 Aralık 2010 Cuma

Piyano'daki Yeni Yıl


Piyanomun üzerinde bu yıl hediye gelen bir kalbin önüne uzanmış bir melek figürü olan bir mumluk, üzerinde beyaz ve mor renkte mumları ile iki küçük şamdan, dünyanın farklı köşelerinden yedi çan duruyor. Bu yedi çan annemin geniş çan koleksiyonu yanında çok küçük. Ben seyahatlerimde kendime çan almak yerine anneme alıyorum.

Yeni yıl için bir fotoğraf seçmek isterken bu görüntü geldi gözümün önüne ve bende fotoğrafını çektim. Piyanonum üzerinde annemin Ankara'dn aldığı ve çok sevdiğim bir Şems-i Tebrizi heykeli, Japonya'da Shumei Vakfı'nın Miho Müzesi'ndan aldığım Miho Jibo Kannon dokuması ve Pegasus heykeline ait iki kartpostal ve Mayıs ayında yine Shumei'nin Japonya'da katıldığım Grand Sampai buluşmasında verilen bir kart da var. Mayıs ayında bana gelen kartın verdiği mesaj yaşamımdaki her adımın benim için bir öğrenme deneyimi olduğu – “Each step is a learning experience for you.” Gerçekten bol öğrenme ve deneyim ile geçen bir yıl oldu Mayıs’dan bugüne 2010 yılı.

Piyanonun üzerinde başka neler var? Hanon piyano parmak egzersizi kitabım, kuzenlerim Reyhan ve Mehmet'in Hawai'den getirdikleri bir kitap ayracı, Japonca Japonca chantlerin ve Üstat Meishusama'nın şiirlerinin yer aldığı Miakarishu kitabım da piyanomun üzerinde duruyor. Piyano öğrenmeye başladığım zaman bana alınan ama kimin tarafından yapıldığını bilmesem de kapağını kapatmak için zorlandığı için bozulmuş olan çocukluğum ve ilk piyanom ile beni bağladığı için önümden ayırmak istemediğim ahşap kutulu Alman yapımı Wittner metronomum da orada. Üzerinde nar figürleri olduğu için aldığım eski Türk çini desenlerini çağrıştıran turkuaz mavi zeminli karton bir kitap ayracı Hawaii’den gelen ahşap kitap ayracının altında duruyor.

Piyanomun üzerindeki son parça bir saat. Bundan birkaç yıl önce, üç ya da dört yıl olmalı, kaptanlık belgemi aldığım yılın sonunda bir dostumun 31 Aralık günü verdiği bir yeni yıl hediyesi. Dümen şeklinde bir saat, ve dikkatinizi çekmek isterim dümeni dönen dümen şeklinde bir saat bu.

40 yaşımı doldurmuş olarak yaşadığım bu 41. Yılbaşında güneşli ve bana mutluluk hissi veren bu 31 Aralık gününde İstanbul’da olmaktan mutluyum. Yeni yıl özel bir buluşma ya da büyük bir parti ile değil sakince karşılamayı planlıyorum. 2010 yılı oldukça hareketli günler, haftalar, aylar getirdi. İstanbul’da olduğum ve yüreğimin sıkışmaya başladığı günlerde piyanomun üzerindeki karta şöyle gülümseyerek baktığım olurdu. “…Her adım bir öğrenme deneyimi…”

2011’in beni farklı bir döneme hazırladığını belki bir aydır hissediyorum. Noel geçtiği için Noel Baba’yı beklemek, çağırmak herhalde olmaz ama, piyanomun üzerindeki mumluğun yüzüme yaydığı gülümseme ile hep yanımda olan görünen ve görünmeyen, bildiğim ve bilmediğim tüm koruyucularıma kalpten teşekkür ediyorum. Sizleri seviyorum.

28 Aralık 2010 Salı

Başlarken ve Biterken

Yeniden başlıyorum. Yeniden.

Etrafımdaki onlarca eşya anlatılmayı bekleyen farklı hikâyeleri için bana göz kırpıyor.
Öyle çok şey var ki içimde” diyor Sertap Erener şarkısında. Ben son birkaç yıldır zihnimden geçenleri, yüreğimin istedikleri söylemeye başladım ama henüz başlamış olduğumu hissetmiyorum nedense.

Yeni yıla giriyoruz. Astrologlar yeni yıla dair analizlerini yoğun olarak paylaşmaya başladılar. Gelecek günler neler getirecek bilmek istiyoruz. Bazen sadece merak ettiğimiz için, bazen endişeler içinde olduğumuz için.

Geleceğin bize kendini hiçbir zaman anı gelinceye kadar kendini göstermeyecek olan yanları olacak. Bize kendi yaşamımıza dair göstermedikleri olacak. Başkalarının yaşamlarına dair bilgi edinmemiz eğer o yaşama karışmama niyeti ile hareket edebiliyorsak çok daha kolay olacaktır. Yani ne kadar derin bir görme yetim olsa da kendi yaşamıma dair görüntüler ve bilgiler bana çok daha az gelecektir. Bir sigorta sistemidir bu. Yaşamın ve bilginin sigorta sistemi. Bu kendime dair hiçbir şeyi bilemeyeceğim anlamına gelmesin. Bazen çok net olarak görebilirim ve bilebilirim, ancak karşımdaki kişinin bana olan yakınlığı azaldıkça çok daha net olarak bilgiye ulaşmam mümkün.

2010 yılının sonuna geldiğimiz bu günlerde 2011’de bizleri neler bekliyor diye baktığımızda genel etkiler var olsa da bireysel yaşamlarımızda çok farklı etkiler ile karşılaşmamız mümkün.

İleriye bakmak yerine elimizdeki günü en dolu ve etkin şekilde yaşamaya inandığım için bana ileriye doğru sorulara cevap vermek konusunda çekimse kalıyorum. Bir yanım yapıldığını gördükçe kendimi yapmayarak geride bıraktığıma ve değişmem gerektiğine ikna etmeye hala çalışırken,içime doğru geleni yapmam gerektiğini de inkâr edemiyorum.
Dan Millman sevdiğim bir yazar. "Peaceful Warrior-Dingin Savaşçı" ile dünyaya farklı bir bakış getirdi. Hayatınızın Amacı analizlerinin de çok doğru olduğuna inanıyorum. Kendinizi ve yaşamınızın size sunduğu potansiyelleri keşfetmek için Dan Millman’ı okumanızı mutlaka öneririm. O daha önce sunulmayan bir bilgiyi bizlere sundu. En azından sunulmayan bir açıklık ve samimiyet ile.

Geleceği bilmek esasında kendimizi iyi tanımakla ilgili. Dan Millman doğum tarihlerimizden elde ettiği sayılar ile bu yaşamda deneyimlemek üzere geldiğimiz konuları belirlemiş. Örneğin benim yaşam sayım 8. Dan Millman’ın yaşam sayısının da 8 olduğunu öğrenmek enteresan gelmişti. Benim daha farklı bir numeroloji analiz şeklim var; Dan Millman’ın ki biraz farklı. Yaklaşımlarımızın farklı şeyler söylemiyor. Aynı resmin farklı detaylarını ele alıyor diye tarif edebilirim belki.

Nasuh Mahruki ’nin 2010 yılının Ekim ayında çıkan bir kitabı var: “Kendi Everest’inize Tırmanın”. Güzel yazılmış bir kitap. Kendi gerçeğini paylaşan birçok üstadın yaptığına benzer bir şekilde inandıklarını ve yaşadıklarını paylaşmış Mahruki. Bir öncü olduğu kesin. İsteklerini yaşamak cesareti ile hareket ettiği. Esasında bizi durduran şeyin çoğu zaman yetenek, bilgi veya güç eksikliği değil de, yola hiç çıkmamak, bu cesareti hiç bulamamak olduğunu hatırlatıyor bana Nasuh Mahruki’nin korkusuzluğu. Aradığımız cevap her ne ise esasında buna ulaştıracak yol kendimizi keşfetmekten geçiyor bu doğru. Kendimizi keşfedip, güvenip, bildikçe korkular belki yok olmasalar da bizi durdurma güçlerini yitiriyorlar. Korkusuzluk dediğimiz şey böyle bir şeyler aslında.

Tamamen korkusuz olmak mümkün mü bilmiyorum. Hiç korkmamak mümkün mü bilmiyorum. Ama korkuya rağmen korkunun söyledikleri duyarak, anlayarak, böylece kendini anlayarak yola devam edenleri çok gördüm. Değerine inandığım korkusuzluk bu. Korku karşımıza çıkabilecek bilinen ve bilinmeyenler ile başa çıkma durumumuza dair bir iç değerlendirme sonucu oluşan bir duygu bir anlamda. Ne kadar yeterli olduğuma dair bir değerlendirmenin sonucu. Altından kalkabilir miyim? Her an farkında olmasak da devam eden bir iç diyalog bu. İrili ufaklı olayların üstesinden gelebildikçe korkularda azalıyor. Deneyim kazanmak bu yüzden önemli. Yaşama küçük yaşlardan beri katılan çocuk adım adım bu güveni oluşturuyor. Yaş ilerledikçe zorlaşsa da her yaşta aşabileceğimiz bir engel bu. Korku zihnimizdeki ejderhalar ile savaşın sonucu. Yaklaştıkça ve dokundukça çoğunlukla yok olan ejderhalarla.

Yaşamda huzur, sevgi, başarı ve bireysel doyumu yakalayanların yolu kendi ile yüzleşme yolundan geçiyor. Kimisi doğdu andan itibaren tanışmaya başlıyor, kimisi kırk yaşında bir anda aynayı buluveriyor karşısında ve kendini görmeyi seçene kadar çok ayna kırıyor. Yüzleşmeden sonraki adım gelmiyor. Her zaman seçimle de olmuyor bu belki. Bazen yaşam dediğimiz gizem bizi çekip çıkarıyor takıldığımız çıkmazlardan, haydi, yeter oyalandığın, yola devam zamanı.
Yeni yıla birkaç gün kaldı. 31 Aralık’a gerek yok, her gün bir başlangıç esasında. Ancak zihnimizdeki dönüm noktaları temiz sayfaları çevirmek için bir güç, bir ilham verebiliyor. Berekete açıldığımızı hissetmek için kapı eşiğinde o narı patlamak gerekebilir. Gerektiği için değil, biz seçtiğimiz için. Çoğu zaman.

Kimi zaman da yaşama sadece teslim olmak gerekiyor. Bizden öte, bizim için, bize rağmen çalışanlara. 2011’e girerken yıllardır öğrendiklerimle, bildiklerimle, kimi zaman en kıymetli olduğuna inandığım akışa teslim olmanın gücüne bırakmak istiyorum kendimi.

Akışa bıraktığımda bazen bakıyorum ben sapasağlam duruyorum olduğum yerde. Akış sürüklemiyor beni; akış beni besliyor. Ben bekliyorum ve o yaşamı getiriyor bana.